KUAŞİ’LERİN KARDEŞLERİ İSTİKLÂL’DEYDİ
Fransa’da Allah Resulünü aşağılayan karikatürler yayınlayan Charlie Hebdo dergisine düzenlenen baskın ve bu baskında Şerif ve Said Kuaşi kardeşlerin şehîd düşmesi…
Aynı saatlerde Amedî Coulibaly’nin, Kuaşi kardeşlere destek eyleminde şehîd olması, sonrasında verilen tepkiler, adeta gerçekte kimin kiminle kardeş, kimin kiminle hasım olduğunun turnusolu gibiydi.
Paris’te düzenlenen, Charlie Hebdo baskınını protesto eyleminde, bir tarafta İsrail’e karşı ‘mücadele’ veren Filistin Başkanı Mahmut Abbas, yanında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, diğer tarafta ‘Türkiye’den Kafkaslara, Bağdat’tan, Marakeş’e , Balkanlar’dan, Yemen’e, Kudüs’ten, Mekke’ye selam olsun!’ diye konuşmalarına başlayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, beraberlerinde Irak işgalcisi İngiltere Başbakanı David Cameron, Libya’yı ve Irak’ı bombalayan Fransa Devlet Başkanı François Hollande, Papazın kızı Almanya Şansölye’si Angela Merkel, kortej halinde Kuaşi kardeşleri tel’in mitinginde yürüyorlar…
‘Hepimiz Charlie’yiz’ pankartı eşliğinde…
‘Barbar’ Kuaşi kardeşlerin saldırganlığına karşı, Allah Resulüne sövme ‘özgürlüğü’nü kullanan Charlie Hebdo’nun yanında, dayanışma içinde, onların ‘ifâde’ özgürlüğüne destek olmak için, ‘gerici’ şiddet yanlısı müslümanların istilâsına karşı ‘mücadele bayrağını’ yükseltmek adına…
Aynı gün aynı saatlerde…
İstanbul Taksim İstiklâl’de, kendini özgür sanan, ‘unutulmuş kölelik’ sendromuyla mâlül bir güruh… ‘Hepimiz Charlie’yiz’ pankartıyla, Allah Resulü’ne sövme ‘özgürlüğünü’ kullanarak ‘hayat’larını kaybeden karikatürist kardeşlerini anma ve Kuaşi kardeşleri tel’in amacıyla yürümeye hazırlanıyorlardı.
Aynı gün aynı saatlerde…
‘Gaye İnsan ve Ufuk Peygamber’ine yapılan saldırılar karşısında izzetin, onurun ve aşkın hıncıyla bilenip… Şâhitliklerini göstererek şehîd olan Kuaşi kardeşlerin ve Amedî Coulibaly’nin aziz hatırasına sahip çıkmak… Ve bu vatan topraklarının, Allah ve Resulüne hakaret edenler için tekinsiz olduğunu bir kere daha hatırlatmak için, Anadolu’nun ‘gerçek’ İstiklâl Savaşçıları, içimizdeki Fransızları karşılamak için bekliyorlardı İstiklâl’de.
Önce Muharrem kalabalığın önüne çıktı korkusuzca…
‘Bu güruhun amacı Fransız olduklarını ispat etmek midir?!’
‘Dünyada Müslüman kanı akıtılırken bu güruhun amacı onlara destek olmak mıdır?!’
Diye haykırırken… Rejimin memurları Muharrem’in üstüne çullandılar.
Malum güruh korkulu gözlerle etrafına bakınırken, bu defa bir diğer istiklâl savaşçısı Aydın’ın gür sesi patladı kalabalıkta…
‘Ulan! Allahsızlar!’
‘Peygambere hakaret edemezsiniz!’
‘Burası Müslüman Anadolu toprakları!’
‘Defolun Fransa’ya!
Rejimin memurları Aydın’a da saldırdılar. Aydın bir taraftan onlarla boğuşurken, diğer yandan, Anadolu’nun İstiklâl savaşının zafer işaretiyle selâmlıyordu kardeş kabul ettiği Kuaşi kardeşleri ve Amedî Coulibaly’i…
Safların netleştiği, herkesin ruhundaki cevheri veya pisliği artık gizleyemediği bir vasatı yaşıyoruz.
Elbette izzet ve şeref, gerçek İstiklâl savaşçılarının, gerçek kardeşliğe inananların…
İster Paris’te olsunlar, ister İstiklâl’de fark etmez.