KAMUOYUNA DUYURU: BU BİR LAİK- ANTİLAİK ÇATIŞMASI DEĞİL!

KAMUOYUNA DUYURU: BU BİR LAİK- ANTİLAİK ÇATIŞMASI DEĞİL!

Sahte ayrışmacı Cumhuriyet ve Vakit dilinden uzak durun!

Bu kutuplaşma her kesimin samimisiyle her kesimin hainleri arasındadır.

Her kesimin samimisi, 90’dan beri devam eden işgâle, sömürüye iradelerini teslim etmeden direnenlerdir.

İslâm temelli bu direnişte Amerikan liderliğindeki işgâlci güçlerle işbirliği yapan ve onların politikalarına aracılık eden kim varsa, onlar da her kesimin haini.

İslâm temelli bu direnişte iradesini askeri olarak kabul ettiremeyen sömürgeci düşman, epey bir zamandan beri direnişin baş sembolü Allah Resûlü’ne saldırmakta. Bu saldırıdan güttüğü maksat gayet açık:

Vatansever inanan tüm unsurların motivasyonunu kırarak, askerî olarak elde edemediğini, psikolojik saldırılarla elde etmek. Yani; direnişin motivasyonunu kırıp, ruhî olarak teslim almak.

Sahte kutuplaşma tuzağına bir kez daha düşülürse, mücadele epey bir müddet daha geriye atalabilir. Dilinde özensiz davrananlar bu tuzağa düşülmesini körükleyenlerdir.

Her kesimin samimisini birleştirici, bütünleştirici dilden taviz vermeden, birilerinin “aradan sıyrılmacı” politikalarını deşifre etmek görevimizdir.

Bu strateji içerisinde Allah Resûlü’ne yapılan hakaret, emperyalizmin en üst seviyeden gerçekleştirdiği psikolojik bir saldırı kabul edildikten sonra, bütün samimi İslâmcıların, Vatanseverlerin, Milliyetçilerin, Ulusalcıların, Marksistlerin, Birleşik Cebhe mantığı içerisinde bu saldırıya karşılık vermeleri gerektiği gayet açık.

Cumhuriyet Gazetesi veya onun gibi “virgüllük” değeri olmayan basın-yayın organlarının, kendilerini Hükümetin koruması garantisi altında görerek sadece tirajlarını yükseltmek için yaptıkları çıkıntılıklar Emperyalist Saldırının ufak bir parçası olarak görülüp Batı Saldırganlığı’na karşılık verme temelinde değerlendirilmeli. Aksi takdirde Esas Düşman olarak görülürse bu “virgüllük” kurumlar, hedeften sapılarak aradan sıyrılmacıların ekmeğine yağ sürülmüş olur.

Herkesin ve her kesimin içindekini gizleyemediği bu dönemde, hiçbir Batı İşbirlikçisi yapılanmanın, hele hele Paris’te saf tutan pornocuseverlerin bizim dilimiz altında kendilerini gizlemelerine izin verilmeyecektir.

Soru gayet açık:

Allah Resûlü’ne küfrederek işgâle karşı direnişi zayıflatmak isteyen sömürgeci düşmanın yanında mısın, yoksa karşısında mı?!

İdeal belirlenir ve o ideale göre tavır alınır veya alınmaz ama ideal yerinde durur. İdeali, şahsî sefaletine indirmeye kimsenin hakkı yoktur!

Hükümetin Paris’teki yürüyüşe olan desteğine kan ter içinde politik yorumlar getirmeye çalışanların amacı da aslında kendi ruhsuz pasifliklerine yöneltilecek muhtemel tepki için ön almak ve kendi korkak durumlarını idealleştirmektir.

Paris’te pornocu karikatüristler için ağlayan Başbakanla, o pornoculara burada sahip çıkan Cumhuriyet gazetesi aynı saftadır.

Bugüne kadar aynı safta olduklarını gizlemek için ekran başı seyircisine “kavga ediyor”muş görüntüsü verdiler ve vermeye devam edecekler.

Amasız’ ve ‘fakatsız’ bu saldırıyı kınıyoruz. Bunu yapanlar Müslüman değildir!” diyen Ömer Çelik‘le, Pensilvanya’da oturup “bu saldırıyı yapanlar Müslüman değildir!” fetvasını veren Fethullah Gülen aynı saftadır!..

Bu apaçık fotoğrafa bakmayıp, halâ beklentiler üzerinden değerlendirmeye devam edenler, Adaletin tesis edileceği bu hesaplaşma sürecinde kendisini Müslüman zannederken küfür safında bulabilir.

Batı ve Batı işbirlikçiliğinin her türlü saldırısını göğüsleme irademiz ve direnişi taarruza geçirme cesaretimiz Allah’ın izniyle vardır!

Anlaşılan o ki, bu Çadır Tiyatrosu‘nu yürütenler Paris’te saf tutarak “amasız” ve “fakatsız” Batı emperyalizminin yanında yerlerini almışlardır.

12 yıllık bu tiyatronun kuyruğunda “antiemperyalistlik”, “Batı karşıtlığı” kabul edilemez. Artık bu yalanı açığa çıkartmanın zamanı gelmiştir.

Artık, bu Çadır Tiyatrosu’nun iplerini kesmek de bize düşüyor!

Aradan sıyrılmacı hiçbir oyuna gelmeden, hiçbir politik söylemin tuzağına düşmeden bu Çadır Tiyatrosu ve onu destekleyen Allah Resûlü karşıtı, fakat, Müslüman görünümlü kendilerine “aydın” diyen kalemşörlerle beraber yerle bir edilecek.

Bu bir hesaplaşmadır!

Ve bu hesaplaşma Mutlaka olacak!

Bunun olacağı yerler de sokaklardır.

Yüreği, bileği yetmeyen sussun, kenara çekilsin ve kendisini unuttursun.

Aksi takdirde herkes nasibine düşeni alacak!

Cumhuriyet gibi “virgüllük” yayın organlarının yaptığı pislik Paris’te İslâm’a karşı ortaya konulan tavırdan ayrı düşünülemez.

Fransa’da İslâm’a karşı saf tutanlardan aldığı güçle burada “artistlik” yapan Cumhuriyet gibilere hadleri bildirilirken, ortaya koydukları tavırla onların koruyucu ve müttefiklerinin Paris’te Yahudi-Hıristiyanlarla birlikte İslâm’a karşı “amasız” ve “fakatsız” saf tutmak için koşturanlar oldukları unutulmamalı.

Aksi takdirde Cumhuriyet ve gibilerine karşı konulacak her tavır “Seçim Yatırımı” sınıfından olarak “aradan sıyrılmacı” Paris Komüncüleri’nin işlerine yarayacaktır. Bunu bile bile yapmak ise, sizi, Avrupa’da İslâm’a karşı oluşturulmaya çalışılan safın içine yerleştirir; Ve yarın “samimiler”, “siz nasıl olur da İslâm’a karşı saf tutanların yanında yer alırsınız!” diyerek hükümet binâlarının kapılarına dayandıklarında, siz de onlara karşı “polisi destekleme ideolojisi“nin mensupları olarak, kendinizi güvenlik güçlerinin yanında bulursunuz.

“Amasız” ve “fakatsız” tavrımız, İslâm topraklarını işgâle kalkmış ve bu işgâlini Allah Resûlü’ne doğrudan saldırarak en üst seviyeye taşımış olan düşmana karşı ortaya konulan direnişin saflarındadır.

Karşı safta kim yer alırsa düşmanımızdır!

 

ADIMLAR Dergisi

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: