Tarihi Bir Gün; Yeni Bir Safha
22 Temmuz Salı yeniden doğduğumuz gün. Çoğumuzun derin uykudan uyandığı an. Mahşer gününü andırırcasına yaşanan tarifi imkansız bir vaziyet. Herkesin biran önce Bolu’ ya varmak için sarfettiği çaba içerisinde kocanın karısını unuttuğu, annenin evladını kaybettiği, yanı başındaki arkadaşın fark edilmediği, telefonların ve trafiğin kilitlendiği mahşeri bir hal. Uçakla, arabayla, Maraş’ tan, Ankara’ dan, Antalya’ dan, Adana’dan, Yozgat’ tan ve daha bir çok şehirden “o” na ulaşma telaşındaki insan selini de es geçemeyiz. Kavuşma anına yetişemeyeceğini bile bile emre amade bir bağlılıkla, “kumandan neredeyse bir oradayız” şuuruyla yola koyulanları ve göremeden geri dönenleri de unutamayız. Allah’ ın izni ile fikrin idam ediliyor olması gibi bir felaketten, vebalden kurtulmuş bulunuyoruz. “O” nun duası duamız olmuştu; “Allah hayırlısını nasip etsin.” İbda mimarı bu 16 yıl süresince tarifi imkansız bir savaşın içindeydi. Tek başına kazandığı bir galibiyet yaşıyor şu an. Özgürlük sürecinde yapılanlar, emekler heba olmadı evet, birçok kişi koşturdu, çabaladı mükafatları Allah’ tan, teşekkür bizden.
Artık ayan beyan ortada olduğu ve herkesin kabul ettiği gibi, 28 Şubat darbesinin hedef aldığı ve yok etmeye çalıştığı hareket İBDA hareketiydi. Ne Fethullah Gülen cemaati, ne AKP ne de diğer cemaatler etkilendi bu darbeden. Aksine güçlenerek, gelişerek, ittifak kurarak geldiler bu güne kadar. Gelinen durum gösteriyor ki; 28 Şubatın tek hedefi İBDA mimarını etkisizleştirmek, silmek, yok etmek bağlılarını da pasifize ve demoralize ederek çökertmekti. İbda mimarını yalnızlaştırmaya yönelik olarak telagramcılar tarafından yoğun bir çalışma yürütülmüş, kendisine yalan yanlış bir çok haber iletilerek yıpratılmak istenmiştir. Tahliye anında bile bu propaganda sürdürülmüş olup; ailesinin, yakınlarının, sevenlerinin, zulme rızası olmayan pek çok kesimden insanın toplanacak olmasının kaygısı ve paniği ile kalabalık oluşmadan bırakılmıştır. Nitekim yapılan kasıtlı planlar işe yaramamıştır. Bolu da kamp kuran arkadaşlar, avukatların talebi üzerine cezaevine aracıyla gelen Belediye başkan yardımcısı ve tesadüfen Bolu’dan geçmekte olan kısmetli Fazıl Duygun tarafından kendisi karşılanmıştır. Sonrasında akın akın İstanbuldan yola çıkan İbdacılar karşılamayı Sapanca’ ya taşımış; tarihi kucaklaşma, sohbet , muhabbet İbdacılığın şanına yaraşır bir halde ve Sapancanın da manasına mutabık olarak gerçekleşmiştir. “ Sapanca; birbirinin boynuna sarılmak…” (S.M. b-yedi s.f. 257)Bu arada Sapancadaki bu tarihi buluşmayı kayda alarak bizlere ulaştıran adımlar dergisine de teşekkür ederiz.
İBDA mimarı 16 yıllık esaretin ardından dimdik, tesir gücü yüksek, davasının yükünü, çilesini tek başına göğüslemiş bir lider olarak meydanlardadır. Çıktıktan sonraki ibretlik açıklamaları durumu özetliyor; “ Bu 16 yılı kaybedilmiş yıllar olarak görmüyorum.” “Fikir damıtarak geçirilmiiş yıllardı.”
16 yıldır cezaevinde olan Mirzabeyoğlu ve 12 yıldır iktidar olan Akp. Niye şimdi sorusunun cevabı açıkça ortada; “Rüzgar yön değiştirdi.” Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, müslüman kimliğinden arınmış laik, demokrat, modern, ılımlı, liberal, bir kisveyle siyasi hayata giriş yapmıştı. Şimdiyse sünniliği ön plana çıkartan politikaları ile eskiye, özüne dönüş gibi ataklarla, nostalji yaşar ve yaşatır bir haldeler. 28 Şubatla hesaplaşma sürecinin, yapılan zulümlerin hesabının sorulması noktasında Salih Mirzabeyoğlunun özgür bırakılışı bir nevi AKP’ nin paralel yapıyla mücadelesinin de göstergesi olacaktır. Bir zamanlar beraber çıkılan yolda oluşan çatlaklar ittifakı zedelemiştir. Paralelcilere duyulan hıncın, öç alımının vasıtalığını yapan mühim bir hamleydi İbda Mimarının salıverilmesi. Tabii Mirzabeyoğlu’na özgürlük kapsamında oluşturulan kamuoyu baskısı ve yetkililere her görülen yerde hesap sorulması önemli aşamalardı. İbda mimarının cezaevinde oluşu artık faydadan çok zarar getirmekteydi iktidar sahiplerine. Politik çıkarlar doğrultusunda esintiye göre hareket etmek siyasi beklentiler ve kazanımlar açısından önemli bir durumken, hadiselere yön verici olmak akıntının, esintinin seyrine kapılmadan mücadele ediyor olmak İbdacılığın hükümlerindendir. Bu tarihi günün sonucunda faaliyet sahalarımızı yeniden gözden geçirerek, kendi alanlarımızı açmalı ve mücadelemizi sürdürmeliyiz. Kumandanın bağlılarına yaraşır bir şuur içinde olmak ve bu hali tavrımıza, üslubumuza aksettirmek temel vazifemiz olmalı.
Zeliha ARSLAN