“SAPIK ÇAĞA YENİ AKIN!”
Bundan 39 sene önce çıkan GÖLGE dergisinin mottosu buydu: “Sapık çağa yeni akın!”
1975 senesi 1 Kasım tarihinde çıkmaya başlayan GÖLGE, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun da meydan yerine çıkış tarihidir aynı zamanda.
GÖLGE’nin mânâsını heceleyebilmek için, o günün şartlarını da bilmek, öğrenmek gerekir.
Öyle bir devir ki, İslam adına ortalıkta gezinen bir sürü yarı olmuş, tam olamamışından baba horoz taklidine yeltenenine, İslâm davasını kendi şahsında harcayanına, İslâmı bir ticaret metası olarak kullananına ve daha neler ve nelerine kadar bir sürü cenini sakıt, parazit şu-bu hepsi bir arada mukaddes davayı harcamaktaki ortak karakterleriyle meydan yerinde arzı endam ediyorlar.
İslâm davasının sancağını meydan yerine diken Üstad Necip Fazıl bu tabloyu hayal kırıklığı içinde seyrederken, hiç umulmadık bir şekilde ortaya çıkan GÖLGE, bütün dengeleri altüst etmeye yetiyor.
Şahsiyetini, rejimin estirdiği zulüm karşısında mazlum edebiyatına sığınarak arayan şahsiyetsizliğe mukabil GÖLGE, İslâmı meydan yerinde haykıran Hazreti Ömer mizacının gür sesiyle meydan yerine dikiliveriyor. O güne kadar Müslümanlar, rejim karşısında kanunî haklarını aramaktan bile aciz ve Menemen provokasyonunun estirdiği terörün üzerinden yıllar geçmiş ve Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğularla verdiği mücadeleyle rejim artık eski gücünü çoktan yitirmiş olmasına mukabil, -bunun farkında olunmadığından- hâlâ, “Menemen gibi olursa?” korkusuyla yaşamaya çalışıyorlarken, GÖLGE’nin çıkışıyla rejimin gerçek gücü ifşa edilmiş oldu.
Gölge, “Menemen korkuluğunu bir tekmede devirdi!”
“Çığır açıcı” olması ve bu saikle bu gün için de tüm Müslümanlar üzerinde telif hakkı bulunması bakımından İslâmcı mücadelede ilk iki köşe taşı, Büyük Doğu ve GÖLGE diyebiliriz.
GÖLGE’nin Müslümanlara kendi güçlerini göstermesi ve rejimin dünden bu güne güçten düştüğünü ispatlayarak -bir malûmu meçhulden kurtararak- mücadelede sunduğu imkânın mirası bu gün dahi yenilmekle bitmiyor.
İşte, bizce GÖLGE’nin en büyük misyonu budur, yani bir malûmu meçhulden kurtarması ve böylece zihinlerdeki korkulukların yıkılarak mücadelede yeni bir safhaya geçilmiş olunması. Bu safhayı, stratejik müdafaa içerisinde taktik taarruzun başlangıcı diye ele alabiliriz.
Bu çerçevede, özellikle Anadolu dışındaki İslâm dünyasındaki bağımsızlık mücadeleleri, anti-emperyalist mücadele, içerideki mücadeleye motivasyon olarak ele alınmış, Müslüman Anadolu ahalisi unuttuğu, unutturulduğu İslâm Dünyasını, GÖLGE ile yeniden keşfetmeye, hatırlamaya başlarken, aynı zamanda oralarda devam eden İstiklâl Savaşlarının asıl merkezinin yine Anadolu olup, belirleyici olacak savaşın merkezdeki olduğu da tekrar hatırlatılmıştır. Malûm, hatırlamak ruhî bir aksiyondur ve bu hatırlatışla, Müslümanlara, şehidlik şuuru ve aksiyon ruhu yeniden üflenmiştir adeta. Hazreti İsa’nın ölüleri dirilten nefesi misal, üzerlerine ölü toprağı serpilmiş müslümanlar, GÖLGE ile adeta şahlanmışlardır.
GÖLGE’nin ortaya attığı bir diğer kavram da “AKINCI”dır… Tarihte, kendi düzeni için karşı düzene saldırmanın özel bir yapısını teşkil eden “AKINCI” kavramını ele alan Mirzabeyoğlu, bu defa düzeninden karşı düzene değil, kendi düzenine doğru bir rol içinde “AKINCI” kavramına yeniden hayat vermiştir. Bu kavram da ilk elde -güya dava adamı geçinenlerce- garipsenmiş ve yan bakışlara sebep olmuşsa da İslâmcı camiada tutulması üzerine onlar da bu kavramı sahiplenmeye koyuldular.
Bu gün için GÖLGE’nin bize vermeye devam ettiği ders, insan gücünün farkında olmadığı zaman, o güç kendisine bir fayda vermez. Kendi gücünün farkında olmayan o gücü nasıl kullansın ki? Mirzabeyoğlu bunu 1999’dabir kere daha gösterdi ve “Dik durun karşınızda leşler var!” diyerek aslında Müslümanların ne kadar güçlendiklerini, GÖLGE’den bu yana geçen onlarca yıl içerisinde artık iktidara talip olunma noktasına gelindiğini, artık dönemin stratejik taarruz karakteri arz ettiğinin de ispatçısı oldu.
Bu dönemde ve her dönemde yapılması gereken; Kumandan Mirzabeyoğlu’nun kaleminden:
“Dikkat edilmesi gereken başlıca mesele, bir takım gelişmelere alkış tutma değil, İslâmı yaşamanın başlıca yönü olan, ‘Allah ve Resulü’nün hükümlerini hâkim kılma’ mecburiyetinde olduğumuzdur; yani rejim plânına geçmek, bunun için mevcudu yıkmak, Müslümanlar için bir imân zorunluluğudur!’ (Salih Mirzabeyoğlu, İstikbâl İslâmındır, İbda yay., 3. Basım, s: 102)
A. Baki Aytemiz
ADIMLAR