BAŞBAKAN TEDBİR ALMAKTA KARARLI (!)
Asansör kazasında 10 işçimiz daha katledildi.
Katledilen bu 10 işçi ardından Başbakan Davutoğlu çok önemli açıklamalar yaptı: Gerekli tedbirler ne ise alınacaktır!
Başbakanımızın bu kararlı tutumu içimizi serinletti. On iki yıldan bu yana tedbir almadıklarının da itirafıydı söyledikleri aslında. 12 yıldan bu yana işçiler ölürken kendileri seyretmişti ve bu 10 işçinin ölümü üzerine artık gereken tedbirleri almanın zamanı geldiğini söyleyebilmekteydi Başbakan Davutoğlu.
Peki gerçekten gereken tedbirleri alabilecekler mi?
Buna inanan var mı?
Yoksa Başbakan Davutoğlu konuşup, “şunu yapacağız, bunu yapacağız!” diye vaatleri sıraladıkça, millet de bunlara bakıp, “He yav he, senden önceki de ondan önceki de daha öncekiler de ne vaatler verdiler; atın yalanı sevsinler inananı!” diye Başbakan’ın her söylediğine sonuna kadar inandıklarını ortaya mı koymaktaydı?
Bu meselede gereken tedbirleri alabilmek için topyekûn sistem değişikliği şart. Mevcut sistemde AKP iktidarına düşen patronların menfaatini korumak… 3000 ailenin menfaatini korumak. İktidar da bunun için, asker de polis de. Bu gün AKP kendi iktidarını sağlama alırken, kendi zenginlerini de 3000 ailenin çiti içine sokmak istiyor. Mücadelesi, bu 3000 aile çitinin içine kimin dâhil olup olmayacağı. RTE’ye biat edenlere bu çitin içinde yer var. Yani Yeni Türkiye mücadelesi çiti yıkma değil, çitin içini yeniden tanzim etme mücadelesi.
Çitin içine girmeyi hak edebilecek derecede palazlandırılması gereken, bunu yaparken de milletin …. koymasının yolu açılan çokça kişi var. Ve bu hâl aciliyet kesbediyor. Ne kadar çok adam palazlandırılır ve çitin içine sokulursa, AKP kendi iktidarını o derece sağlamlaştırabileceğinin farkında. İktidar rant paylaşım, rant dağıtın yeri. Kim nereyi, hangi suyun başını tutacak orada karar veriliyor, paylaşımlar buna göre yapılıyor. Ilımlı İslâm rejimi kendi haramzadelerini, kendi yiyicilerini türetiyor ki, sistem kendilerine de çalışsın. 3000 aile içinde yer alabildikleri kadar varolabilecekler.
Aklımıza, Üstad Necip Fazıl’ın, Cumhuriyet rejimi kurulması akabinde, İstanbul’a gönderdiği temsilcisinin tercihleri çerçevesinde, yeni rejimin yeni bir ruh getirmekten uzak olduğu teşhisini yapması geliyor.
Bu yeni rejimde de yeni bir ruh yok, yalnızca değişen alınlarının secdeli oluşu ki bizzat Allah resulü, kişinin namazı-orucuna değil, parayla olan münasebetine bakmamızı emrediyor.
Kişinin para ile olan münasebeti ideolojisini ele verir, gerçekten kalbindeki inancın muhtevasını bu münasebetten süzebiliriz. O sebeptendir ki Büyük Veli muhataplarını paraya tapmakla suçlamıştır vakti zamanında. Yine bir benzer suçlama da Ali Haydar Efendi’den, “bir gün caminin içinden cemaatin arasından geçerken <alnı secdeli kâfirler!>” cümlesi ile gelmiştir. (S. Mirzabeyoğlu, Büyük Muztaribler 4. C., s: 316) Bunlar, “faiz bir dünya gerçeğidir!” diyerek, ideolojilerinin kimliğini ifşa eden, faizin Allah’a savaş açmak demek olduğunu bilerek bu elfazı küfrü ağızlarına almaktan imtina etmeyen, dolayısıyla “güneşe evet, ışığına hayır” diyerek, güya güneşe inandıklarını ilân ederlerken, ışığını reddederek, aslında güneşi de reddettiklerini hileli yoldan ilân ve ifşâ etmeye devam ediyorlar.
12 yıldır iktidarda oldukları halde tedbir almak akıllarına gelmemiş ki şimdi yeni Başbakan gereken tedbir neyse alınacağını söylüyor, gereken çalışmaların yapılacağını taahhüt ediyor.
Biz de inanıyoruz: “He yav, he, he!”
Arap USTA
ADIMLAR DERGİSİ