Nasıl bir yıl bizi bekliyor?

Nasıl bir yıl bizi bekliyor?

Sayın Uğur Civelek, Aydınlık’ta bugün kaleme aldığı yazısında 2014’ün hangi krizlerle geçtiğini, 2015’in ise küresel ölçekte ne tür değişimlere gebe olduğunu kaba hatlarıyla analiz etmiş, daha doğrusu, fotoğrafını çekmiştir.

“Nasıl bir yıl bizi bekliyor?” başlıklı yazısında Uğur Civelek şu görüşlere yer vermiş:

 

 

Geride bırakmaya hazırlandığımız 2014 yılının son çeyrek döneminde yaşanan gelişmeler, küresel ölçekte belirsizliğin arttığına işaret ediyor. Gelişen ekonomiler kademeli olarak durgunlaştıkça riskten kaçınma eğilimi güçleniyor; Amerikan Doları diğer paralara karşı değerlenirken, başta petrol olmak üzere emtia talebi zayıflıyor ve fiyatlarında sert dalgalanmalar yaşanıyor. Bu durum küresel ticaret hacmine ilişkin endişeleri artırırken, borç-alacak zincirinde yıkıcı kırılmalar yaşanması olasılığını güçlendiriyor. Hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı algılaması daha yoğun bir şekilde hissediliyor; giderek büyüyen çıkar çatışmaları daha farklı düşünmeye izin vermiyor.

***

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız eğilimler, küreselleşme denilen kuralsızlık aleyhine ve korumacılık lehine gelişmeleri de daha olası hale getiriyor. Bazı gelişmeler, gerçeği aramak adına farklı sorular üzerine kafa yorulmasını gerektiriyor. Rusya’da son aylarda giderek yoğunlaşan olumsuzluklar, onlar adına bir fırsat mıdır? Yoksa geleceğe ipotek koyan bir tehlike midir? Kısa vadeli bir bakış açısından konuya yaklaşanlarla uzun vadeli yaklaşım sergileyenlerin değerlendirmesi tam aksi yönde olabilir. Örneğin rublenin değer kaybı sayesinde Rusya doğal kaynakların lanetinden ve bunun yarattığı bağımlılıklardan kurtulabilir; ithal ikamesine yönelerek sınai üretim kapasitesini artırmayı ve bölgesel işbirliklerini güçlendirerek diğerlerine karşı koruma kalkanlarını yükseltmeyi tercih edebilir!

***

Küresel koşullar her bir ekonomiyi değişmeye zorluyor ve böylesi bir dönüşümün, kısa süreli ve sancısız olamayacağı çok iyi biliniyor. Radikal tercih değişiklikleri, diğer tüm ekonomileri de doğrudan veya dolaylı olarak benzer değişimleri yaşamaya veya kendilerini daha farklı bir şekilde konumlamaya mecbur edebilir. Bu tür gelişmelerden çok zarar görecek olanlar girişimin başarısız olması için çaba harcarken, buna karşı koruma kalkanlarının devreye girmesi veya akla bile gelmeyen yeni ilişkilerin şekillenmesi önlenemeyebilir. Jeopolitik gelişmeler ve sıcak çatışmalar farklı boyutlara tırmanabilir. Küreselleşmeye aşırıya kaçan oranda bağımlılaşan ve sürdürülebilir olmayan eğilimlerden nemalananlar, telafisi olanaksız kayıplar yaşamak durumunda kalabilir.

***

Küreselleşmeden ve finansal sermayenin diğer üretim faktörleri ve tüm bölgeler üzerinde belirleyici olmasından yana olanlar, direnmeye çalışıyorlar. Avantajlı konumlarını korumak adına her yolu deniyorlar. Bu çabalar,  eşitsizlikleri büyütürken yapısal sorunları ağırlaştırıyor; kendi bindikleri dalı kesmek ve itibar kaybetmekten başka bir sonuç elde edemiyorlar. İstikrarsızlığın etki alanı genişliyor ve güvensizlik daha belirleyici oluyor, kırılganlık algısı güçleniyor. Niyeti gizli teşviklerden sonra, tehditlerin de pek bir işe yaramadığı bir dönemden geçiyoruz!

Kendi ürettiği sorunları kalıcı bir şekilde çözemeyen sistemlerin er veya geç çökmesi kaçınılmazdır. Sancılı bir geçiş sonrasında her şey değişmek zorunda kalır. Güç dengeleri, ideolojik bakışlar, geniş kesimlerin aşırı hassasiyet sergilediği konular büyük bir değişim geçirir; dramatik kayıpların ardından yeni bir düzen şekillenmeye başlar. Hiçbir şey eskisi gibi olamaz; nefsinin köpeği olmayı alışkanlık haline getirerek yoldan çıkanlar, en çok kaybedenler listesine girmekten kurtulamaz.

***

Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız sancılı değişim sürecinin başlangıç aşamasında olduğumuzu bilmemiz ve tercihlerimizi bunu dikkate alarak şekillendirmemiz gerekiyor. Yaşanacak değişim yalnız ekonomiyi değil, sosyal ve siyasi gelişmeleri de derinden etkileyecek. Bu nedenle her gelen yılın gideni aratabileceğini düşünüyoruz. Özellikle olumlu küresel koşullara aşırıya kaçan oranda bağımlı olan ve bu nedenle gerçekçi olamayan ekonomilerdeki yıpranmanın, çok daha büyük olabileceğini sıkça dile getiriyoruz. 2015 yılının nasıl geçebileceğine ve özellikle döviz kuruna ilişkin sorular ile sık sık karşılaşıyoruz. Belirsizlik ve kırılganlığın çok yüksek olduğu dönemlerde isabetli rakamsal tahmin yapmaya çalışmak anlamsızdır; çoğunluğu, kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışanların önünüze koyduğu rakamlara da pek itibar etmeyin. Olabildiğince tedbirli olmaya çalışmak, kazanmaktan çok kaybetmemeye odaklanmak hayati önemde olabilir.

 

Uğur Civelek

Kaynak: Aydınlık

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: