“TİLKİ GÜNLÜĞÜ”NÜN İZİNDE: 10 ŞUBAT / “İLÂHÎ KÖR FATURASI”

“TİLKİ GÜNLÜĞÜ”NÜN İZİNDE: 10 ŞUBAT / “İLÂHÎ KÖR FATURASI”

“Anlamak” demiştik…

Neyi anladığımızı iddia edebiliriz ki? Hangi şeyin nihayetine kadar alâkalarından soya soya, tecrid ederek gidebiliriz ki? Onun için değil mi ki, “anlamak yok, anlar gibi olmak var!”… Onun için değil mi ki, “kesin hükümden kaçının, “dır” ve “tır”dan kaçının!”…

“Fikirde müphem olmak”…

“Aksiyonda açık!”…

Biz aksiyon üzerinde olduğumuza göre, bize düşen “dır” ve “tır”lar. Gerçi aksiyon da, aksiyona dair düşünceler de üzerine eğildikçe derinleşir ve mesafe arttıkça görüş de flulaşır, ama biz, “karar” noktasında olduğumuzdan, ahlâkiliğin görünmesi-gösterilmesi zaruretinden, kesin “tavır”larla yürümek, “adımlar” atmak zorundayız.

Tilki Günlüğü’ne “hicret” edelim…

“Ek Levha: 10 Şubat 1991

Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne çıkmışız… Üzerimizde kefen… Üstünde de, kırmızı bir zeminde “Doğsun Büyük Doğu benden doğarak!” yazısı bulunan bir yafta… Etek kısmında, “ilâhî kör faturası” diye bir yazı; Mustafa Saka bunu , “Deccal” mânâsına yorumluyor! (*)” (Tilki Günlüğü, Salih Mirzabeyoğlu, İBDA Yayınları, Cilt 3, sh. 529-530)

“Vâridât: Salih

Mesih-üd Decâl: Deccâl’e bu ismin verilmesinin sırrı, bir gözünün silik, yani kör ve ayıplı olmasındandır… Sadece bu dünyayı görüp, âhireti görecek gözünün kör olmasındandır!..”

“Tenkit şuuru… Kendinden zuhur… İnsanda herşeyden önce var olan!..” (a.g.e, sh. 532)

10 Şubat 1991; bu tarihte Kumandan Mirzabeyoğlu, Gayrettepe’deki işkencehânededir…

Niçin işkencehânededir?

Amerikancı Özal, “bir koyup üç alma” hesabıyla, Terör Örgütü Amerika elebaşısının isteği ile Irak’a karşı yapılacak olan Haçlı saldırısına katılmak istemekte, efendileri de kendisinden Türkiye’yi Haçlı safında savaşa sokmasını istemektedir.

Köpeklerin her isteği olsa, gökten kemik yağar derler…

Özal’ın bu isteğini engelleyen de İbda bağlılarının öncülük ettiği Cuma gösterileridir ki, özellikle 25 Ocak 1991 tarihinde yapılan gösteriler, bir önceki bölümde geçtiği üzere tam da Oltan Sungurlu’nun şikâyet ettiği biçimde tüm yurt genelinde yapılmış ve Batman’daki gösterilerde polisle çatışan müslümanlar arasından şehit olanlar olmuştu. Bunun yanında Bayezid’deki gösteride de halk polisle çatışıp, kalabalığın arasından havaya ateş açılmak suretiyle, “müslüman polis” edebiyatıyla Milli Öfke’nin önünde set olmak şeklinde bir geçerliliğinin kalmadığı gösterilmişti.

Neticede, CIA’nın da devreye girmesiyle, 1 Şubat 1991 tarihinde Kumandan Mirzabeyoğlu başta, 16 İbda bağlısı gözaltına alınarak, İslâm Devrimi engellenmek istenmiştir. Kökten Batıcı Özal da, onca istemesine mukabil, “Türkiye’de İslâm ihtilâli oluyor” korkusu ile Irak’a yapılan Haçlı seferine katılamamıştır.

O zaman bu Haçlı seferine katılamayan Özal’ın, daha sonra, tıpkı bugün “Erdoğan’ın 1 Mart Tezkeresi”nin meclisten geçmemiş olmasından duyduğu hayal kırıklığı gibi -Erdoğan’ın da aynen ifade ettiği şekilde-, Haçlı seferine katılmış olmanın neticesi olarak -Haçlıların lütfuyla- “Irak’ın şekillenmesinde payımız olacağını, masada yer almamız gerektiği”ni söylemiştir.

Evet, Kumandan Mirzabeyoğlu ve gönüldaşlar işkencehânedeler… Suçları da, emperyalizmin hesaplarını bozmak, Haçlı saldırısına karşı biriken Millî Öfke’yi hedefine yöneltip, Başyücelik Devleti’ni kurmak istemek, Haçlı saldırısı karşısında Müslüman Irak halkının direnişinde onları yalnız bırakmamak, Haçlılara karşı Irak’a destek olmak…

“Doğsun Büyük Doğu benden doğarak!” demek kısacası…

Deccal malûm, küfür cephesinden çıkacağı söylenir…

Buna mukabil Süfyan’ın ise müslümanlar arasından çıkacağı, yani kendisine müslüman görüntüsü vereceği…

İşkence mi?

Kumandan Mirzabeyoğlu işkence görmeye devam ediyor, TELEGRAM ile…

Telegram, düşmanın attığı bir oktur ki, “hakikati görmek isteyen, düşmanın attığı okun hedefine baksın!” denmiştir…

Tabiî, düşmanı “düşman!” olarak görüyorsanız. Yani, İsrail’e dost ve muhtaç, Haçlı elebaşı Amerika ile stratejik ortak değilseniz.

Kumandan Mirzabeyoğlu’nun avukatı Güven Yılmaz’dan öğrendiğimiz bir durum tesbiti:

O dönemde hem hukuk, hem ahlâk ve hem de İslâm adına en haysiyetli duruşu biz sergiledik. Karşılığında idam cezası verildi. İktidar değişti, ama bizim durumumuzda değişen birşey olmadı. Bu durum da gösteriyor ki; bütün iktidarların ortak düşmanı biziz. Anlıyorsun değil mi?

Kumandan Mirzabeyoğlu, “İlâhî kör faturası”nı ödemeye devam ediyor…

Faik IŞIK

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et