AVUKAT SAYGIN BEDRİ GİDER’DEN DERGİMİZE ZİYARET
Geçtiğimiz hafta Perşembe günü (24. 12. 2015) dergimizin Fatih Bürosu’nun önemli bir misafiri vardı. Türkiye’deki Devrimci Sol geleneğinin yaşayan en önemli temsilcilerinden sayın Sarp KURAY’ın avukatı Saygın Bedri GİDER…
Gider, söz konusu ziyaretinde Sarp Kuray’ın durumu hakkında Adımlar Plâtformu Genel Başkanı Ali Osman Zor’a bilgi verdi.
İBDA Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “yeniden yargılama” kararıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Gider, hukuk uygulayıcılarının Mirzabeyoğlu Davası’nda görüldüğü üzere “örgüt liderliği” ihdas ederek “yorum” yapmakla suçladı. Mirzabeyoğlu Davasıyla ilgili Gider şunları ifâde etti:
“Hâlbuki yoruma açık hiçbir şey de yok! Ceza hukukunda “yorum” diye bir şey olmaz zaten. Neyse moda mod, kanun uygulanır. Davalarda yorum olur, takdir olur. Ceza hukukunda da, ceza tertibinde de Hâkimin takdir yetkisi vardır ama, böyle bir infaz rejiminde, yoruma açık hiçbir şey yok!”
Buradan Sarp Kuray’ın dosyasına da atıfta bulunan Av. Gider, bu tür yargılamaları aslında istihbari olarak gördüğünü dile getirdi.
Sarp Kuray’ın 16 Haziran Örgütü ile ilişkilendirilerek “örgüt lideri” olarak yargılandığı dosyanın sürecini 1969’lardan itibaren teferruatlı bir şekilde anlatan Saygın, 1988 yılında, Kuray’ın, 16 Haziran’ın Türkiye ve Lübnan’da bulunan diğer sorumlularıyla Yunanistan’da yaptıkları toplantıda yaşanan kırılmayı anlattı. Kuray’ın 16 Haziran’la yollarını kesin bir şekilde ayırdığı bu toplantı sonrasında Türkiye’deki sol içerisinde hakkında yürütülmeye başlanan anti-propaganlar ve 16 Haziran’ın yoğun bir eylem sürecine girmesine değinen Saygın, 91 yılına kadar gelinen süreçte gerçekleştirilen bu eylemlerde Kuray’ın hiçbir dahli, ilişkisi ve talimatı söz konusu olmadığını, üstelik o dönemde bunun Fransa’da bulunan Kuray tarafından deklere de edildiğini ve Türkiye’de bunun yazılıp çizildiğini de ifâde etti.
Söz konusu eylemleri gerçekleştirenlerin, 90’lı yılların sonunda yakalanmalarıyla birlikte sorgularında “bütün eylemleri Sarp Kuray’ın talimatlarıyla yaptıkları”nı ve “silah ve maddi olarak da Kuray tarafından desteklendiklerini” söylüyorlar. İşin, “istihbari” yönüne ve hukuksuzluğuna da vurgu yapan Saygın, yakalanan şahısların, Kuray ile 1984 yılında gerçekleştirdikleri konuşmaları kaydettiklerini ve bu konuşmaların 800 sayfalık bir dokümanının bulunmasına rağmen dosyaya dahil edilmediğini, sanık ifâdeleri üzerinden Sarp Kuray’ın dosyaya dahil edildiğini sözlerine ekledi.
1988’den 1991’e kadar gerçekleştirilen, aralarında bir çok ölümlü olayların, bombalamaların ve soygunların da olduğu 46 eylemi gerçekleştirdikleri için aranan ve yakalanan bu kişilerin, eylemler hakkında ikrarda bulunmalarına rağmen 8 ay sonra tahliye edilmesine dikkat çeken Saygın, Sarp Kuray’ın o dönem Türkiye’ye dönüşüyle birlikte 3 ay cezaevi yattıktan sonra tahliye edilmesi ve diğer sanıklarla tefrik edilen dosyasının 1995’te beraat kararıyla neticelenmesi sürecine değindi. Ardından Yargıtay’dan “örgüt üyesi olduğu için beraat verilemez” diyerek dönen dosya hakkında, 2000 yılında çıkan ikinci karar Yargıtay’a uyularak “örgüt üyeliğinden” cezalandırılmasına, şeklinde neticeleniyor. Savcılık, bu karara da itiraz ediyor ve bu defa aynı Yargıtay 9. Ceza Dairesi, “burada örgüt üyeliği yok, örgütte kumandaya haiz görev var” diyerek, Sarp Kuray’ın cezasının arttırılması için dosyayı bozuyor.
2005 yılında, Sarp Kuray’ın dosyasıyla avukatı olarak ilgilenmeye başladığını ifâde eden Saygın, o dönemde Abdullah Öcalan’ın, avukatı aracılığıyla “çatışma ortamının sona erdirilmesi ve barış sürecine girilebilmesi için, Türkiye’deki sembol isimlerin öne çıkması gerektiğini ve soldan da en uygun ismin Sarp Kuray olduğunu, kendisine bunun teklif edilmesi gerektiği” şeklindeki sözleri Kuray’a iletiliyor. Bölgemizdeki Emperyalist saldırılara dur demek ve onlara âlet olunmasını engelleyebilmek için üzerine düşen her şeyi yapacağını ifâde eden Kuray, bu çerçevede, Öcalan’ın talebi doğrultusunda oluşturulan Demokratik Toplum Hareketi (DTH) kongrelerine katılıyor.
Tam bu süreçte, Kuray’ın, Sol’da birlik kurmak için parti çalışmaları yürüttüğü ve kamuoyunda dikkatle takip edildiği günlerde Savcılığın bozmasıyla Yargıtay’da tekrar görülen dosya hakkında, 9. Ceza dairesi bu defa “kumandaya haiz görev yok, örgüt liderliği var” diye karar veriyor.
Bu noktada sözü alan Ali Osman Zor, o dönem Sarp Kuray ile gerçekleştirdikleri görüşmeleri hatırlatarak, Kuray’a karşı düzenlenen bu operasyonun, Türkiye’de Sol’u temsil hakkı ve liyakati olan isim olarak tasfiye edilmesiyle hem AKP hükümetinin ve hem de CHP’nin önünün açılması mânâsına geldiğini vurguladı.
Zor’un bu tespitlerini doğrulayan Saygın, bu operasyonun, Kuray ile anlaşıp, SHP olarak tüm Türkiye’de seçimlere girilmesi kararı alan Murat Karayalçın’ın 15 gün sonra SHP’nin seçimlere girmeyeceği ve kendisinin CHP Ankara Belediye Başkan adayı olacağını basın toplantısında açıklamasıyla ortaya çıktığını sözlerine ekledi.
SHP’nin kapatılma süreciyle Sarp Kuray hakkında verilen kararın onanmasının eş zamanlı olduğunu hatırlatan Saygın, bu süreçte, İlker Başbuğ’un danışmanıyla Karayalçın’ın yaptığı bir görüşmenin de bu kumpasta rolünün olduğunu da ihtimâl olarak kaydedilmesi gerektiğini söyledi.
1984’teki Sarp Kuray ile olan görüşmelerinin ses kaydını tutan ve Kuray ile olan ilişkilerinin bahsedilen 1988’deki toplantı sonrasında tamamen son bulan ve yakalandıklarında bütün eylemlerini Sarp Kuray’ın üzerine atarak 8 ay sonra tahliye edilen dosyanın bir numaralı sanığı Serdar Kaya’nın, Devrimci Karargah örgütünün kurucusu ve lideri olduğu iddiasıyla bir televizyon kanalı tarafından Almanya’da görüntülenmesini konu etti. Serdar Kaya’nın bu görüntülerini AİHM tarafından bozulan ve yeniden yargılanmasına başlanılan Sarp Kuray’ın duruşmasında Hâkimlere ve savcıya gösterdiğini dile getiren Sayın, AİHM’in bozma kararında Serdar Kaya ve diğer sanıkların “tanık” sıfatıyla değerlendirilir gibi, ifadeleri doğrultusunda kendisine ceza verilen Sarp Kuray’ın veya avukatının yokluğundaki beyanlarına itibar edilmesinin hukuksuzluğuna dikkat çekerek, “adil yargılanma olmadığı” kararını verdiğini beyan etti. Kuray’ın yurdışında olduğu yıllarda gıyabında verilen ifâdelerle kendisine ceza verilmesinin, apaçık bir hukuksuzluk olmasına rağmen sürecin böylece işletildiğini vurgulayan Saygın, sözü 16 Haziran Örgütü’nün 2 numarası olarak bilinen ve bu yönde sanıkların beyanları olan Lübnan’daki kamp sorumlusu Şamil Altan’a getiriyor. Şamil Altan’ın 84 ve 92 arasında bütün eylemlerde lojistik ve militan tedariki noktasında bir numaralı isim olmasına rağmen dosyada adının hiç zikredilmediğini ve bu şahsın, 2000’li yılların başında Türkiye’ye gelerek, Demokratik Toplum Partisi’nde (DTP) Merkez Yürütme Kurulu Üyesi oluyor ve bugün halâ söz konusu partinin devamı olan HDP’de Parti Meclisi Üyesi olduğunu dile getirdi. Kürtçü hareketin bütün legal faaliyetlerinin içinde olan bir isim.
Sarp Kuray’ın şahsında Sol’un samimilerine yönelik bir saldırı olarak gördüğümüz dava süreci ile ilgili açıklamalarının sonunda, avukatı Saygın Bedri GİDER, AKP başta olmak üzere, Etnik Kürtçülüğün, CHP’nin, Fetullahçıların, NATO’cu Ordu mensuplarının güdümündeki 9. Ceza dairesinin Sarp Kuray’ın dışarı çıkmasını istemediklerini ifâde etti.
Dergimizi ziyaret ederek durumunun takipçisi olduğumuz sayın Sarp KURAY hakkında teferruatlı bilgiler vererek süreci daha iyi anlamamıza vesile olan Saygın Bedri Gider’e teşekkür ederiz.
ADIMLAR Fikir, Kültür, Siyaset Plâtformu