“TİLKİ GÜNLÜĞÜ”NÜN İZİNDE: 19 ŞUBAT / “İSLÂM’A MUHATAP ANLAYIŞ”
En son 13 Şubat bölümünde (/tilki-gunlugunun-izinde-13-subat-yol-onun-varlik-onun/) kalmıştık. Tam da “karşı sokak-Suriye”deki yangından bahsedilirken, Türkiye’nin YPG’ye karşı top atışları başladı. Ve hemen ardından da Adımlar’da, YPG’nin gerçekten hedef alınması isteniyorsa, İncirlik üssündeki işgalcilerin defedilmesi gerektiğine dair haber-yorum yayınlandı ki, bu haber-yorum, Adımlar’ın face sayfasında onbinlerce ulaşım ve yüzlerce paylaşım rakamlarına nazaran, milyonlarca kişiye ulaşmış gözüküyor. Adımlar, hadiseler karşısında doğru politika üretmeye devam ederek, kitlelerin beklediği siyasî liderlik rolünü oynamaya dair yayınlarına devam ediyor. Liderlik, malûm, şaşmaz bir istikamet bilgisi ile mümkün. Ayağını bastığı NİSBET noktasından ve gözünü esas hasımdan ayırmadan, her türlü hile ile düşmanın kendisini gizlemek, unutturmak istemesine karşı, asla bu tuzaklara düşmeyecek ve güçleri tek noktaya, esas hasım hedefine teksif edebilmek… Bu liderlik meselesi ile alâkalı olarak, “Karşı sokaktaki yangın, bizim sokağa sıçrar mı, bu yangını söndürecek itfaiye kimdir, nerededir?” diye soramadan, bu defa Ankara’daki patlama ile dünya sarsıldı.
“Uykusuz İnsan”ın (/olum-odasi-b-yedi-298-salih-mirzabeyoglu-2/), “Zeyn-âb”ı uykudan uyandırarak gösterdiği o karşı sokaktaki yangından bir parça ateş de bizim sokağımıza, evimize sıçramış oldu.
İşte bu ortamda, mânâda yıllardır söndürülemeyen bu ateşin artık madde plânındaki yakıcı tesiri altında, “Bu artık bir savaş” diyenler çıktı meselâ; ki, Kumandan Mirzabeyoğlu, aylarca öncesinden “Ölüm Odası”nda “3. Dünya Savaşı” diye yazmıştı… Türkiye’nin bir beka sorunu yaşadığına dair güyâ tesbitler… Niçin güyâ?
Üstad yıllar önce söylemiş ve “Uykusuz İnsan” yine vurgulamıştı:
“Çözdük her müşkülü derlerse, de ki:
Sonunda var olma müşkülü kaldı.”
Meselenin zaten beka meselesi olduğunu yıllar öncesinden tesbit eden etmiş. Şimdi iş artık madde plânında gözleri çıkartacak derecede göz plânına dikildikten sonra… Sizin siyasetçiliğiniz nerede kaldı? Siyaset, tedbir almak demek değil mi? Neye göre ne olmak itiyorsun, var oluşunu hangi haysiyetli dünya görüşüne tercüme ettirerek dünya üstünde hayat hakkı talep edip, dünyanın beklediği inkılâbı gerçekleştireceksin?
Temel meselelerimizin başında bu var, “Kültür Davamız”…
Birçok kavramı, içini boşaltarak idrakleri iğdiş ettikleri gibi, şimdi de “beka” meselesi için aynı şey.
İşin bir fikrî-teorik kısmı bir de pratik, siyasî-aksiyon yüzü var.
“AKSİYON, bir fikir hareketi ve hareket hâlinde fikir demek olduğuna göre, fikirden daha mümtaz bir yeri var demektir!.. Fikir, hareketi; ve hareket, fikri varsa kıymetlidir!.. Zevzek adamda, ne aksiyon, ne ahlâk, ne de amel…” (/olum-odasi-b-yedi-298-salih-mirzabeyoglu-2/)
Ortada fikir yok ki aksiyonlarından bahsedilebilelim…
İhanetleri cabası…
“Doğru düşünce olmadan, doğru düşünce faaliyeti olmaz!”
Doğru düşünce, slogan veya hamaset değil.
Bizim “doğru düşüncemiz”e, “İslâma Muhatap Anlayış”a slogan ve hamaset zaviyesinden benzerlik göstererek, lâftaki -retorik- benzerliğe karşılık pratikte, icraatta, amelde buz gibi “İslâma Muhatap Anlayış”ın, öyle herhangi biri de değil, “tarihî-zamanî” düşmanlarıyla işbirliği ve stratejik ortaklık bağları içinde, hırdavatçı dükkânını eczane olarak satabilmek, idraklerin iğdiş olmasıyla açıklanabilir ancak.
İdrakleri iğdiş olmuşlara karşı, var oluş hakkının ifadesi aksiyon bahsiyle alâkalı olarak, yukarıda ifade ettiğimiz Adımlar’da yayınlanan haber-yoruma yönelik en çok alâkanın “ülkücü” kardeşlerimizden geldiğini de belirterek yazımıza ilham da olan şu satırları ekleyelim:
“Levha: 19 Şubat 1988
Üstadım, Ülkücülerden Ali isimli tanımadığım birine, benim “İslâma Muhatap Anlayış” isimli eserimi imzalıyor… Yanında Mehmet Tarakçı var!..” (Tilki Günlüğü, c. 4, sh. 29)
“Ülkü” yani “ideal” sahibi olmak…
İster sol, ister İslâmcı, ister Ülkücü vs…
Emperyalizme karşı, vatanımızın, ülkemizin Haçlı düşman tarafından işgâl altında olduğu gerçeğine istinaden, birbirimizi doğru anlamak ve el birliği, güç birliği yapmak zorundayız. Düşmana karşı birlik olmak zorundayız. Düşman, bizim kendi aramızdaki ihtilaflarla, kendisine karşı birlik olmayı başaramadığımızdan dolayı işgâli sürdürebiliyor. Birlik olmadığımız, vatanımızı işgâlci düşmandan temizleyemediğimiz her ân vatanımıza, ülkemize, dinimize, ülkümüze, idealize karşı suçumuz biraz daha artıyor demektir.
“İslâma Muhatap Anlayış”, İbda’nın İslâm’dan ne anladığının ve aslında İslâm’dan ne anlaşılması gerektiğine dair… Yoksa, milyarlarca Müslüman adedince İslâm anlayışından bahsedilebilir. İslâm’dan ne anladığını bir sistem bütünü içinde izâh etmeyenler de, her şeyden önce bunu izâh etmeleri gerektiğini, bu izâhı yapmadan -doğru düşüncenin ne olduğunu ortaya koyamadan- İslâmcı mücadeleden de bahsedilemeyeceği, bunun ancak bir sahtekârlık olduğu ve bu sebeple de Büyük Doğu – İBDA’nın, niçin “tek çare” olduğu anlaşılmalı.
Var olma-beka sorunundan bahsedilen yerde, mesele, meselenin istediği seviyede ele alınmıyorsa, orada beka sorunumuz dahi istismar edici, “ne aksiyon, ne ahlâk, ne de amel” derdinde olmayan sahtekârlık var demektir.
Faik IŞIK