SAVAŞ SUÇLULARI’NIN HESABI BOZULDU

SAVAŞ SUÇLULARI’NIN HESABI BOZULDU

Amerika – İngiltere ve bunların “stratejik ortağı” AKP’nin mevcut uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Irak’ı işgal etmeleri ve fiilen üçe bölmeleri üzerinden 14 yıl geçti.

91 yılında Irak’ın Birleşmiş Milletler üyesi olan Kuveyt’i uluslararası hukuka “aykırı” bir şekilde fethetmesinin ardından Amerika, Birleşmiş Milletler Kararıyla BM’ye üye 33 ülkeyi peşine takarak, Irak’ı BM üyesi Kuveyt’ten çıkarmak için Irak’a saldırdı. “Şeklen” dahi olsa, uluslararası hukuka “uygun” bu saldırı, 2003 işgaline gelindiğinde tam tersi bir durum olarak karşımıza çıkmıştı.

1991’de şeklen de olsa uluslararası hukuka uygun olarak Irak’ı işgal ederek Saddam Hüseyin Yönetimi’ni yıkmak ve Irak’ı bölmek isteyen Amerika, İngiltere ve Özal iktidarıyla ulaşamadığı bu siyasî hedefine, 2003 yılında 11 Eylül bahanesiyle ulaşmak istedi.

Fakat, 1991 saldırısını şekli de olsa kılıfına yani, uluslararası hukuka uyduran Amerika, 2003 işgalini kılıfına, yani uluslararası hukuka uyduramadan ve ona aykırı bir şekilde gerçekleştirdi.

Birleşmiş Milletler’in Irak’ın işgaline izin vermeyen aykırı kararlarına rağmen, yani uluslararası hukuku hiçe sayan bir şekilde Amerika, Bleair ve Erdoğan hükümetini yanına alarak, Irak’ı bölmek ve Saddam Hüseyin Yönetimi’ni devirmek üzere Irak’ı işgal etti. 2003 yılından bugüne kadar Irak, fiili olarak üçe bölünmüş durumdadır. Yönetimde de işgalin neticesi olan Maliki Hükümeti bulunmakta…

“Uluslararası hukuk”un iflas ettiği, hatta zaten hiç varolmadığının ispatı niteliğinde olan 2003 Irak işgalinde, eğer uluslararası hukuk olsaydı, daha önce bir çok defalar yazdığımız gibi şu şekilde işlemeliydi:

1991 Irak saldırısının bahanesi olan “Birleşmiş Milletler üyesi olan Kuveyt Devleti’nin başka bir devlet tarafından –Irak– saldırıya uğramasından dolayı, BM saldırgan devlete karşı Kuveyt’i korumakla mükelleftir” kararı aynı şekilde, 2003 Irak’ın işgali için de çalıştırılıp, “Birleşmiş Milletler üyesi olan Irak Devleti’nin başka bir devlet tarafından –Amerika– saldırıya uğramasından dolayı, BM saldırgan devlete karşı Irak’ı korumakla mükelleftir” denilerek;

Birleşmiş Milletler’in 1991 yılında Irak Ordusu’nu Kuveyt’ten çıkarmak için Irak Devleti’ne saldırdığı gibi, 2003 yılında BM üyesi Irak’ı işgal eden Amerika’yı Irak’tan çıkarmak için Amerika’ya müdahale etmesi gerekirdi. Bunun kaçınılmaz neticesi de, Birleşmiş Milletler askeri gücünün Amerika Birleşik Devletleri’ni işgal etmesi olmalıydı.

(Bu konuyla alakalı olarak, 1991 işgalinden bu yana bütün hayatını neredeyse Irak çerçevesinde geçirmiş, siyasetini hep bu merkez etrafında belirlemiş, dostluğu ve insanlığı ile her zaman övündüğüm sevgili dostum Yücel ATASEL’in –namı diğer ORHAN- yazılarına bakılablir. Bizim camiamıza bence siyaset dilinin nasıl olması gerektiği noktasında epey emeği geçmiş sayın Yücel ATASEL’in 2003 işgalinden sonraki ufuk açıcı yazıları okunduğunda eminim ki, samimiyetini kaybetmemiş herkes “İdeolojinin pratiğe tatbik” edilmesinin “nasıl”ına dair farklı seviyelerde de olsa, bir düşünceye sahip olacaktır. Buradan kendisine saygılarımı sunarken, hakkını helâl etmesini istiyorum. 25 yıla yakın dostluğun, bir 25 yıl daha sürmesi duasıyla…)

Birleşmiş Milletler, 2003 işgalinde, üzerine düşen bu görevi yerine getiremediğinden dolayı, başta Iraklılar olmak üzere, tüm İslâm-Büyük Doğu Coğrafyası’nda yaşayan milletlerin, zaten varolmayan uluslararası hukuka uyma zorunluluğu fiilen de ortadan kalkmıştır. O tarihten itibaren, çeşitli Batı ülkelerinde gerçekleştirdikleri eylemlerle BM’nin yerine getirmesi gereken “müdahale” görevini bizzat kendileri yerine getirmiş, bunun neticesinde de İngiltere, İspanya gibi ülkeler işgalci olarak bulundukları İslâm ülkelerinden ordularını çekmişlerdir.

Birleşmiş Milletler’in, bizzat Irak’ın işgaline izin vermeyen kendi kararları olduğu halde, bu kararın arkasında durarak, BM üyesi Irak’ın Amerika tarafından işgalini engellemeyerek ve Amerika’yı Irak’tan çıkarmak için, Amerika Birleşik Devletleri’ne hava gücü ve kara birlikleriyle müdahale etmeyerek, uluslararası hukuku bizzat kendisinin tedavülden kaldırarak yok hükmüne düşmesine karşılık;

Birleşmiş Milletler’in Irak’ın işgaline izin vermeyen kararına aykırı olarak Irak’ı işgal eden, yani uluslararası hukuka aykırı davranan Bush-Bleair-Erdoğan hükümetlerinin durumu nedir?

Gayet açık değil mi; uluslararası hukuka aykırı davranarak, BM üyesi bir ülkeyi işgal ederek, milyonlarca insanın katledilmesinden ve işgal ettikleri ülkenin devlet başkanını alçakça bir “darbe” neticesi katlederek o ülkeyi parçaladıklarından dolayı uluslararası mahkemede “SAVAŞ SUÇLUSU” olarak yargılanacaklar. 14 yıl boyunca, Amerika başta olmak üzere, işgale katılan bütün ülkelerin, gelmiş geçmiş bütün hükümetlerini bu suç kapsamında değerlendirmek gerekir.

Bu “suç” halen işlenmekte.

2003 işgalinde “buharlaşan” gerçek Irak Ordusu, hedefi Bağdat olan Musul’dan başlayan hamlesiyle geri döndüğünü bütün dünyaya ilan ederken, “Savaş Suçu” işleyenler başta olmak üzere, bir çok kesimin paniklediğini, şaşırdığını ve en önemlisi de hesaplarının bozulduğunu görüyoruz.

Anlaşılıyor ki, 2003’den beri devam eden Irak’ın işgaline karşı inişli-çıkışlı, fakat kesinlikle inisiyatifi hep elde tutarak sürdürülen direnişin medya marifetiyle unutturulmaya çalışılması gayesiyle, “direniş bitti” yalanına bu çevrelerin hepsi inanmış.

“Direnişin bittiği” yalanına inanmışlıktan dolayı “Musul Hamlesi”yle, Gerçek Irak Ordusu’nun geri dönüşü ve hamlenin arkasında BAAS aklının olduğunun ortaya çıkmasıyla, bu çevrelerin bir “travma” yaşadıkları görülüyor. Yaşadıkları bu travmadan olsa gerek, Irak’ta işlenilen “SAVAŞ SUÇU”nu ve bu suçu işleyenleri hiç hesaba katmadan, en önemlisi de bu hakikati unutarak yaptıkları değerlendirmeleri hayretle takip ediyoruz.

Yukarıda ismini zikrettiğim bu işin “uzmanı” dostum ne güzel ifade etmişti:

“Şeytanın unutturduğunu Allah hatırlatır.”

Belki de şeytan, çoğu zaman basit, göz önünde olan “hakikati”, karmaşıklaştırarak görünmezleştiriyor ve böylece unutturuyor.

Şeytanın unutturmaya çalıştığı hakikat bugün, bütün engellemelere ve yok etme girişimlerine rağmen basa basa, eze eze kendini dayatıyor.

Şehit Saddam Hüseyin;

“Bir gün Irak’a AVDET edeceğim” demişti.

Hedefi Bağdat olan “Musul Hamlesi”yle Irak’a “avdet eden” –dönen, dünyayı yeniden imar ederek yaşanılır bir yer kılmak, gerçek “ULUSLARARASI HUKUK”u tesis ederek, “SAVAŞ SUÇLULARI”nı yargılayıp, hakettikleri  cezayı vermek ve bunun “SİSTEMİNİ” kurmak için yola çıkmış her kesimden inanan vatansever ve Allah’a imân etmiş gerçek insan soyudur.

Bazılarını “panikleten”, bazılarını da apıştıran ve şaşkınlığa sürükleyen bu inanmış-mümin insan soyunun, yani Allah Adamları’nın yürürken “Adımlar”ından çıkan ve kötü kalplere korku salan “Hakikatin Sesi”dir.

Hakikatin yüceliğinden ve yakıcı sıcaklığından korkmanı fısıldayan Şeytan’dır.

Hakikat sana senden daha yakın; sakın korkma!

 

Ali Osman ZOR

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et