YA KELLE YA İSTİFA
“Madeni AKP mi göçürdü ki, AKP istifa etsin?”
Maden katliamı üzerine istifa taleplerine karşı ortaya konulan argüman bu kadar çiğ ve basit.
Oysa daha dün kadar yeni bir tarihte, Güney Kore’de batan gemi sebebiyle istifalar gerçekleşmişti, hem de bakan düzeyinde. Adamlar belki bizim kadar eski devlet geleneğine sahip değiller ama çiğlik yapıp, “Ne yani gemiyi biz mi deldik de battı, niye istifa edelim?” demediler.
İstifa’nın ne demek olduğunu, siyasette ne mânaya geldiğini anlayabilmek için önce kelimenin kendisine bir bakalım:
1. Kendi isteğiyle işten veya bir hizmetten ayrılma.
2. İşten ayrılma isteğini bildiren dilekçe.
3. Çekilme, bozacağını bildirme (Kündigung, congé,démission).
4. Alacağını borçludan tamam olarak almak.
5. Affını, azlini, bağışlanmasını istemek. (Osmanlıca’da yazılışı: isti’fa)
6. Bk. ayıklanma
Ayıklanma:
1. Yaşayan varlıklarda ortamın şartlarına en iyi uyan türlerin veya bireylerin üreyip kalması, uyamayanların yok olması, ıstıfa.
2. Ayıklanmak işi.
Istıfa:
1. Bir şeyin iyisini seçip ayıklamak. Bir şeyi ıslâh edip sâfileştirmek. Seçmek. Ayıklamak.
Kendi isteğiyle işten ayrılmanın çeşitli sebepleri olabilir. Çalışma ortamı beğenilmiyordur, yapılan iş etik bulunmaz, böyle bir istifa rest çekme mânâsını haizdir.
Siyaseten mesuliyet gerektiren bir durumda ortaya çıkan istifanın tarihi geçmişi gayet kanlıdır. İstifa müessesesi işlemeye başlamadan önce birçok yetkili yaptıkları yanlışlar, mesul oldukları hatalardan dolayı kellelerini verirlerken, istifa müessesesi ile kelle almak yerine makamdan uzaklaşma ikame edilmiştir. İstifa mekanizmasının Batı’daki bu gelişimi saikiyle, Batı medeniyetinde çok mühim bir yeri haizdir. Zira bilinir ki, istifa mekanizması çalışmadığında başka mekanizmaların çalışmasına kapı aralanması mümkündür ve bu durumda da sistemin yeniden kelle almaya dönmesi, siyasetçi açısından kabul edilemeyecek bir tehlike arzeder ki siyasetin kendi iç dinamiklerinde buna özel hassasiyet gösterilir.
Diğer yandan, kelimenin iştikakındaki, “ayıklanma” mânasına nazaran, istifa ile sistem ıstıfa edilmiş, ayıklanmış, temizlenmiş olur. Sistemin bekası bakımından istifa gereklidir. Yoksa temizlik yukarıda da ifade ettiğimiz üzere başka türlü de olsa nasıl olsa gerçekleşeceği güne kadar sistem pislik tutmaya devam edecek demektir.
Sistemine inanan siyasetçi, lüzum hâsıl olduğunda istifa eder. Belki kendisi makamından olur ama gelecek nesiller adına inanılan sistemin bekası için bu davranış, onurlu bir tavır olarak kabul edilir. Şayet siyasetçi kendi şahsi menfaatini sistemden çok düşünüyorsa istifa etmek istemeyecektir. Bu durumda diğer siyasetçilerin, sistem adına o kişiyi istifaya zorlamaları ahlâkî bir gereklilik arzeder. Şayet böyle bir zorlama gerçekleşmiyorsa, tuz kokmuş demektir.
Biz hadiseye sistem plânında bakıyoruz ve istifa etmemekte direnmeyi ve hatta bir de gayet pişkince, “ne var bunda istifa edecek!” şeklindeki ahlâksızlığı, sistemin kokuşmuşluğundaki artık son merhale olarak görüyoruz.
Fransız ihtilâli malûm, önde bir köylü tabutu gider ve Kral sorar, “Kim var bunda?”… Asıl cevabı mütefekkir verir: “Tabutta Fransa vardı!” İşte, Fransız ihtilâlini bu şartlar doğurdu. Düne kadar alkışlanan ve mesuliyetsiz kabul edilen Kral tepetaklak oluverdi bir anda. Soma’da halkın RTE’yi yuhalaması, “istifa” diye hep bir ağızdan bağırması, gözaltına alınanlar, yerde tekmeledikleri vatandaş, RTE’nin kendisinin tokat attığı şahıs… Yüzde kırk beş değil, yüzde yüz oy almış olsan da haksızsın ve hesap vereceksin. Ve, tarih daha düne kadar alkışlanan nice liderin ertesi gün tepetaklak edildiğine çok şahitlik etmiştir. Soma halkının tepkisi bunun açık ispatıdır.
Ahmet ÖLÇÜLÜ
ADIMLAR DERGİSİ