TÜRKİYE’DE, BARZANİ’YE KIRMIZI HALI SERMEK

TÜRKİYE’DE, BARZANİ’YE KIRMIZI HALI SERMEK

Dün, İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin, Obama tarafından “beyaz saray”da ağırlanırken, Barzani de, Erdoğan tarafından “ak saray”da ağırlandı.

Obama, söz konusu görüşmede, “İsrail’in güvenliği, Amerika’nın en önemli dış politika ilkesidir!” vurgusunu yaparken, Ankara’da Erdoğan, Barzani ile birlikte “Irak’taki Arap Direnişi ile etkin mücadele”yi konuştu.

Düşürülen Rusya uçağı ile meşgul edilen Türkiye’nin gündeminde, ABD-İsrail-AKP-Barzani yakın ilişkilerinin üstü örtülüyordu. Diğer bir ifâdeyle, Rusya ile yaşanan gerginliğin hemen ardından ortaya dökülen gelişmelerle, AKP Hükümeti’nin İsrail ile yıllardır yürütmekte olduğu ilişkiler açığa çıkmış oldu!

Gelinen noktada, ADIMLAR Plâtformu Genel Başkanı Sayın Ali Osman Zor’un kaleme aldığı üzere, AKP Hükümetlerinin Batıcı Köle Düzeni’ni sürdürmek için kullanageldiği “yalanla-aldatmayla iş görme metodu” miadını doldurmuş; şartlar, gerçek niyetlerin gizlenemeyeceği bir süreci herkese dayatmıştır.

Hatırlanacağı gibi Erdoğan, geçtiğimiz hafta Fransa ziyareti sırasında İsrail radyosu Kol Yisrael’e özel röportaj vermişti. Tabiî bu hadise de haberlerde yer almadı.

Hemen ardından İsrail terör Örgütü’nün elebaşı Netenyahu’nun İsrail Meclis Komisyonunda yaptığı “Türkiye ile üst seviyede doğalgaz ve petrol anlaşması yapıyoruz. Bu enerji ve ekonomi politikalarımız için önemli” açıklamalarıyla birlikte, Erdoğan-AKP Hükümeti’nin İsrail ile “doğalgaz anlaşması” yapma peşinde olduğu ortaya çıkmıştı. Hadise Hükümet tarafından yalanlanmadı. Gerçi hükümet ve çevrelerinin perde önünde yalanladığı her türlü ilişkinin, perde ardından yürütülmeye devam ettiğini düşünürseniz, “yalanlama”ların da birer yalan olduğu artık her kesim tarafından biliniyor.

Nitekim, 1 Kasım seçimleri öncesinde “üst akıl’a karşı (ABD ve AB) kurtuluş savaşı” sloganlarıyla Millet’ten oy (ç)alarak tek başına iktidar olan Erdoğan-AKP Hükümeti’nin tam da seçimlerin yapıldığı gün Amerika Terör Örgütü’nün plânları doğrultusunda Irak’taki Arap Direnişi’ni bombalamaya başlaması da bunun ilk göstergesiydi.

Aynı şekilde 7 Haziran ile 1 Kasım arasında Bölücü Etnikçi Terör karşısında sokaklara taşan Milli Öfke’nin hissiyatını dillendirerek “açılımın buzdolabına kaldırdık” şeklinde ifâde edilen “sınırlı bir milliyetçilik” söylemiyle yürütülen seçim propagandasıyla zafer kazanılmasından bir gün sonra, yani 2 Kasım günü, iki seçim arasında ortalarda görünmeyen Beşir Atalay’ın ağzından “çözüm süreci devam edecek” açıklaması yapılmış ve böylece artık miadını doldurmuş olan kandırma-aldatma politikasını sürdürülmeye çalışılacağının işaretleri verilmişti.

“Kandırıldık”, “aldatıldık” diyerek Milleti aldatan bu “politik anlayış”ın tek kurbanının Türk Milleti olmadığını Rusya Devlet Başkanı Putin de, bizzat yaşayarak öğrendi. Erdoğan için, “bana sayın Erdoğan hariç, Amerika köpeği olmayan müslüman bir lider gösterin, söz ben de müslüman olacağım!” diyerek güvenini izhar eden, özellikle 23 Eylül 2015 günü Moskova’daki Cami açılışında stratejik antlaşmalar ve ikili işbirliğiyle politikalarını Erdoğan’ın “duruş”una bağlayan Putin de kandırıldı. Rus uçağının düşürülmesinin ardından Putin’in “arkadan hançerlendik” sözü, bu aldatılma-kandırılmanın hayâl kırıklığı ifâdesiydi aslında.

Burada Tayyip Erdoğan’ın, NATO’cu sivil ve askerî işbirlikçiler tarafından vurularak düşürülen Rus uçağı ile fiilî bir duruma sokularak aldatıldığını-kandırıldığı ihtimâlini de eklersek, Erdoğan’ın bir tercihe zorlandığını görürüz:

Bu tercihlerden ilki, AKP Hükümetinin, daha doğrusu Erdoğan’ın, kendilerini rekor oyla tek başına iktidara taşıyan Millî söyleme uyarak ve Millet’e güvenerek yaşananları; Batıcı-NATO’cu işgâlcilerin karşısına geçecek şekilde, yapılan tezgâhı açık açık anlatmasıydı.

Ancak, Erdoğan-AKP İktidarının Millet’in beklentisine sırt çevirerek –bugün yürütülen politikalardan görüldüğü üzere– tercihini, gönülden ve geçmişten geldiği şekliyle NATO-ABD-İsrail-Barzani çizgisinde yaptığını görüyoruz.

Dolayısıyla, AKP Hükümeti’nin şahsında Türkiye ile Rusya karşılıklı bir didişme içerisinde zayıflatılırken, bölgede ABD-AB-NATO-İsrail-PYD-Barzani güç toplamakla meşgul. Hükümet, bölgemizde on yıllardır işgâl, katliam ve fitnenin merkezi olan bu düşmanların işlerini gönüllü olarak kolaylaştırmaktan başka bir şey yapmıyor.

Kuzey Atlantik Terör Örgütü NATO’yu topraklarımıza çağırdılar ve işgâl etmeleri için “üs kullanım izinleri” çıkararak üslerimizi ve limanlarımızı Haçlı Ordusu’na açtılar!

Yıllardır iki ülke arasında güvenilir anlaşmalara dayanan, ucuz ve sistemli olarak gaz ithalâtı yapılan Rusya’yı “arkadan hançer”lemekle kalmayıp,  arkadaşına taş atıp bir de üstüne küsen çocuğun tavrı(!) gibi bir pişkinlikle “Rusya’dan değil, Barzani’den gaz alırız!” demek (“bu taraf”ın itiraf etmediği İsrail gazı da var!) Millet’e ihânetin tâ kendisidir.

Barzani’nin, 2003 işgâlinde Haçlı İşgâlcilerin korumalığında yağmaladığı Arap ve Türkmen bölgelerinden, İsrail ve ABD firmaları marifetiyle çıkardığı, İslâm Milleti’nden yağmalanan-çalınan gazla, Millet’e gaz vermenin başka bir izahı olabilir mi?

Vatanına ihânet edip, düşmana (ABD-İsrail-AB) kapıyı içeriden açan bu çapulcuları Ankara’da kırmızı halılarla ağırlayıp, “Irak’ın bütünlüğü” söylemlerinin ardından Bölücü Kukla Kürdistan bayrağı ile poz vermenin, milyonlarca müslümanın katline sebep olan bu hainleri meşru gösterme çabalarının başka bir izahı olabilir mi?

Barzani’yi Barzani yapan AKP Hükümeti ve her kesimde bulunan hainlerdir. Sayın Ali Osman Zor’un “BARZANİCİLİĞİ AŞAMAYAN SAHTEKÂRLAR” başlığıyla yayınlanan makâlesinde ifâde ettiği gibi;

… hem PKK içinde, hem hükümet çevrelerinde, hem de ülkenin güneydoğusunda Barzani’nin etkisi sanıldığından büyük olup, Barzaniciliğin aşılması neredeyse pek mümkün gözükmemektedir.

Muhalefet de dahil olarak İslâmcısı, Atatürkçüsü, milliyetçisi, ulusalcısı, sosyalisti velhâsıl bütün kesimlerin bu işin içinde olduğunu bilmek lâzım. Her kesimi bir şekilde bu işin içine sokan Amerika, bu hain yapının korunup kollanmasını hükümete bir görev olarak vermesine gerek kalmadan, kendiliğinden yapılan bu vazifeyi seyrediyor.

İslâm Milleti adına söz söyleme durumunda olan insanların (nerede, hangi konumda olurlarsa olsunlar) zihinleri Barzanici (Etnik Kürtçü) şablonlar tarafından satın alınarak işgâl edildiğinden, her türlü icraat –birbiriyle çekişir gözükenler de dahil– Anadolu’nun aleyhine olarak kendini gösteriyor.

Batı’nın bu fitne üssü dağıtılmadan, düşman işgâline son vermek mümkün değil!

Bu çerçevede gelinen süreçte, 2007’de Türkiye’ye efelenerek “size bir kürt kedisini bile teslim etmeyiz” diyen Irak’ın bölücüleri ile AKP-ABD’nin anlaşarak, “Kötü Kürt PKK”yı PYD’leştirerek, Suriye’ye çekilmeye zorlamak konusundaki mutabakatlarının uygulanmasından başka bir mânâ ifâde etmeyen “PKK ile mücâdele” stratejisi, bugün, PKK’nın Barzani’ye biat ettirilmesi hedefiyle yürütülmekte… Bu mânâda PKK’nın da yol ayırımında olduğu ortada.

Özetle, Rus Uçağının düşürülmesinin bugün apaçık ortaya çıkan iki neticesi var:

İsrail-Türkiye ilişkilerinin “normalleştirilme”si;

Kitleler ve bölge nazarında Barzani’nin (Batıcı Kürdistan- Arap ile Türk’ün arasına yerleştirilmiş Siyonist Duvar) “meşrûlaştırılma”sı.

Dün, ilk defa “AKP hükümeti ve Erdoğan’dan destek bekliyoruz!” şeklinde açıklama yapma gereği duyan Hamas Lideri İsmail Haniye’nin şahsında İsrail’in insafına(!) terk edilen Gazze’nin durumu ve İsrail Cumhurbaşkanının Amerika’da el üstünde ağırlanmasıyla; aynı gün, Ankara’da kırmızı halılarla ağırlanan Barzani’nin şımarıklığı, çok şey söylüyor.

Aydın KALKAN

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: