ERDOĞAN’IN MUHTAÇ OLDUĞU ÇIFIT KONUŞTU!

ERDOĞAN’IN MUHTAÇ OLDUĞU ÇIFIT KONUŞTU!

En Başta!

Başın başında bizim için Yahudi İsrail, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun ifâdesi içerisinde yerini bulur:

“Ortadoğuda İsrail diye bir devlete yer yoktur!”

Bu, İslâm Temelli Siyaset’in “taktik” bir ifâdesi olmayıp, bütün bir stratejisinin temel ifâdesidir.

Dolayısıyla tabii-doğal düşman olarak her daim düşmanımız olan Yahudi-İsrail’i “dost ve müttefik” kabul eden, “İsrail’e muhtacız” diyebilen her isim ve çevresi, bizim açımızdan Din-Vatan-Millet düşmanı olarak, coğrafyamızda Adalet’in tesis edileceği Hesaplaşma sürecinde Yahudi-İsrail’le aynı kefede yer alacaktır.

Dolayısıyla “İsrail’i dost ve müttefik” ve “muhtaç olunan” olarak gören anlayışın İsrail’in güvenliğini sağlamak için yürüttüğü BOP’çu politikalarının bizim için tevili söz konusu değildir!

 

Erdoğan-AKP’nin “Dost ve Müttefik”i Yahudi konuştu:

Erdoğan-AKP İktidarı’nın muhtaç olduğu Dost ve Müttefiki İsrail’in işkenceci Adalet Bakanı Ayalet Shaked “Biz tüm gücümüzle bölgede kurulacak Kürt devletinin arkasındayız” diyerek, bölgemizde İkinci İsrail olacak “Kürdistan”ı kurmak için tüm güçlerini kullanmaya hazır olduklarını açıkladı.

Yahudi’nin bu açıklamaları “İsrail Asayiş Konferansı”nda yapması ise dikkat çekti.  konuşan Bakan Ayaled Shaked, “En büyük devletsiz ulusun bağımsızlık zamanı geldi. Biz tüm gücümüzle bölgede kurulacak Kürt devletinin arkasındayız.” dedi.

İsrail hükümeti adına açıklama yapan Şaked, “bağımsız” Kürt devletinin kurulmasına büyük destek verdiklerini söyledikten sonra şu ifâdeleri kullandı:

İnanıyoruz ki bu gelişme İsrail’in çıkarınadır ve İsrail düşmanlarının zayıflamasına sebep olacaktır!

İsrail’in güvenliği için başlatılan BOP Plânı karşısında Kurtuluş Savaşı veren mücahid Arap gruplara karşı İsrail ve Kürtler’in çıkarlarının ortak olduğunu söyleyen Shaked, “Kürtler insan haklarını iyi koruyor, kadına değer veriyor, bunun yanı sıra asil ve barışçı bir millettir” lâflarını da konuşmasına ekledi.

 

AKP’nin bütün icraatları İsrail içindi!

Söz konusu bakanın bu açıklamaları yaptığı aynı gün “uluslararası Af Örgütü” bir rapor yayınlamış ve Kürtçü hareketleri “savaş suçu işlemek”le itham etmişti. Raporda artık gizlenemez bir hâl alan Kürtçü Hareketlerin (Peşmerge, PKK ve YPG) Arap ve Türkmenlere uyguladıkları soykırım ve sürgün politikalarının küçük bir kısmı mevzu ediliyordu. Tabiî raporda 2003 yılından başlayarak gelen ve Arap şehirlerinin yağmalanıp, kadınlarının ırzına geçilmesi, erkeklerinin türlü işkenceler altında eğlence niyetine öldürülmeleri yer almıyordu. Yahudi Netenyahu’nun daha önce “İsrail’e bağlılığını ispat ettiler” dedikleri Kürtler, onun için Ayaled Shaked’ın gözünde “insan haklarını koruyan”, “kadına değer veren”, “asil ve barışçı” millet… Zaten, Kürtçülerin Irak’ta ve Suriye’de izledikleri politikalar, dikkat edilirse, İsrail’in Filistin’de uyguladığı sürgün, işkence ve soykırım politikalarıyla birebir aynıdır. Shaked’in geçtiğimiz aylarda yaptığı “Filistinlilere karşı topyekün savaş ilan edilmeli!” ve “Terörist Filistinlileri yetiştiren anneleri de ölmeli!” açıklamaları da, “Bakan” sıfatlı bir Yahudi’nin “insan haklarını koruyan”, “kadına değer veren” anlayışını gösterdiği gibi ne menem bir “millet” olduklarını da göstermeye yetmeliydi.

Şimdi… Yahudi’nin artık tüm açıklığıyla “Kürdistan’ın kurulması için harekete geçmeye başlayacakları”nı açıklaması üzerine dönüp yaşanan sürece bakmak gerekmekte.

Kısaca;

İsrail’in bölgedeki en büyük düşmanı olan devletler işgâl edilirken, liderleri katledildi… Filistin Davası’nın maddi (lojistik) ve manevi en büyük destekçisi olan Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve Suriye Rejimi, 70’lerde başlayan ve dünya çapında eylemlere imza atan Filistin Mücahidlerinin en büyük destekçileriydi. Şehîd Yaser Arafat ve hâlen Fransa’da cezaevinde bulunan gönüldaşımız Carlos başta olmak üzere Filistin Davası’nın büyük mücahidleri, bu müttefikliğin tarihini, bütün ayrıntılarıyla ortaya koymuşlardır.

Saddam Hüseyin Şehîd olmadan önce İsrail’e attığı füzelerle gurur duyarak, mahkeme salonlarında “Yaşasın Filistin!” diye haykırırken, Kaddafi Filistin Direnişi için Devlet Desteğini artık açıktan yapıyor ve Suriye 35 yıldır himâye ettiği Filistinli mücahidlerin kılına dahi zarar gelmesini engelliyordu…

Irak… Ardından Libya… Ve Suriye…

BOP Kapsamında İsrail’in güvenliği amacıyla yürütülen bu saldırıların coğrafyamızda çapulcu destekçisi Peşmerge ile Kürtçü Hareketler olurken, Devlet çapında desteği ile bu saldırıları amacına ulaştıran, 2002 yılında iktidara getirilen Erdoğan-AKP İktidarı oluyordu… İşgâl altında bulunan topraklarda “güvenliği sağlama”nın mümkün olmadığı Amerika Terör Örgütü’ne vatan topraklarımızda üsler tahsis ediliyor ve Haçlı uçakları böylece sorunsuz olarak “sorti”lerini gerçekleştiriyordu.

“Biz bu görevi yerine getiriyoruz” diyen Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanı sıfatıyla yürüttüğü bu süreçte, sürecin sorunsuzca ilerlemesini, bugünlere gelmesini mümkün kılan başka icraatları da vardı kuşkusuz.

PKK’lıların ifâdeleri doğrultusunda Ergenekon ve Balyoz adı altında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ehlîleştirilerek (1 Mart tezkeresi’ndeki gibi) içerisinde bulunan işgâl karşıtı ve bağımsızlıkçı çıkış yapabilecek unsurların temizlenmesi… NATO’ya (Amerika-İsrail-AB) sorun çıkarmayacak bir Ordu ile birlikte Irak’ta Kurtuluş Savaşı veren Arap Direnişi’ne saldırması… ve saire…

BOP Plânı’nın biricik hedefi olan “Kürdistan”ın kuruluşu sürecini İsrail-AKP-Barzani birlikte yürütmekteydiler.

 

Vatanın Güneydoğusundaki “savaş”

2 ayı aşkın bir süredir devam eden Güneydoğu’daki çatışmaları, AKP-İsrail-Barzani ittifakının dışında değerlendirmek büyük hatâ olur.

Kim, kiminle savaşıyor?!

AKP tarafından Ayn-el Arab’ta (Kobani) binlerce tırlık yiyecek ve silah yardımı yapılarak, yetmedi Meclis’ten gayrı Millî bir yasa çıkartıp çapulcu-yağmacı-hain Peşmerge çetelerini Amerikan üniformaları eşliğinde Türkiye üzerinden yardıma yollayarak, yaralılarını hastahanelerde tedavi edip tekrar tekrar cepheye sürerek İslâm Devleti (IŞİD)in elinden kurtarılırken “şehir savaşı”nda tecrübe kazandırılan PKK-YPG’nin karşısına şehirde Türk asker ve polisini yem etmeye çalışmak “savaş”mıdır?!

Bir ayaklanmanın bastırılmasının gerekleri ortadayken, 2 aydır süregelen bu “kontrollü gerilim politikası”yla bu savaşın bitirilemeyeceği bilinmiyor mu?!

İsrail’le AKP dost ve müttefikken, aynı İsrail, Peşmerge ve PKK-YPG’den oluşacak Kürdistan için seferberlik ilan etmişken, bu AKP, neyin “savaş”ını yapıyor?

Bu savaş “bir isyanın bastırılması”nı aşmış ve bizzat AKP’nin “başbakan”ı Davutoğlu’nun “şehir merkezlerinin yerleri değişecek” şeklindeki açıklamalarıyla kasıtlı olarak “büyütülen” bir hırpalama savaşıdır…

Yeniçağ’dan Ahmet Takan’ın “çözüm süreci el altından devam ediyor” tespitiyle birlikte düşündüğümüzde, bir türlü neticelendirilmeyen bu karşılıklı “hırpalama”nın sonunda dönülüp Türk Milleti’ne dayatılacak “çözüm” nedir?!

Cevabı bizce belli, fakat dikkatlerden kaçırılan tehlikeli süreç bu!

Erdoğan-AKP İktidarı’nın muhtaç olduğu Dost ve Müttefiki İsrail’in işkenceci Adalet Bakanı Yahudi yaptığı açıklamalarla bu süreci kendilerinin yönettiklerini söylüyor.

 

“Çıraklık”, “Kalfalık”, “Ustalık” ve nihâyet “Kaşarlık”

Açıkçası Vatanımızın Güneydoğusunda yürütülen “savaş” ile ilgili bana bunları düşündüren, sitemizin kıymetli takipçilerinden sayın Serhat Oğuz’un sosyal paylaşım sitesindeki sayfasındaki bir paylaşımıydı… Erdoğan-AKP Hükümeti’nin “çıraklık”, “kalfalık” ve “ustalık” dönemleri olarak propaganda ettiği iktidarlarının 4. döneminin pişkinliğini “kaşarlık” dönemi olarak görmemize sebeb mevcut şartları özetleyen değerlendirmelerini aynen aktararak yazıma son veriyorum:

 

Amerika-Avrupa-İsrail-Etnik Kürtçülük-PKK-YPG-AKP

Amerika’nın PKK’ya tonlarca silah verdiğini bilmeyen yok..

PKK’nın da Amerika’nın “Esas Düşman IŞİD” politikasını kabul edip onun kara gücü olduğunu dünyaya deklere ettiğini herkes duydu..

Amerika ve Etnik Kürtçülük arasındaki bu ilişkinin İsrail’in menfaatleri açısından oldukça verimli olduğunu da kimse inkar etmiyor..

Gelelim AKP’ye…

Amerika’nın Arap Direnişine karşı kurduğu koalisyonda yerini aldı ve İNCİRLİK’i işgal ordusunun kullanımına açtığı gibi onunla birlikte ARAP TOPRAKLARINA hemen hemen her gün saldırıyor..

İsrail-Amerikan menfaatleri doğrultusunda Nato’cular tarafından Rus uçağı düşürüldü,,

Uçağın düşürülmesinin ardından AKP Hükümeti NATO’yu bölgemize davet etti..

ERDOĞAN Türkiye’nin “NATO toprağı” olduğunu açıkladı…

Arkasından İsrail’le anlaşma yapıldığı ve Yahudi’nin “dost” ve “müttefik” olduğu Türk Milleti’ne duyuruldu…

Hemen arkasından da yine ERDOĞAN “İsrail’e Muhtacız” diyerek Yahudiyle yapılan anlaşmanın adeta “taktik” bir hamle olmadığını “stratejik” bir planın gereği olarak yapıldığını TÜRK milletine deklere etti..

Anlaşmanın Millet tarafından kabul görmesine yönelik propaganda faaliyetleri tüm hızıyla sürerken eş zamanlı olarak BARZANİ devlet başkanı statüsünde Ankara’da kırmızı halılarla karşılandı…

Denkleme dikkat;

Amerika-Avrupa-İsrail-Etnik Kürtçülük(PKK-Peşmerge)

Amerika-Avrupa-İsrail-Etnik Kürtçülük- AKP

(Şuan için Chp ve Mhp muhalefet görevini yerine getirmediğinden kendi siyasi kimlikleri içinde AKP’nin farklı görünümlerinden ibaret değerlendirilmeli.)

Soru şu;

Bu denklem içinde, Arap direnişine karşı Amerika’nın oluşturduğu koalisyonda yer alan ve;

Birisi (AKP) “TÜRKİYE NATO TOPRAĞIDIR”,

Diğeri de (PKK) “BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DOĞUYA MÜDAHALE ETSİN”

.açıklamasını yapan ve bu açıklamaların gerektirdiği siyasi çizgiyi benimseyen iki tarafın verdiklerini iddia ettikleri SAVAŞ nasıl bir savaş ve bu savaşın bu denkleme göre siyasi hedefi nedir?

Her iki tarafın da İsrail’in “dost” ve “müttefiki” olduğunu unutmayın..

Bu “savaşın” neticesinde güdülen “siyasi hedef” Ülkenin “bütünlüğü mü” yoksa parçalanması mı?

 

Aydın KALKAN

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: