HAYÂLLER
Hayâl görmek, toplumda daha çok olmayan şeyleri zihinde tasarlayıp, ümitsiz ve gerçeklik payı zayıf, belli belirsiz görüntüler olarak algılanır.
Hayâl kurmak ise olmasını arzu ettiğiniz henüz mevcud olmayan şeyleri, ruhunuzun büyüklüğüne, idrakınızın ve ufkunuzun genişliğine göre şekillendirip; gerçekleşebilir şeylerin peşinden ümitvâr olarak koşmak olarak algılanır. Bu çerçevede üzerinde durmak istediğim asıl mesele ise hayâl görmek olmayıp, hayâl dünyamızı olgunlaştırmak mânâsına “hayâl kurmak”.
HAYÂL VE GAYE
Gayesi, mevcut gerçekliği ideal bir gerçekliğe taşımak arzusu olmayan insanın hayâlleri yok olup unutulabilecek bir görüntüden ibaret kalacaktır. Bu da insan için vakit kaybı, zaman israfı; yani en kötü sonuç. İçinde gaye-hedef barındıran hayâller, insan için vakit kaybı değilken, aynı zamanda özlemini duyduğu dünyanın bir taslağı, bir hazırlığı rolünü yerine getirir.
Burada Gaye-Hedef uğrunda bir mücadele alanı olan dünyada, insanlar arasındaki beraberliklerde tecrübe edilegelmiş bir husus; küçük hayâl kuranlarla, uzun ve yorucu bir yol yürünememesi… İnsan, hasretini duyduğu “Hedef”i nisbetinde heyecanlanır ve o nisbette hayâl kurar. İdeali büyük olanın hayâllerinin de büyük olması tabiîdir. Büyük ideale küçük hayâller yakışmaz. Yakışmayacağı gibi, küçük hayâller etrafında “koşturmak”, Büyük İdeale de saygısızlığa varır. Yok eğer gayesi küçükse, hayâl dünyasını dar tutmakla suçlanamaz insan.
HAYÂL İLE İSTEK
Kendisini peşinde koşturacak ideale bağlı hayâllerin, dünya gözüyle bir gerçekliğe dönüşmesi son tecritte Allah’ın bileceğidir ki, kader meselesidir. Diğer yandan bir şey hakkındaki isteğin kuvveti ve büyüklüğü tek başına cezbedici olabilir ve yanlızca bu sebeble cazibe merkezine yakındır. Dolayısıyla bir şeyi istemenin kaderle de ilgisi söz konusudur denilebilir.
Kurulan hayâlin kuvvetli bir iştiyak, arzu ve istekle perçinlenmesi, ideal dünya hayâlinin tatbikine yakınlığı sağlayabilir. Tersi, bu talep edişdeki zayıflık ise, kurulan hayâllerin göz plânındaki gerçekliğe kavuşmasına engel olabilir.
Büyük Gaye’ye bağlı büyük hayâller kuran ve bunun gereği olarak istek kuvveti yüksek olan insanlar topluluğunda kısır çekişmelere yer yoktur. Şahsiyet ifâdesine uzak bir “Benlik” olmadığı gibi, bunun peşisıra gelebilecek ahlaksızlık da yoktur. Kenetlenme, bir ve bütün olmak vardır: Aynı Gaye-Hedef uğruna hayâl kuran ve bunun gereğini yerine getirme arzusuyla amel işleyen insanlar topluluğu. Bu bütünlüğün nedeni hayâle bağlı istek ve arzunun kuvvetinin büyüklüğüdür.
HAYÂL İLE AKSİYON
Biz İBDA’cılar, davamızı eşya ve hadiseler üzerinde ki teshirini görmek için hayâller kurarız; bunun için mücadele veririz. Eskiler körlüğe “göz zindanlığı” derler. Aksiyona mevzu olmayan, hareketle dış ifâdeye bürünemeyen hayâller, ferdin pasif hayatında yaşattığı, onu tabiri caizse zindana attığı düşünceler olarak kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Aksiyon plânında harekete geçen hayâller ise, bağlısı olduğumuz İdeali ve o İdealin Sahibini de mutlu edecektir. O’nun mutlu olması bizim de mutlu olmamız anlamına gelir.
Allah bizlere, kurduğumuz Büyük Hayâlleri eşya ve hadisler üzerinde de görmemizi sağlayacak gayreti ve azmi versin…
Bahri Akpınar
ADIMLAR