MENDERES’le ŞEKİLLENEN MUHAFAZAKÂR SİYASET
Mustafa Kemal bir gün yanına Recep Peker’i de alarak Aydın’a gelir. Menderes ile tanışır, “4 dakikam var” der. Ancak, görüşme tam 4 saat devam eder.Atatürk, Peker’e, “Bu ismi yaz” der. Bir süre sonra da Menderes’in ismini CHP vekiller arasında görürüz. Atatürk’e göre O, “Şayan-ı dikkat bir genç”tir. Taha Akyol Atatürk’ün o görüşmeden sonra Menderes için, bu genç geleceğin başvekili olacak dediğini söyler..
Adnan Menderes, Mustafa Kemal’in çok partili demokrasi oyunuyla kendine muhalif olanları tespit ettiği, siyasi manevrasını saymazsak, Türkiye’de çok partili rejimin başladığı dönemin en önemli aktörüdür. Ve bu aktör, Türk milletinin o gün umudu oldu. Menderes, milletin makus talihini tersine çevirecek bir kahramana ne denli ihtiyaç duyduğunun göstericisidir. Lâkin, o kahramanlığı gösterememiştir.
Adnan Menderes liderliğindeki DP iktidarıyla birlikte, Türkiye iktisadi kalkınma ve ruhi muvazene açısından bir gömlek atlamıştı. Menderes’in sosyal politikaları, projeleri, yeni bir neslin temsilcisi ve yenilikçi yönü, İnönü mezaliminin ardından, halkta muazzam karşılık bulmuştu. Ezanın aslına döndürülmesi, kalkınmaya verilen önem, ekonomide eskiye nazaran kısmi ilerleme, Dış politikada Amerika’yla daha seviyeli sürdürülen ilişkiler neticesinde, halkı memnun edecek, günübirlik kazanımlar vesaire..
O dönem, yeni kurulan rejimin varoluş iddiasının sahneleneceği, sahnelendiği bir dönemdi. Aynı şekilde, varolma iddia ve iradesi halkta da yoketme iradesini Menderes ve DP ile buldu. Devlet ve millet arasındaki bu çekişmenin rejim açısından, daha önceki yıllarda meydana gelen Dersim ve Şeyh Sait isyanlarından daha tehlikeli bir yönü vardı. Bu tehlike, rejimin kendi açtığı kapıdan, rejim aleyhtarı bir rüzgârın girmesi ve düzeni tarumar etmesiydi. Tabii ki Mustafa Kemal Paşa’nın gençliğe hitabesinde yaptığı uyarılardan biri de bu noktadaydı. Tehlikenin ya da umudun Millet ve Menderes tarafındaki görünüşü, Menderes’e ait olan şu sözde gizliydi aslında:’’Milli irade isterse, şeriat da gelir’’ Mustafa Kemâl de, gençliğe hitabesinde tam da bu noktayı bu tehlikeyi işaret ediyor ve engellenecek mekanizmayı kurduğunu icra etmesi gerekenlerin de kendisinin peşinden gidenlere düştüğünü vasiyet ediyordu. Vakaların bu raddeye gelmesi kaçınılmazdı.
Menderes bir yandan milletin bu denli teveccühünü kazanırken, diğer yandan da, millete kast eden işler yapmaktan geri durmuyordu. 51’de NATO’ya Türkiye’yi sokuşu, ardından Türkiye’de NATO’nun üs ve silah bulundurma hakkını vermesi başta olmak üzere Mandacı siyaseti İnönü devrine nazaran daha ilerilere götürüşü, İnönü’nün toprak reformu girşimine, Toprak ağası olduğu için, karşı çıkarken, Başbakanlığı süresince de Toprak reformunun önünü kesmesi, devlette yolsuzluğu yine İnönü ve öncesindeki şekavet devirlerinden daha ötelere taşıması, burjuvaziyi liberal politikalarıyla ihya etmesi ve daha neler neler..
Türkiye NATO’ya girdiğinde ve NATO Anadolu toprakları içerisinde silah depolama ve üs bulundurma hakkı elde ettiğinde Sovyetler Türkiye’ye nota vermiş idi. Menderes ve kabinesinin dış politikada izlediği Amerikan yanlısı siyasetin yararlı olmayacağını anlaması için 10 yıl geçmesi gerekliydi. Menderes, 1960 darbesi olmasaydı, 45 gün sonra Sovyetlere bir ziyaret gerçekleştirecek ve belki de dış politikada yönü Sovyetlere çevirecekti.Kabinesinden kendisiyle birlikte asılan, Fatin Rüştü Zorlu son döneminde tek Amerikan yanlısı ve tek taraflı siyaset izlemelerinin yanlış olduğunu itiraf edecekti.
Ve rejim, İslâmi renklere olan müsamahasından ötürü, darbeyle duruma müdahale ederek, Menderes ve Arkadaşlarını idam etti.
1950’ye kadar halkın aklında bir devlet ve idare rüyâsı yoktu, halk olması gerekeni bilmiyor, mevcutun olmaması gerektiğini hissediyordu. İşte Menderes böyle bi dönemde halka umut olurken, aynı zamanda halkın idare ve hükümete dair bir görüş kazanmasına da vesile oldu. Ve Menderes’le birlikte muhafazakâr halk kitlelerinin siyasete bakışı şekillenmeye başladı. Umumi cemiyet kültüründeki seviye ve buna dayalı Menderes’in ilk olmasının getirdiği neticeyle birlikte demokratik çoğunluğu esas alan ve geniş kitlelerde karşılık bulan muhafazakâr siyaset tavandan tabana ana hatlarına oturdu;
Tabanı teşkil eden halk, sevemediği ve alışamadığı demokrasiyi, başına getirenleri uzaklaştırmak için yegane vasıta olarak görmeye başladı. Ve anadolu insanı siyasette demokratik usûlleri ve getirdiği sınırları benimseme yoluna girdi. Bu anadolunun ilk defa sosyolojik çapta devletten etkilenerek hayat tarzında değişime gitmeyi kabul etmesidir de aynı zamanda.
Menderes’le birlikte İslâmi renklerin cemiyette DP iktidarını bile şaşırtacak derecede canlanması da Anadolu’nun başındaki insanlarda aradığı en önemli vasfı ilan etmesi anlamını taşır. Halk başında kendinden, kendisiyle aynı inançları paylaşanları görmek istiyordu. Ve bundan böyle de bu isteğinden vazgeçmeyecekti.
Kıtlık ve iktisadi istibdad dönemi şartlarının Menderes ve DP ile birlikte hafiflemesi de, halkın önemli referanslarından birisiydi. Milletin kahir ekserisinin görüşlerine göre, Menderes’le birlikte memlekete bereket gelmişti. Açlığın küçük burjuvaziyi bile etkilediği şartları gören insanlar için, Menderes’in yatırımları, sanayileşme ve sosyal kalkınma politikaları, o gün ve o günden sonrası için mizana vuracağı bir ölçü oldu. Anadolu’nun ne Marshal yardımları, ne ithalattaki yükseliş, ne dışa bağımlılık, ne NATO güdümlülüğü umurundaydı. Anadolu insanı, çocuklarının karnını zor doyurduğu bir dönemde sonra, okula gönderirken yanlarında süt tozu içebilsinler diye bardak da vermenin hazzını yaşıyordu. Hem evvelinde, hem o gün hem de o günden sonra mandacılık ve dışa bağımlılık,güdümlü batı işbirlikçiliği, dış politikada onurlu ve şahsiyetli politika izlenip izlenememesi halkın sandıkta kriteri olmadı, olamadı, oldurulamadı.
Siyasilerin yolsuzluk ve rüşvetle içiçeliği de o günlerden Menderes ve DP iktidarından kalma bir alışkanlıktır. İnönü devrinde ne dışarıdan bütçeye para gelebiliyor, ne ülke doğru düzgün üretim yapabiliyor, ne yatırım yapılabiliyor, ne sanayileşebiliniyordu. DP döneminde bunlar kısmen başarılınca, rant, rüşvet,yolsuzluk kalkınma ve ilerleme büyüdüğü oranda büyüdü. Bu DP ve Menderes’in ülkeye yeni getirdiği bir alışkanlık değildi. Mustafa Kemal döneminde bile, şapka kanunu vesilesiyle milletin parası, fahiş fiyatlarla alınan şapkalara harcanmış, bu vesileyle, dünya çapında zengin edilen firmalar bile olmuştu. Yalnız dediğimiz gibi, ülke bitmiş durumdayken yolsuzluk elbette ileri hadlere varamazdı. Bu rüşvet, torpil, adam kayırma, rant ve yolsuzlukla yürüyen sistemin karakter tohumlarının filizlenmesinden başka birşey değildi. Esasen buradaki asıl talihsizlik, devlet ve siyaset karakterindeki melun tohumun , DP ve MENDERES’le birlikte filizlenmesi, bu yüzden de muhafazakâr halk kitlelerinin bunu çocuğa verilen zehirli şeker misali, kabullenmesidir. ‘’Çalıyor ama hizmet de ediyor’’ kokuşmuş anlayışının yerleşmesi DP ve MENDERES dönemiyledir. Bu aynı zamanda şu anlama da gelir;’’Hizmet etsin, dinime imanıma saygılı olsun, çalmaya hakkı vardır.’’
Sonuç olarak; Menderes döneminde başarının ve halkta karşılık bulmanın kriterleri ve ve bu kriterlere bağlı olarak şekillenen muhafazakâr siyaset;
Dış politika’da şahsiyetsiz ve esir..
İç politikada polemikçi, kutuplaştırıcı ve saldırgan…
Söylemde hamasi, mübalağalı ve biraz da İslâmi renk taşıyan…
Söylemlerin aksine Kalkınma ve idarede külli cahilin cesur…
Ticarette müflis…
İktisatta dışa bağımlı, düzenli, istikrarlı ve örtülü kriz…
Eğitimde amerikan tipi eğitim modelinin bir sömürge modeli…
Savunma sanaiyinde ve orduda, işportacı…
Ahlâkta tenakuz, taklit, kararsızlık ve büsbütün ihanet…
Hukukta hukuktan başka herşeyle alâkadar…
Kültürde ebleh, sefil ve iptidai…
Sanatta çukur…
İlimde mâlum…
Teknikte yine işportacı…
Fikirde zıtlarına mahkumiyet kumda debelenme…
Propoganda da, ikiyüzlü ve yalancı…
Siyaset usûlünde, rantçı,rüşvetçi, torpilci, yolsuz…
Ekonomide liberal ve sömürge sermayedarı…
Gelir dağılımında vahşi kapitalist…
Kısacası, o günden bugüne muhafazâkar siyaset ana eksen olarak CHP ve birlikte olduğu Devlet devlet unsurlarından, sadece muhafazakâr ve İslâmi birtakım renkler taşımak, aynı zamanda ekonomide karma ekonomi yerine ‘’devletçi liberal ekonomi’’ gibi bir garabeti icra etmek suretiyle farklıdır…