RUSYA ALAMETİ, DÜNYA KIYAMETİ

RUSYA ALAMETİ, DÜNYA KIYAMETİ

Libya, Irak ve Afganistan başta olmak üzere İslâm coğrafyasında hegemonya kurma hesabıyla yaptığı  saldırılara mukabil beklemediği direniş karşısında büyük bir hezimet yaşayan ve istediğini elde edemeyen terörist Amerika, kendisinin İslâm coğrafyasına yoğunlaşmış olması fırsatından istifade Rusya ve Çin’in devasa adımlarla yürüyerek dünya liderliğini yakın gelecekte elinden almaları ihtimaline istinaden, stratejik hesaplarında değişikliklere gitmek zorunda kalmıştı. Buna göre Rusya ve Çin’i çevrelemek Amerika için öncelikli stratejik hedefti ve İslâm dünyası şimdilik geri plâna atılabilirdi.

Müslümanlarla girdiği savaşta zayıflayan ve biraz daha güçten düşen Amerika’nın İslâm dünyasını tamamen kontrol altına almak yerine önceliği Rusya ve Çin’i çevrelemeye vermek zorunda kalmasına, güçten düşmesi de tesirli oldu elbette. Çünkü Amerika, Irak’ın şahsında İslâm dünyasına saldırılarına ilk başladığı zamanlardaki hesabıyla, artık, “iki buçuk savaş stratejisi”ni yürütebilecek güçte de değildi. “İki buçuk savaş stratejisi”ne göre, Amerika, dünyanın farklı iki bölgesinde iki cephede birden büyük bir savaş verirken, dünyanın başka bir bölgesinde de mahalli ayaklanma türü başkaldırılara da müdahale edebileceğini ileri sürmekteydi.

İşte, Amerika İslâm coğrafyasında istediği başarıya ulaşamadığında ve savaşın maliyetleri altından kalkamaz hale geldiğinde, fark ettiği bir diğer gerçek de, Rusya ve Çin’in beklenenden daha önce dünya liderliğini Amerika’nın elinden alabilecek şekilde hızla büyümeye devam ettikleri oldu.

Buna istinaden Amerika, “bir buçuk savaş stratejist”ne dönmeye mecbur kaldı. Bunun “tam” olanı, Rusya veya Çin’e karşı olanı, “buçuk” da İslâm coğrafyasındaki direniş hareketlerini işaret etmekteydi. Fakat bu arada beklenmedik bir şey oldu ve İslâm Devleti’nin ortaya çıkmasıyla bütün hesapları yine alt üst oldu ama, bu konu şu an yazımızla doğrudan alâkalı değil. Diğer yandan Amerika, İslam dünyasındaki direniş hareketleri için, “geriden liderlik” dediği yeni bir stratejiyi de devreye sokma kararı aldı. Buna göre, kendisi esas olarak Rusya ve Çin’le uğraşırken, Amerikan işgaline karşı mücadele eden mücahid kuvvetlere karşı işbirlikçilerini cepheye sürecek ve artık müslümanları birbirine kırdırmak suretiyle gayesine ermeye çalışacaktı. Bu strateji çerçevesinde Amerika’nın bölgemizdeki bugüne kadarki en ileri derece işbirlikçilerini Barzani ve AKP iktidarı oluşturmaya devam ediyor.

Amerika’nın Rusya’yı çevreleme plânı dahilinde attığı “Turuncu Devrim” adımları malûm. Gürcistan ve Ukrayna, Turuncu Devrimlerin hedefi olmuştu. Bu hamlelere karşı Rusya cevap verdi ve nihayetinde Gürcistan ve Ukrayna bölündü. Rusya, Ukrayna’dan böldüğü Kırım’ı ilhak etti.

Sonrasında ise Amerika liderliğine itaat etmiş Batı’nın, Rusya’ya karşı ekonomik yaptırım kararı aldıklarına şahit olduk. Rusya da buna karşılık olarak kimi Batı mallarının ülkesine ithalatını yasakladı. Batı ile ipler gerildikçe, Rusya, Türkiye’ye daha bir yakınlık göstermeye başladı ve kendi projesi olan ve Karadeniz’in altından geçirmeyi planladığı doğalgaz boru hattı projesini iptal ederek, Türkiye topraklarından geçecek yeni doğalgaz projesi üzerine Erdoğan’la bir anlaşma yaptı. Böylece Putin, Erdoğan’ın Batı karşıtı söyleminde eline reel kozlar da vermiş oldu ki, bu da bir nevi pimi çekilmiş el bombasını Erdoğan’ın eline tutuşturmak gibi bir durum. Erdoğan, bu bombayı ya Putin’in istediği gibi Batı’ya fırlatacak veya elinde patlatacak; bakalım bu projenin akıbeti de önce Çin’den alınacağı ilân olunan sonra Batı’ya karşı bir pazarlık kozu olarak kullanılan füze savunma sistemi gibi mi olacak? Batı, Rusya’ya ambargo uygularken, Türkiye’nin bu proje ile Rusya’ya yakınlaşmasına göz yumar mı? Türkiye, Batı’dan gelecek böylesi bir yaptırım tavrını kaldırabilir mi?

Rusya, Batı ambargosu altında. Bu sebeple ülkeden müthiş şekilde döviz çıkışı yaşanıyor ve Ruble, Dolar karşısında gün geçtikçe erimeye devam ediyor. Rus parası olağanüstü derecede değer yitirirken, diğer yandan da uluslararası piyasalarda petrol fiyatları da çok hızlı bir düşüş yaşamakta.

Batı, ekonomik olarak Rusya’yı köşeye sıkıştırmaya çabalıyor. Rusya buna dayanabilir mi? Şimdiye kadar yaşanan döviz çıkışına Türkiye dayanamazdı mesela. Çünkü o kadar döviz rezervimiz yok. Erdoğan’ın, “şu kadardı biz şu kadara çıkardık!” diye  o çok övündüğü ve döviz rezervimizin böylesi bir krizde kullanılabilir kısmı, Rusya’nın 450 milyarlık döviz rezervi ve Rusya’dan çıkan dövize bakıldığında, devede kulak kalacak cinsten. Yani Batı, Türkiye’ye, AKP iktidarına karşı Rusya’ya karşı aldığı gibi kesin ve net bir tavır alacak olsa, AKP iktidarının ayakta kalma şansı yok.

Rusya, düşmekte olan para değerine karşı faiz artırımına giderek tedbir almaya çalıştı ki, 6,5 puanlık artış dahi pek tesir etmişe benzemiyor. Bunun yan tesiri ise,enflasyonun artması ile Rusların alım gücünün azalıp, talebin düşmesi olacak ki bu da Türkiye’yi doğrudan vurmaya başladı bile.

Diğer yandan, Rusya, petrolün varilinin ortalama yüz dolar olacağı hesabı ile bütçe yapmışken, petrol fiyatlarının 60 doların altına kadar inmesi de Rusya açısından bir diğer handikap. Burada da Amerika’nın finoluğunu yapan Suud’un, Amerika adına petrol fiyatını düşürmek ve böylece Rusya’ya darbe indirmek için piyasayı petrole boğması saik teşkil ediyor. Öyle ki, petrol fiyatlarındaki düşüşten dolayı Suud borsasının 300 milyar dolarlık bir kayıp içinde olmasına rağmen, Suudî yönetimi üretimi düşürmeye yanaşmıyor.

Rusya’nın ana gelir kaynağı, petrol, doğalgaz ve yer altı kaynağı ihracatı. Piyasalarda oluşan bu yeni rakamlar ile Rusya büyük bir krize girmiş durumda. Putin, bu krizi iki sene içinde atlatacaklarını söylüyor.

Şimdi mesele, Rusya’nın bu krizi kaç senede atlatıp atlatamayacağından öte, Rusya’daki durumdan ürken sermaye, benzer şekilde Türkiye’den de çıkmak için harekete geçerse endişesi daha baskın. Alman yetkililer, Rusya krizinin devamı halinde bunun kendileri için yıkım olacağını itiraf etmeye ve Rusya’ya yaptırımların gevşetilmesi gerektiğini söylemeye başladıkları bir demde, Avrupa için yıkım olacak bir tabloda Türkiye’ye daha azı isabet eder mi?

AKP iktidarı, petrol fiyatlarındaki düşüşten dolayı şu kadar milyar dolar kâr edeceğiz diye sevinedursun, Rusya krizinin bize ekonomik yönden yapacağı tesir, petrol fiyatlarındaki düşüşün çok ötesinde bir maliyet çıkartacak.

Rusya’da milyarlarca dolarlık inşaat yapan firmalarımız, iş yapamaz hale geldikleri gibi, bir de zarar edecekler.

Laleli tekstil piyasası şimdiden milyarlarca dolarlık zarara imza attı, iflaslar bekleniyor. Ruslar döviz bulamadığında alacaklarını Ruble olarak almayı kabul eden tekstilcilerimiz, şimdi Ruble’de yaşanan 6 ay içindeki yüzde yüzü bulan devalüasyon karşısında şaşırmış durumda.

Rusların alım gücünün düşmesinden mütevellit etkilenen bir diğer sektör de otomotiv yan sanayi.

Gıda sektörü de benzer bir kriz yaşıyor.

Yaş meyve sebze sektöründe de büyük bir Rusya afeti yaşanmaya başladı bile.

Bir diğer sektör de turizm ki, bu sektördeki gerçek tablo yaz yaklaştıkça, yüksek sezona doğru rezervasyonların durumu ile kendisini gösterecek.

Rusya krizi bize şunu gösterdi ki, bu gün finans merkezleri Batı’nın kontrolünde iken, Türkiye gibi hem ekonomisi kırılgan hem de Batı ekonomik sistemi içinde yer alan ülkelerin Batı’ya kafa tutması hayal. Kumandan Mirzabeyoğlu da -hatırlanacağı üzere- vermiş olduğu konferansta buna atıfta bulunmuş ve AKP iktidarının bir takım reel politik sebeplerle dahi olsun elinin kolunun bağlı olduğunu gördüğünü ifade etmişti. Bu çerçevede yapılacak olan şey de, durumu doğru tesbit ederek, Batı’ya karşı olunacaksa, bunun tabandan gelecek bir örgütlenme ile mümkün olduğunu görmek ve ona göre -iktidar açısından-, belki bir Vahidüttin rolünü kabullenmekten ibaret olacaktır.

 A.Baki Aytemiz

ADIMLAR

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: