DEVLETİN BAŞINA “BAŞ KAYYUM” GEREK!
KAYYUM AV. HASAN ÖLÇER
Hükümetin Koza-İpek Grubu şirketlerine hukuk marifetiyle el koymasından daha fazla, mahkemenin atadığı 100 kadar Kayyum’un içerisinde Av. Hasan Ölçer’in olması, kamuoyunda öne çıktı. Bugün Gazetesi’nde yaşanan hadiseler, bu durumun ortaya çıkmasını tetikledi.
Fethullah Medyası ve bu medyanın sahibi olan grupla, seçim arifesinde müttefiklik ilişkisi içerisinde hareket ettiği belli olan diğer medya organları, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu ve şu ân Fransa’da cezaevinde yatan yol açıcı devrimci Carlos üzerinden Sayın Hasan Ölçer’i ideolojik kimliğini söz konusu ederek karalama gayreti içerisindeler.
Bu grubun kendisi de İslâm veya İslâm dışı, özellikle düzen muhalifi hareketler nezdinde kendilerine duyulan antipatiyi bildiğinden, 80’li yıllardan bu güne kadar gelen geçmişlerini hiç karıştırmadan doğrudan konuya girmemiz gerekirse;
1- Sayın Av. Hasan Ölçer, ne Salih Mirzabeyoğlu’nun ve ne de Sayın Carlos’un avukatı olduğundan değil; hukukî tecrübesi ve bilgisinden dolayı, yetkili makamlar tarafından Kayyum olarak atanmıştır.
2- Birinci maddede dile getirilen iddia doğru olsaydı eğer, Mirzabeyoğlu’nun 20’den fazla -gönüllüler hariç- avukatı olup, bunların hepsinin, yine yetkililer tarafından ayrı ayrı her bir şirkete Kayyum olarak atanması gerekirdi.
3- Yine birinci maddede geçtiği üzere;
Sayın Av. Hasan Ölçer hukuk tecrübesinden dolayı, kabul edip-etmeme tercihi kendisinde olarak, “Kayyum olma” teklifine muhatab olmuştur. İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatı olduğu için Kayyum olarak atanmamıştır ama, hukukçu geçmişi ve tecrübesi de içinde olmak üzere, tüm tecrübesini çocuk yaştan itibaren İBDA Fikir Sistemi’ne muhatablık içerisinde Kumandan Mirzabeyoğlu’nun yanında kazanmıştır.
4- Üçüncü maddeden devamla;
Hâliyle Sayın Hasan Ölçer’in hukuk tecrübesi, İbdacı, yani İdeolojik kimliğinden ayrı düşünülemez.
5- Dördüncü maddeden devamla;
Av. Hasan Ölçer’in şahsiyeti başta olmak üzere hukuk tecrübesi ve anlayışını şekillendiren İslâm’a Muhatap Anlayış’ın Dünya Görüşü ve bu Dünya Görüşü’nün Anadolu’dan başlayarak tüm insanlığa teklif ettiği “Mutlak Adalet” ruhu ve anlayışının tâ kendisidir.
6- Dolayısıyla Sayın Av. Hasan Ölçer’in hukuk tecrübesi, İBDA’nın teklif ettiği adalet anlayışının kefâleti altında olup, İBDA ve Mimarı’nı biraz da olsa tanıyan herkesin, O’nun “Adaletinden” hiç şüphe etmemesi gerektiği bir bedahet olarak karşımıza çıkar.
7- Kayyum atamasında belirleyici olan bu “hukuk tecrübesi” ve birikimi olduğundan, bu tecrübe de İBDA’ya nisbet içinde oluştuğundan, Sayın Hasan Ölçer’in kayyumluk görevini icra ederken başka hiçbir ideolojik ve siyasî iradenin etkisi ve emri altında kalmayacağı ve böyle bir dış müdahaleye muhtaç olmadığı gayet açıktır.
O, KÂİM olanın vekilidir.
8- Yedinci maddede izah edilmeye çalışıldığı üzere, Av. Hasan Ölçer, 16,5 yıl hukuka, ahlâka ve insanlığa aykırı bir şekilde TELEGRAM İşkencesi altında cezaevinde yatan Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatıdır. Adaletsizliğin, zulmün ne olduğunu bir hukukçu olarak ülkede en iyi bilen, hisseden insanlardan biridir.
9- Şu ân kendisini mağdur hisseden, gören ve göstermeye çalışan tarafın, yaklaşık 30 yıldan beri İBDA’ya ve O’nun verdiği destansı mücadeleye karşı her fırsatta aldığı “menfi” tutumu hatırlatmadan, onlara hak ettikleri şekilde davranıp muamele edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
10- İsmi geçen gurubun en güçlü olduğu dönemler… Siyasî iradenin emri altında “Kozmik Oda”ya girmenin kibriyle rakip olarak kimi görüyorlarsa, telefon dinlemeleriyle, fotoğraflarla, yatak odası görüntüleri ve sahte delillerle tasfiye ettikleri ve hiç kimsenin sesini çıkaramadığı günler… Liberalleri mayın eşeği yapmışlar, “Kemalizmi götürüyoruz” havası içinde tüm İslâmcıları peşlerine takmışlar, herkesi tepe tepe kullandıkları ve cezaevinde yatanların Pensilvanya’ya yazdıkları bir “biat” mektubuyla hemen salıverildikleri günler:
Guruba yakın bir şahıs, İbda Mimarı’nın avukatlarından birinin ağzını yokluyor: “Pensilvanya’ya bir mektup yazsın. İsterse mektupta küfretsin…”
Dert, muhataplık ve muhtaçlığın izhar edilmesi… Ne yazılırsa yazılsın, o da biat yerine geçecek… Gücün kibri davet ettiği, kurnazlığın tavan yaptığı bir durum.
Bizim aynı şeyi söyleyecek hâlimiz yok, dediğimiz sadece şudur; Sayın Hasan Ölçer, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Avukatı olduğuna göre, ondan şüphe etmenize gerek yok.
Onaltı buçuk yıl cezaevinde hukuksuz bir şekilde yatırılıp ve mağdur edilen bir insanı kötüleyerek “mağduriyet”in dile getirilebileceğini düşünene, ahmaktan başka bir şey denmez. Carlos da 20 küsur yıldır cezaevinde. Bu şahısların avukatlarıyla çözüm için masaya oturmak sadece şanstır, başka bir şey değil.
11- On madde de anlatmaya çalıştıklarımız yeterli gelmeyip, halâ Av. Hasan Ölçer üzerinden Kumandan Mirzabeyoğlu’na ve Büyük devrimci Carlos’a saldırarak KAYYUM’u yemeye çalışacaksanız, paşa gönlünüz bilir.
Mirzabeyoğlu’nun sahada sadece avukatları olmadığını biliyorsunuz değil mi?
HATIRLATAN KAYYUM, HATIRLAYAN KENDİLERİ
Bütün bu izâhlardan sonra;
“Kayyum” kelimesinin “kıyam” ve “kâim” kavramlarıyla alâkalı mânâsını başa alarak ve bu hikmete dikkat çekerek;
Av. Hasan Ölçer, KIYAMA KALKMIŞ KÂİM OLANın vekilidir. Başka hiçbir siyasî iradenin bu işte dahli yoktur. Vekilin, buna ihtiyâcı da yoktur.
Salih Mirzabeyoğlu’nun cezaevinden çıkışı KAYYUM olan Allah’ın İradesiyle olmuştur. Ne O’nun, ne de en küçük bağlısının hiçbir şahsa, hiçbir kuruma ve hiçbir partiye bir “diyet borcu” yoktur! Kim ne yaptıysa, bu HESAPLAŞMA Süreci’nde kendisi için yapmıştır.
“Kayyum ataması”nı Salih Mirzabeyoğlu’nun çıkışına bağlayanlar, 16,5 yıllık esâretin sorumluları oldukları gibi, bizim gözümüzde Telegramcılar’ın da suç ortaklarıdır.
Rus Devrimi’ni ateşleyen hâdise, Bolşeviklerin yayın organını basan matbaanın Çar askerleri tarafından basılıp tahrip edilmesiydi. Baskın esnasında matbaadan sokağa fırlayan Sosyalist genç bir kız, “Yoldaşlar yetişin! Çar’ın askerleri matbaayı bastı!” diyerek feryâd-ı figân etmesi neticesinde toplanan kalabalık, Ekim Devrimi’nin fitilini ateşlemişlerdi.
Bugün ise, “Bugün Gazetesi”nde gördüğümüz görüntüler, bize, bu olayın farklı bir versiyonunu hatırlatmakta.
Çünkü;
Partisiyle, medya ayağıyla, iş dünyası duvarıyla, sivil toplum örgütüyle, müttefikleriyle, yani tüm bileşenleriyle bu iktidar, çileyle, esaretle, gaziler ve şehidlerle, kan ve gözyaşıyla 40 yıllık İBDA Mücâdelesi’nin üzerine uluslararası güçlerin desteğiyle, demokrasi oyunu içerisinde gelip oturmuştu. Şimdi ise, “Cumhurbaşkanlığı Seçimi” ile ayyuka çıkan çözülme süreci, iktidarın lime lime edilip, dağılmasıyla devam ediyor. Av. Hasan Ölçer’in Kayyum olarak atanmasıyla birlikte bu hakikat gün yüzüne çıkmış ve düğüm bağlandığı yerden çözülmeye başlamıştır.
Hasan Ölçer’i gündeme getirenler, herkesten daha iyi biliyorlar ki, onun şahsından ziyâde, onun bağlı olduğu ve şahsiyetini idrak ettiği Fikir ve onun Mimarı’dır önemli olan… Yaşadıkları paniğin ve korkunun yegâne sebebi budur. Onlar, hasımlarını, vasıflarından tanırlar.
Hesap sormak bir makâm işidir.
Buna göre, iktidarı oluşturan tüm bileşenler biliyorlar ki, hiçbiri birbirine hesap soracak temizlikte ve makamda değil. Ama Hasan Ölçer’in vekâlet ettiği KÂİM Yapı öyle mi?
Burada önemli olan “terbiyesiz” kavramı değil; “terbiyesiz” kavramıyla, muhatabını hadde davet edenin ve onu dünyevî ve uhrevî zarardan kurtarmaya çalışanın kim olduğudur. Kaybettiğin mala değil de, Kayyum’un bağlı olduğu Kapı’ya gerçekten dikkatini versen, belki de bu atamanın seni zarar ve ziyândan kurtarabilecek son fırsat olduğunu anlarsın.
Bu bir travmadır. 30 yıldır gömmeye çalıştığın; “öldü”, “bitirdik”, “etkisizleştirdik”, “yok ettik” dediğin, birden adetâ arslan yeleleriyle karşına çıkıp kükrüyor.
Bu bir kriz hâli, panik atak durumudur.
Bacaklar titriyor ve kan terliyorsanız, kasıklarınızdan midenize, oradan da kalbinize yürüyen ölümü kaskatı bir vakıa hâlinde hissediyor, yaşıyorsunuz demektir. Kalp atışı iki katına çıkınca, kalp durur. Panik, bundan dolayı tehlikelidir. “Terörist” dediğiniz bütün şehitlerimizin ruhları, sizi çepeçevre kuşatıyor.
Mesele Kayyum değil. Allah’ın KAYYUM ismiyle Hasan Ölçer’in şahsında hatırlattıkları… Mevcut hâliniz değil sizi hırçınlaştıran. Sizi böylesine hırçınlaştıran, Kayyum’u görünce film şeridi gibi gözünüzün önünden geçen 30 yıllık sabıka dosyanız. Kayyum size gelmeden önce yazdık, “Hesaplaşma derin ve çetin olacak. Bacaklar titreyecek ve vücutlar kan terleyecek” diye. Daha önce de, “Ocak Kızıştı” diyerek, Hesaplaşma Süreci’nin devam ettiğini hatırlattık.
Son olarak, şunu bilin ki;
“Dünya’da en sevmediğim adam Ladin!” diyenin adamları… Hasan Ölçer, Kıyama Durmuş Kâim’in size yansıyan yüzüdür. Yapabilir misiniz bilmiyoruz, ama, kalbinizi rahat tutun; Amerikan askerlerine “sağ salim dönmeleri için” duâ edenin cemaati de, Kâim Olan’ın yüzüyle karşı karşıya kaldığında, en az sizin kadar terleyecekler.
Siz Demokrasi oyunu içerisinde kurduğunuz “çadır tiyatrosu”nun devamı için “seçim” adı altında Milleti oyalamaya, kandırmaya devam edin. Ama bilin ki, yalanla, kandırmakla iş görme dönemi artık kapandı.
Başkalarının tarafı ne olursa olsun, bizim tarafımız ne sizin, ne de onların tarafı… Muradı kestirebilme gayreti içerisinde “taraf ilzam etmez olan” Kâim’in tarafındayız!
Kâim’i bildiniz, değil mi?
Sona yaklaşmakla beraber, Hesaplaşma bitmedi.
Devlet’in başına Baş Kayyum gelene kadar da, bitmeyecek.