Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında En Yoksul 3’üncü Ülke

Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında En Yoksul 3’üncü Ülke

Ne maddemiz mamur, ne de mânâmız.

En kötüsü de açız ve açlığımızın idrakinde dahi değiliz.

Zenginle fakir arasındaki uçurum her geçen gün artarken, “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar!” sözü aklımıza geliveriyor.

“Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yoksul 3’üncü ülke oldu.” diyen bir haber daha dün ajanslara düştü. Haberin devamı şöyle:

33 ülkenin üye olduğu OECD üyesi ülkelerde yaşanan ekonomik krize rağmen yoksulluk oranları değişmezken Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 2 düzeyinde arttı. OECD’nin üye ülkelerde 2013’ün gelir dağılım durumunu ortaya koyan “Artan Eşitsizlik: Genç ve Yoksullar Geriye Düştü” başlıklı rapora göre, nüfusun yüzde 19.2’sinin göreli gelir yoksulluğu içinde bulunduğu Türkiye, bu sonuca göre OECD’de durumu en kötü olan üçüncü ülke. Rapora göre Türkiye, OECD üyesi Avrupa ülkeleri arasında da göreli yoksulluk sıralamasında sonuncu oldu.

Gelir uçurumu büyüyor, Eşitsizlik artıyor

OECD genelinde en yoksul yüzde 10’un geliri 2007-2011 arası yüzde 1.6 azaldı. 2011’de OECD ülkelerindeki toplumların en zengin yüzde 10’u, en yoksul yüzde 10’unun gelirinin 9.6 katı fazla gelire sahip. Zengin-yoksul arasındaki en büyük uçurum, Meksika, Şili, Türkiye ve ABD’de.

OECD raporunda küresel krizden çıkılırken, vergi ve transferler öncesi gelir ele alındığında eşitsizliğin önceki döneme oranla daha fazla olduğuna dikkat çekti. Raporda dünya ekonomik krizinden sonra birçok ülkedeki ekonomik toparlanmanın zayıf seyretmesinin en yoksul yüzde 10’un gelirini azalmaya devam ettiğine dikkat çekilirken, en yüksek yüzde 10’un gelirinde artışa vurgu yapıldı.

Kısacası: AÇIZ!

Karnımızı kuru ekmekle doyurmak açlığımızı belki bastırıyor ama yeterli ve dengeli beslenemiyoruz. Bundan dolayı da birçok hastalık ve sağlıksız, bakımsız, beti benzi soluk cılız nesiller. Diğer taraftan ise çocuk ve gençlerde obezite müthiş şekilde artıyor.

Çocuklarımızın karnını ya doğru düzgün doyuramıyoruz veya GDO’su ile oynanmış mısır şurubundan yapılmış şekerlemeler, kolalar, cipsler ile beslediğimizi zannedip en büyük kötülüğü yapıyoruz. Neticesinde sağlık sektörü denilen başka bir kapitalist canavarın pençesine düşmek kaçınılmaz. Tabiî neticesi olarak da sağlık harcamaları müthiş artmakta ki bunda da en büyük payı küresel ilaç ağaları almakta.

Kısacası önce sağlığımızı bozuyorlar: Aç bırakarak, sağlıksız beslenmemize sebep olarak. Sonra da sağlığımızı tekrar kazanalım diye bize ilaç satıyorlar.

 

Ahmet ÖLÇÜLÜ

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: