MARAŞ ADIMLAR ÇARŞAMBA TOPLANTISI YAPILDI
Daha önceden kararlaştırdığımız üzere artık Çarşamba günleri de toplanarak Kumandan Mirzabeyoğlu’nun İdeolocya ve İhtilâl kitabını okuyarak üzerinde konuşmaya başlamış bulunuyoruz.
Kitabı okumaya geçmeden önce acil meselelerimiz konusunda gerekli kararları aldıktan sonra kitab okumaya başladık. Aktarabileceğimiz notlar şöyle:
Daha ilk cümle: <“Fikir” ve onun eşya ve hadiselere nakşı işi, “aksiyon”…>
Aksiyondan bahsetmek için fikir olması gerek, fikre nisbetle olması gerek, “Cemaat ve Aksiyon” konferansında belirtildiği üzere, İslama Muhatap Anlayış’ın zaman ölçüsü içerisinde olmak gerek. Hâl böyle olunca da İslâmî denmekle İslâmî olunmadığı bedahet… Hatta güyâ İslâmî niyetli ama aslında tam ters oluşumlar da mümkün.
Ve diğer bir mesele de “hâdiselerin tahlili yanında, hâdiselerin tahlili için gerekli bilgi hamulesi”… (sh.7) Kitabı birlikte okumamızın sebeplerinden biri de bu noktada… Hadiselerin tahlili için gerekli bilgi hamulesi cümlesinden olarak, tecrübeyle veya teorik olarak elde edilmiş bilgilerimizin ortak bir havuzda toplanmasıyla, mevzuu üzerindeki teknik dili temin etmek. Cemaat olabilmenin de şartlarından biri bu olsa gerek. Ortak bir anlayış ve o anlayışı dışa aktaracak, kendi aramızda mesele konuşmada pratiklik sağlayacak teknik dili kuşanabilmek.
Bir diğer mevzuu da, “hiç kimse kendisinin malik olmadığı şeyi başkasına veremez…” (sh. 8) İhtilâl için çalışmayla elde edilebilecek yönleri elde etmek için atılmış bir adım olarak bu faaliyetimiz, ihtilâl şartlarının doğru değerlendirilebilmesi ve dışa aktarımı, ifadesi açısından da elzem…
Bu noktada güzel bir tevafuk… Üstad’ın, Müjdelerin Müjdesi yazısının 10 Haziran 1979’da Ülkücülerin Ortadoğu gazetesinde çıkmış olmasına nazaran, biz kitap okumaya 11 Haziran’da 2014’te başlamış oluyoruz. Otuz beş senelik bir zaman dilimi…
Sonrasında, “döneğinden hesap sorulmasını gerektirecek şekilde bağlayıcı” (sh. 22) olarak tavsif edilen deklarasyon… O günden işaretlenen bu günün döneklerinin TV ekranlarında fink atıp, Üstad’dan sonra Kumandan’ın da ademe mahkûm edilmesi için nasıl çalıştıklarına, o günleri anlatırken kendilerini merkeze koyup, İBDA Mimarı’ndan da bu asıl etrafında piyaz olarak lütfen bahsettiklerine daha yeni şahit olduk. Kumandan’dan bahsetmiyorlar ama telif hakkı Mirzabeyoğlu’na ait olan terkibi hükümleri kendi malları gibi kullanıp, mücadelenin merkezine de kendilerini oturtabiliyorlar. Oysa yine kitapta ifade edildiği üzere, bu günkü gençlik, Mirzabeyoğlu’nun eseridir ki, bu gençlik üzerinden bir taraftan menfaat devşiren diğer taraftan da sahtekârlıkları açığa çıkmasın diye Mirzabeyoğlu’na her türlü pisliği yapanlar yine aynı kişiler; insan denemeyecek iğrenç mahlûklar. Bu seviyesizlik karşısında deklarasyonda göze çarpan, memuriyet ve mesuliyeti idrakin zirvesinde olunduğu. Öylesine kesin bir karar ve net bir tavır var ki, insanın bu memuriyet ve mesuliyet idraki karşısında hayran olmaması elde değil. İşte, bazı satırlar:
“7) İsa Peygambere atfedilen meşhur kelâm gereğince, “bizden olmayanlar bize zıttır; bizimle toplamayanlar dağıtır” hikmeti şiarımızdır.
8) Bu şiar içinde yeni İslâm gençliğini, yani olanca saffet ve asliyetiyle gerçek İslâm gençliğini, dar çerçevelerini tepeleyerek çevremize ve saflarımıza katılmaya çağırıyoruz.”
Ne yapacağını gayet iyi bilen büyük mimar edasıdır bu. Allah Resulü’nün, “İşte, zaman yaratıldı yaratılalı devrini yapa yapa nihayet gaye noktasına erdi!” diyen mübarek hitaplarından sonra insanoğluna nasip olmuş en ileri derecedeki bir kelâm…
Sonrasında Üstad’ın, Büyük Doğu İdeolocyası’na ek olarak Akıncı Güç kadrosuna ithaf ettiği İSLAMI YENİLEMEK başlıklı takdiminden:
“Reformcu, İslâmı şu görüş ve mezhep lokomotifine bağlamak, onu zatına ve aslına göre değil, kendi şahsî nefsine ve idrakine iliştirmeye kalkmak, böylece çürük gördüğü binayı kendince payandalanmaya yeltenmek bakımından, İslâma cepheden zıt olanlardan daha tehlikelidir.” (sh. 25)
Bu gün, reformcu, yani İslâma açıkça düşmanlık eden kâfirden daha tehlikeli olan mürted ve münafık soyu, iktidarı da ele geçirmiş olarak, keyfiyeti eline geçirmiş olduğu kemmiyetle ezmeye teşebbüs etmektedir.
Ve Üstad devam ediyor: “İslâmı kalb ve göz yenilemesi yoluyla koruyacak olan nesil, cemiyet dairesi içinde kendisine üç düşman tanıyacaktır; aşksız ham yobaz, duygusuz kâfir, nasipsiz reformcu… Yani ruhu, kör nefsinde kabuklaştıran, büsbütün inkâr eden ve ikisi arasında arabuluculuğuna kalkışan…” (sh. 25-26)
Bu çerçevede, teorik plânda duygusuz kâfirden daha da tehlikeli bir düşman olarak tavsif edilen reformcu, “yılan deri değiştirdi” tesbiti ile düşündüğümüzde, artık pratikte de doğrudan doğruya güç ve iktidarı ele geçirmiş olmakla, tehlikesini kat be kat artırmıştır. Ol sebeple, reformcu yaftalı azılı düşman, şimdi bir de elindeki namütenahi tesir vasıtalarıyla zehrini her zihne enjekte edebilmenin imkânına da kavuşmuştur.
(Böylece kitabın 1. Levhası bitmiş oldu.)
ADIMLAR MARAŞ