HADİSELERİN MESULİYETİ AKP’DE!

HADİSELERİN MESULİYETİ AKP’DE!

İslâm Devleti’nin Ayn-el Arab’ı “Etnik Kürtçü” ve Batı işbirlikçisi yapılanmadan temizlemek, Türk ile Arap arasına örülmek istenen Siyonist duvarı yıkmak üzere harekete geçmesi karşısında Batı dünyası ve bölgedeki işbirlikçileri ayağa kalktı.

AKP iktidarı, PKK, PYD ve İslâm Devleti’ni “terörist” kabul ettiğini ilân etmesine, ilk ağızda PYD’ye destek olunmayacağının da belirtilmesine mukabil, İslâm Devleti’ne karşı PYD’ye destek olabilmek için, Peşmergelerin Türkiye üzerinden Ayn-el Arab’a taşınacağı açıklandı.

Her kafadan bir ses çıkmaya, film de bu noktadan sonra kopmaya başladı.

Devlet ve hükümet içinde çatlamalar, yandaş medyada çatlamalar, sol kesimde çatlamalar. Tek bir darbe bütün sahte dengeleri asıl yerine oturtulmak üzere yerle bir etti.

Dışişleri Bakanı’nın Peşmergelerin Türk topraklarından geçecek olmasına dair yaptığı açıklama üzerine Genelkurmay, bu durumdan haberdar olmadıklarını açıkladı. Savunma Bakanı ise, “haberim var” dedi. Bir başka iddia da hadiseden Genelkurmay’ın haberi yokmuş da organizasyonu MİT yapmaktaymış.

Orada TSK var, İslâm Devleti var, PKK var, PYD var, Peşmerge, ABD, Blackwater… Yok yok…

Şayet kazara birilerinin eli tetiğe gitse, orada kim savaşacak? Hadiseyi haber veren Dışişleri Bakanı mı? Haberdar olduğunu söyleyen Milli Savunma Bakanı mı?

Ve bu gün apaçık ortaya çıkıyor ki, bu şeyler Türkiye’ye dikte edilmiştir. Cumhurbaşkanı, “Teklif bizden gitti!” demesine mukabil, Amerika yaptığı açıklama ile Erdoğan’ın sözlerini paspas ediverip, “plânı biz yaptık!” diyor.

Hadiseler Türkiye’nin bağımsız olmadığını, Türkiye için asıl problemin bağımsızlık olduğunu bir kez daha alenen ortaya koyuyor.

Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesi hadisesi örtbas dildi. Anlaşılıyor ki dinlemelerden elde elden bilgilerle AKP’yi istedikleri çizgiye çekmişlerdi. Bu gün de aynı senaryo tekrarlanıyor ve uçağa binip bir yere “hayır, olmaz!” diye beyanatlar vererek giden Erdoğan, dönüşünde Amerika Başkanı ile telefonda görüştükten sonra, “evet olacak, zaten bunu Amerika’ya biz söylemiştik!” diye pişkinliğe zirve yaptırıyor.

Bu arada komik komik işler. Akil adamlar tekrar toplandı, saatlerce Başbakan’la görüştüler. Kabine üzerinde bir otoritesi kalmayan Davutoğlu, Türk milletini ruh planında temsil etmesi mümkün olmayan ama kemiyet hesaplarının verdiği avantajla temsil ediyor gözüken bir konumda, kendi kendisine Başbakancılık oynuyor görüntüsü veren bir 23 Nisan çocuğu görüntüsünde. Akil Adam’lar da bu dekorun tamamlayıcısı olarak orada yer işgal ediyorlar. Akil İnsan olmanın bir gereği de cukkanın dolduruluyor oluşu. Akil İnsan Orhan Miroğlu, “Daha önce de halka gidiyorduk ama parasız insanlardık, işe yaramıyordu!” diye durumu özetleyivermiş.

İşin özü şu ki 17 Aralık’ta sonra ortada devlet filân kalmadı. Ne nereye gittiğimiz belli, ne dostun kim olduğu ne de düşmanın. Suriye Enformasyon Bakanı Zobi, bir aydır Ayn-el Arab’a her türlü askerî ve insanî lojistik desteği sağladıklarını açıklıyor mesela. Biz de soruyoruz haliyle: Hani siz Esad’a düşmandınız? Esad’la aynı safta İslâm Devleti’ne karşı savaşıyor olmak mı Esad düşmanlığı? Hem Esad zulmü zulümdü de Barzanî’nin Kerkük’te vs. yaptıkları neydi?

Türkiye’nin temel meselesi bağımsızlıktır. Bağımsız olmadığımız için de sözde dünya liderlerimiz, uçağa binip giderken söylediklerini döndükten, uçakta söylediklerini de indikten sonra yalanlamakta ve tam tersini yapmaktalar. Onun için ne dostumuz belli ne de düşmanımız. Onun için en hayati bir meselede, o meselenin faturasını kanı ve canıyla ödeyecek olan ordunun ne olup bittiğinden haberi yok ve sanki cephede kendisi savaşacakmışçasına bir pişkinlikle Bakanın teki, “benim haberim var!” diyebiliyor.

Bütün bunların üzerine, her işe karışan sorumsuz bir Cumhurbaşkanı ve Başbakanın otoritesini kaybettiği için bakanların doğrudan Cumhurbaşkanına göre tavır aldığı bir kabine… Yandaş medyasından milletvekillerine kadar yanlış gidişat karşısında sesini yükseltmeye başlayan bir taban; AKP’nin kitle desteğini de kaybediyor oluşuna nazaran gittikçe meşruiyet krizi de yaşayacağı aşikâr bir iktidar. AKP Türkiye’yi bir felâkete sürüklerken, bunu kendileri de görüyor ve aradan sıyrılmak için de suçu dış bir faktöre bağlayabilme gayesiyle “paralel” diyorlar. Olmadı, PKK ile Hüda-Par’ın çarpışması için PKK tandanslı şiddet olaylarına seyirci kalmayı seçiyorlar. Ki, Gezi’de en sert müdahale şekilleriyle şahit olduğumuz polisi, PKK saldırıları karşısında göremedik.

Baki Aytemiz

ADIMLAR

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: