9 Mayıs’da Mirzabeyoğlu İçin Doğmak
Tüm olumsuzluklara, işkencelere, tecrite rağmen 17 yıldır zindanda direnen ve eser üretmeye devam eden Salih Mirzabeyoğlu’nun doğum gününü ölüm odasının önünde, doğum gününden anladığımız manada kutladık.
5 polis yaralı, bariyerler darmaduman, taşlar havada..
Zindanda katledilmeye çalışılan İBDA fikir ve aksiyon hareketinin lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun doğum günü münasebetiyle 9 Mayıs günü Bolu’ya gitmek üzere sabahın erken saatlerinde buluşma yerine doğru yola çıktık.Hava yağmurlu ama mayıs ayı olmasından dolayı soğuk değildi.Antikapitalist Müslüman kardeşlerimizde gelmişti sıcak bir kuçaklaşma ile yerlerimizi aldık.. Gönüldaşlarımızın bazılarını yol güzargahının üzerinden alarak yolumuza devam edecektik..Yolculuğumuz çocuklarımızın otobüsün arkasında tekbir sesleri,marşları ile manevi bir atmosferde ilerliyordu.
Maraş’dan,Sakarya’dan yola çıkan gönüldaşlarımızın Bolu’ya ulaşmak üzere olduğunun haberini aldık.
Vicdanlı,cesur,gözükara,hayatını Mirzabeyoğlu’nun hayatına bağlayan O esir’se bize hür yaşamak yakışmaz diyen gönüldaşlarımız ölüm odasının önüne Bolu’ya doğru yola çıkmışlardı.
O esirse, O işkence altındaysa yaşamak bize ne ki.O olmadan hür olmak mı..Mirzabeyoğlu’nun niye düşman olduğu bilinmeden insanların canlarını niye Mirzabeyoğlu’na bağladığı asla bilinemez..
Mirzabeyoğlu 58 kitabı ile dünyaya yeni bir nizam sunmuş. İslâm’ı sistemleştirerek eserlerinde yeni bir dünya nizamı olarak sunmanın bedelini canı ile ödemeye mahkum edilmişti.
Fikir üretmesinin önüne geçilmeliydi. Tutuklandı yetmedi, tutuklu bulunduğu cezaevi rejimin güçleri tarafından basıldı. Bir gönüldaşımız (Sencar Kartal) şehit edildi, Mirzabeyoğlu’na linç etmek üzere acımasızca saldırıldı.
Yetmedi tek kişilik hücreye koydular.
Yetmedi Telegram işkencesiyle işkence üstüne işkenceye devam ettiler.
Yetmedi..Yetiremediniz.Yetiremeyeceksiniz.
Sadece iman öfkemizi arttırdınız; bu duygu düşüncelerle Bolu F tipi cezaevinin önüne ulaştık. Dışarıda bekleyen gönüldaşlarımızla hasretli bir şekilde kucaklaştık. Hepsinin yüzünde imanın verdiği heybet ve müminlerin birbirlerine takındığı içten sevecen bir hal vardı. Sıcak bir karşılama kucaklaşmadan sonra herkes mevzisini alarak cezaevine doğru yürüyüşe geçildi. Sloganlar çarpıyordu Ölüm odasının duvarlarına, yağmur yüzlerimizi, tekbir semalara ulaşıyordu. Ölüm odasının yanına ulaştığımızda “Yaşasın Kumandan Salih Mirzabeyoğlu” sesleri cezaevini inletiyordu.
60’ yakın gönüldaşımız tek bir yürek tek bir yumruk olmuş şekilde birlikte hareket ediyor, korkunun en ufak belirtisi duyulmuyordu.Ölüm odasının önünden yavaş adımlarla cezaevinin önüne doğru ilerlemeye başlamıştık.Önümüz emniyet müdürü ve yardımcısı tarafından kesilmiş ve daha fazla gidilemeyeceği belirtildi..Ve arkalarında 1 değil 2 bariyer kurulmuş.Bariyerlerin hemen arkasında
Çevik kuvvet ve sivil polisler..Onlar görevlerini yapıyorlardı tarihden bugüne.Nice Alimler, Mücahitler,Allah dostları emir kulları tarafından ezaya uğradılar,işkencelerden geçtiler, hapsedildiler.
“Samimi iseniz bariyerleri kaldırın engel olmayın bizlere basın açıklamamızı okuyacağız…”
2 senedir yaptığımız gibi, birden birileri bu zulmün duyulmasından rahatsız olan iktidar mensupları 100 metre yasağı koyarak bizi engelleyebileceklerini sandılar.
Cevaben “valiye ulaşamıyoruz” gibi mazeretleri sıraladılar.Siz bariyerleri devirirseniz bizde müdahele ederiz demesi ile anında dağılacağımızı sanan Emniyet müdürü bir anda 60 kişinin bariyerlere yumruk tekme ile devirmesiyle neye uğradığını şaşırdı.En önde, Metris’in kahraman gazileri; bugün onlarla beraberdik..Tecrübeleri, cesaretleri, geri çekilmeyen ve hamle üstüne hamle yapan hareketleri ile bizlere örnek oldular. Allah onlardan razı olsun.. Her şart da ve her durumda her zaman en önde olan Metris gazileri ile birlikte olmak bizler için şereftir.
Devrilen bariyerlerle birlikte artık çevik kuvvetle karşı karşıyaydık. Kalkanlar arasından gaz sıkılmasıyla büyüyen arbadede gazın etkisiyle bazı gönüldaşlarımız rahatsızlaştı.
Joplarla ve biber gazlarıyla bize doğru koşarak saldırmaya çalışan Çevik kuvvet üzerine yağan taşlarla durmak zorunda kaldı..İlerleyemiyordu..Üç yaşında beş yaşında çocuklarımıza, hanımlarımıza ve bizlere doğru ellerinde joplarla biber gazlarıyla saldırmaya çalışmanın neticesinin bu olacağını sanmıyordu polis. Zannediliyordu ki, biz kaçacağız polis de joplayarak, biber gazıyla dağıtacaktı..Ama öyle olmadı..
Elimize geçirdiğimiz her türlü araç ve gereçle direndik… Elhamdülillah bir adım dahi geri adım atmadık.
Direneceğiz.
Canımızla, kanımızla direnmeye devam edeceğiz…
Ya Mirzabeyoğlu ile öleceğiz, Ya da doğacağız..
Tufan ERSÖZ