İNCİRLİK’İ KAPATMADAN PYD İLE SAVAŞAMAZSIN!
ABD ve Rus hava operasyonu destekli YPG ve türevlerinin ‘kırmızı çizgimizi’ ihlal edip Fırat’ın batısına geçtiği ve ‘Teşrin Barajı’ çevresini ele geçirip, batıya doğru ilerlemesini sürdürdüğünü daha önce tafsilatlı olarak yazmıştım. Rus uçağının düşürülmesi sonrası, Rusya’nın devreye soktuğu S400 hamlesiyle ve ABD’yle birlikte hareket etmek şartıyla önceden planlanmış IŞİD hedefleri dışında uçak kaldıramayan Türkiye, Fırat’ın batısına doğru güneyden ilerleyen YPG ve türevlerinin bu ilerleyişine havadan mani olamadı. PYD ile mücadele edecek ÖSO ve IŞİD faktörleri üzerinden de operatif hamlelerde bulunamadı.
Ne zaman ki YPG kuzeyden, yani sınırımıza yakın olan bölgeden batıya doğru ilerlemeye başlayınca, Kilis’te konuşlu topçu birliklerimiz obüslerin menzili içindeki YPG’nin işgal ettiği Menneğ Hava Üssü ve çevresini vurmaya başladı.
Ancak bu şekilde sınırlı bir menzil içerisindeki YPG hareketliliğine müdahale edebilen Türkiye, Rusya ve Suriye’nin sınırımıza doğru ilerleyişine yol açan ‘Halep hamlesi’ sonrası iyice zor duruma düştü.
‘Kara Harekâtı’ndan başka alternatif kalmadı. Fakat asıl sorun da bundan sonra başladı. Brüksel’de toplanan NATO Savunma Bakanları Konseyi’nden ‘Kara Harekâtı’ için destek çıkmayınca sıkıntı daha da arttı!
Yani resmen olmasa da, Atlantik İttifakı asaleten savaşmayacağını, vekâlet savaşlarına devam edeceklerini ve Türkiye’yi de vekâlet savaşının bir unsuru olarak görmek istediklerini ima ederek, Türkiye’yi yalnız başına bıraktı!
Üstüne üstlük, 7 aydır G.Doğu’da 6 ilçede PKK’yla verilen ‘meskûn mahal savaşı’ ve yakın zamanda eşkıyanın bu savaşı 30’a yakın vilayete yayma tehdidinden tutun, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki mevcut tehditler ve müstakbel tehlikeler de bu işi zorlaştırdı.
Evelemenin gevelemenin maslahat yapmanın âlemi yok! Eğri oturalım doğru konuşalım; şairin dediği gibi, sözümüz odun gibi olsun, ama hakikat olsun! Şimdi:
Türkiye, Irak, Suriye ve kısmen İran’ın mevcut siyasi sınırlarını ret edip, bu dört ülkeyi de kapsayan ortak bir siyasi yapıyı hedefleyen PKK’yı, Arap Baharı ve çetrefilli Suriye konjonktüründen de ayrıştıramamışsın…
Tüm çabalarına rağmen beş yıldır Suriye’de saha hâkimiyeti tesis edememişsin. Suriye’nin kuzeyinde diğer muhalif gruplar üzerinden yürüttüğün operatif hamlelere rağmen, hem içerde hem de dışarıda PKK/PYD’nin kazanımlarını sarsamamışsın…
Bölgede Kürtler dışındaki unsurlar göçe zorlanırken ve bir ‘nüfus homojenizasyonu’ sağlanırken müdahale edememiş; Türkmen kapasitesini görmezden gelmişsin…
O ya da bu gerekçeyle, öyle ya da böyle, Suriye’de yakılan bu ateşi harlayan her ülkenin üzerine bu ateşin sıçraması kaçınılmazdı. Buna rağmen tedbirini alamamışsın…
Gelinen aşamada; ‘ben mi, PYD mi?’ restini çektiğin ve “PYD/YPG bizim için terör örgütü değil, müttefikimizdir” cevabını aldığın PYD’yi vuruyorsun! Tamam, vuralım hakkımızdır, lakin bu işte bir çelişki yok mu?
ABD’nin ‘stratejik ortağım’ diyerek uğruna seni örselediği PYD’yle mücadele adına dünyaya meydan okuyorsun, lakin yakın bir zamanda ABD’ye ve Atlantik İttifakı’na sadece İncirlik’i değil, 30’a yakın askerî, istihbarî ve lojistik üssü açan sen değil misin?
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Bu üsler; ‘stratejik dost’ görünümlü ‘stratejik düşman’ ABD’nin Türkiye’nin egemenliği üzerinde etkisi en görünür ama en gözden uzak tutulan sembolüdür! İçimize yerleşmiş zamane ‘Truva Atları’dır. Bu üsler kapatılmadan bırakın belirli bir menzille sınırlı bölgeleri, 877 km Suriye sınırını 24 saat obüslerle top atışına tutsan nafile!
Türkiye’nin önünde hâlâ ‘alternatifli jeopolitik açılımlar’ yapma imkânı var! Tamam, haddimizi bilelim bilmesine de, ivedilikle ve mutlaka ABD ve NATO’yu ‘tek’ istikrar sağlayıcı bir güç görmekten vazgeçmenin ve bunlarla kurulan ‘müttefiklik’ ilişkilerinin yeniden ele alınmasının zamanı gelmedi mi? Aksi halde Türkiye içine düştüğü bu bataklıktan çıkamaz! Bu kuşatılmışlık içinde bunlara güvenerek yahut bunlara rağmen, düzenli ordular formatında savaşa girersen Suriye’den de beter olursun!
Ahmet TÜRK
17-02-2016
Kaynak: GazeteVahdet
Not: Bu iktibastaki görüşler yazara ait olup, Adımlar’ın ideolojik ve siyasi anlayışına zıt fikirler sitemizi bağlamaz.
ADIMLAR Dergisi