ÖLÜMLERİN ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAK

ÖLÜMLERİN ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAK

Ölümlerin üzerinden siyaset yapmak nedir?

İşte, RTE’nin yaptığı, iktidarın yaptığı tam da budur aslında.

Mesuliyeti kabul edeceğine, istifa edeceklerine, siyaset sahnesinden ayrılmaları gerekirken, hâlâ siyaset yapmaya inatla devam ediyorlar. Hâlâ siyaset sahnesinde kalmak istiyorlar. Ve bir de utanmadan, “ölümlerin üzerinden siyaset yapılmaz!” diyerek, kendilerine söylenmesi ve istifa etmeleri gerektiğine dair bir ihtar olması gereken bir ibareyi, tam tersi mânâda, kendi haksızlıkları yüzlerine vurulmaması için kullanmaya kalkıyorlar.

İşte, Üstad Necip Fazıl’ın, “hakikati bayıltıp ırzına geçen” diye tarif ettiği mânâ sapıkları tam da bu duruma denk düşüyor.

Ölümler üzerinden siyaset yapılmaz eyyy RTE, bir ân önce istifanı ver.

Ölümlere sebep olan şerefsiz kimse, onlara karşı siyaset dibine kadar yapılır ki, bir daha böylelerinin eline emir ve yetki geçmesin yeni ölümlere yol açılmasın.

Siyaset aslında tam da bu noktada yapılır, ölümlere sebebiyet verenlere karşı.

Geçmiş dönemde bunu RTE de bolca yapmıştır. İktidar olmadan önce, iktidar olabilmek adına kendileri muhalefetteyken, bu günkü AKP yöneticileri haklı olarak o günkü iktidarların yanlışlarını kıyasıya eleştirmişlerdir. O günkü iktidarlar da tıpkı bu AKP iktidarı gibi, aynı hayâsızlığa sığınmış ve “ölümler üzerinden siyaset yapılmaz!” diyerek, haklı itiraz seslerini güya hak suretinde susturmaya çalışmış, aslında hakikatin ırzına geçmişlerdir.

AKP’nin yöneticilerinin bu itirazları üzerine halk nihayetinde AKP’ye oy vermiş ve iktidar olmuşlar şimdi de kendileri dün kendilerine söyleneni, bu gün başkasına söylemeye başlamışlardır.

Balkona çıkanın, aşağıdakilerin halini unutmasına en güzel misal aslında bu tabloda apaçık ortaya çıkmaktadır.

Aklıma hemen Meksika Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanı Zapata geldi. Filmini seyrettiniz mi bilmem, Antoni Kuin ve Marlon Brando oynamıştı yanlış hatırlamıyorsam. Sahne şöyle: Genç ve küstah bir kişilik çizen Zapata, diğer köylülerle beraber bir gün devlet başkanının huzuruna çıkarak şikâyetlerini dile getirir. Devlet başkanı yüzüne karşı hakikatlerin söylenmesinden hoşlanmaz, öfkelenir ve hiddetli bir sesle Zapata’ya, “Senin adın ne?” diye sorar. Niyeti Zapata’yı fişlemektir. Zapata adını söyler, devlet başkanı da önündeki listeden Zapata’nın adının önüne kırmızı kalemle bir mim koyar. Yıllar geçer, Zapata eski rejimi devirir ve kendisi devlet başkanı olmuştur. Bir gün bir köylü topluluğu şikâyet için huzurundadır, kendi gençliğini hatırlatan birisi Zapata’ya şikâyetlerini bildirir. Zapata öfkelenir, o gence ismini sorar, niyeti o genci fişlemektir ama aklına birden kendi yaşadıkları gelir.

İnsanlar, balkona çıktıklarında kendi geçmişlerini ya tamamen unutuyorlar ve o balkonda kalmak artık tek gaye hâline geliyor ve o balkona çıkarken eleştirdikleri her şeyi artık kendileri yapmakta bir beis görmedikleri gibi, o yanlışları yapmayı hak olarak dahi görebiliyorlar. Hatta daha da ileri giderek, iktidarda kalabilmek uğruna her türlü mukaddes kavramı da istismar etmekten imtina etmiyorlar. Ve en büyük tehlike de burada doğuyor, idraklerimiz biraz daha bu yolla iğdiş edilmeye çalışılıyor. Bir kavramı almak, o kavramı kendi hakiki bağlamından koparıp tam ters bir mânâ yükleyerek kendi menfaati için kullanmak… Ölüler üzerinden siyaset yapmak da kader de bu kavramlar arasında. Kader malûm, bir itikat meselesidir, amel değil. Yani, bir yerde bir eksiklik varsa, bu kader diye geçiştirilemez, geçiştirmeye çalışana art niyetlidir, kendi mesuliyetini hâşâ Allah’a yıkmaya çalışan edepsizin önde gidenidir. Allah’a iftira atmaya kalkan bir alçaktır. İnsan ölür, kaderidir ama ölümüne alınmayan bir tedbir sebep olmuşsa, o tedbiri almayan cinayetten hesap vermek durumundadır.

A.Baki AYTEMİZ

ADIMLAR DERGİSİ

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: