ÜNİVERSİTE SAHİBİNİN KÜRTÇÜ TERÖRLE YAKIN İLİŞKİSİ
Daha önce yazmış olduğumuz “Kıbrıs Yakındoğu Üniversitesi Etnik Kürtçülerin Terör Üssü” başlıklı yazıda Amerika’nın bölgedeki kara ordusu PKK-YPG’nin Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi’ndeki yapılanmasından bahsetmiş ve meselenin takipçisi olacağımızı belirtmiştim.
PKK’nın “gençlik yapılanması” olarak adı geçen YDG-H’nin üniversitelerdeki örgütlenmesi olan DEMGENÇ’in (Demokratik Gençlik Konfederasyonu), Türkiye’de olduğu gibi KKTC’deki üniversitelerde de örgütlendiğini görüyoruz. Bu Kürtçü gençlik derneğinin bütün illerde ayaklanma kararı aldığı Diyarbakır’daki ilk kongresine, KKTC’den de bazı öğrenci ve akademisyenler temsilci olarak katılmıştı. Bölgenin DEM-GENÇ başkanı olan Serdar KAYAALP isimli şahıs da bu kongrede yer alan isimlerden birisi.
Adanın Türk bölgesindeki her PKK-YPG eyleminde, Amarika’nın kara ordusu olan Kürtçü örgüt mensuplarına çobanlık yapan bu şahsın birçok sabıkası var. 11 senedir Kıbrıs’ta “öğrenciliğini sürdüren” bu kişi, sözde öğrenci, özünde ise Amerika’nın Etnik Kürtçü BOP militanıdır. 2011 senesinde terör örgütü ile olan ilişkileri sebebiyle Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden 15 arkadaşıyla beraber Bakanlık kararıyla sınır dışı edilmelerine rağmen, bu şahısların dillerinden hiç düşürmedikleri abileri, Yakın Doğu Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Doç.Dr. İrfan Suat Günsel’in girişimleriyle tekrar adaya alınmış, yasakları kalkmış ve bütün faaliyetlerine kaldıkları yerden devam etmişlerdir.
YakınDoğu Üniversitesin de gerçekleştirilen bir eylemde Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü ilan edilerek yasaklanmış olan “Kürdistan Topluluklar Birliği” (KCK) bayrağı açan S. Kayaalp tutuklanmış ve kısa bir süre sonra da serbest bırakılmıştır.
Kıbrıs’taki Rumlarla, İslâm-Türk Düşmanlığı temelinde müttefiklik ilişkileri olan bu isimlerin Kıbrıs’ta hamiliğini üstlenenler kimlerdir?
Bu noktada bizi, işgalci Amerikanın kara ordusuna adam(!) kazandıran bir tetikçi olarak Serdar Kayaalp değil, bu işi Kıbrıs sınırları içerisinde kendi etrafında “meşrulaştırmaya” çalışan İrfan Suat Günsel ilgilendiriyor.
Konuya yabancı olanlara hatırlatalım: Bu okulun (Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi) sahibinin adı Suat Günsel‘dir. Bu kişi, oğluna da -nasıl bir megolamanlıksa!- bir “İrfan” ilavesiyle kendi adını vermiştir. İrfan Suat Günsel hem okul sahibinin oğlu, hem okulun Mütevelli Heyeti Başkanı’dır. Yandaki fotoğraflarda gördüğünüz boynuna PKK-YPG’li teröristler tarafından sarı-yeşil-kırmızı renkli çelenk asılmış kişiden söz ediyoruz. Yanındaki sakallı olan ise bahsettiğimiz, PKK-YPG’nin üniversite örgütlenmesi olan DEMGENÇ’in başında bulunan Serdar… Kürtçüleri temsil eden renkleri İrfan Günsel’in boynuna asarak, “okul sahibinin oğlunun boynundaki tasma bizim elimizde” mesajını ne kadar da açık vermişler, değil mi?
“İrfan Günsel’in Türkiye’de polis ve askerimizle savaşan PKK’lı ile ne işi olur?” diye düşünürken, kendisini mahkemeye veren bir şahsa Serdar Kayaalp’i göndererek şikâyetini geri alması yönünde tehdit ettirmesi üzerine aralarındaki ilişkinin mahiyeti ortaya çıkmış olsa bile, yine de bu işin temellerine dair bir takım soru işaretleri halen mevcuttur.
Bu kirli ilişkiye dair yazımıza eklediğimiz fotoğraflar farklı zaman ve mekânlarda çekilmiştir. Ayrıca Yakın Doğu Üniversitesi’nde okuyan her öğrenci bilir ki, bu ilişki, bu birliktelik, ittifak veya ihanet yoldaşlığı saklanamayacak kadar açıktır. Okul sahibinin oğlu ve okulun Mütevelli Heyeti Başkanı İrfan Suat ile YPG-PKK yapılanmasının lideri Serdar’ın yediği içtiği ayrı gitmez. Kimin hangi dersten geçip geçmeyeceğine bu okulda YPG-PKK mekanizması karar vermektedir.
Bu Okulun Gerçek amacı ne?!
Niçin kuruldu?!
Dağdan inen ve elifi mertek sanacak kadar cahil teröristlere diploma vermek için mi?!
Türkiye’deki üniversitelerden alamadıkları, buna karşın Kıbrıs üniversitelerinden “denklik” içerisinde kolaylıkla diplomalarını alıp, “avukat”, “mühendis”, “doktor”, “eczacı” sıfatıyla Türkiye’de şehirlere, cepheye göndermek için mi?!
Türk çocuklarına yapılan sistematik baskı ve bir çoğunun “lanet olsun!” diyerek okuldan ayrılıp memleketlerine dönmesi de, bu zihniyetin bilinçli bir şekilde uyguladığı yıldırma politikası.
Asıl soru bence şu:
Bu okulun Kürtçülerin hâkimiyet alanı hâline gelmesi sürecinin Büyük Ortadoğu Projesi ve merhum Denktaş’ın tasfiyesi ile paralellik arz etmesi tesadüf müdür?
Rauf Denktaş‘ın tasfiyesi emrini verenler ile KKTC’de böyle bir üniversite kurulmasını öngören şer odakları, “çözüm süreci”nin bir ayağı olarak yürüttükleri politikaları, sistemli bir şekilde bugünlere taşımışlardır.
Türkiye’deki üniversiteler ile bu üniversitenin denklik içermesi ve buradan diploma alan PKK-YPG militanlarının Türkiye’de belli kadrolara yerleşebilme hakkını kazanması, Türk devleti içinde BOP yanlısı bir Kürtçü yapılanmaya yol vermek demek değil midir?
Bir taraftan “bölücülükle mücâdele” iddiasında bulunanların, bütün Kıbrıs’ın bildiği bu gerçekleri görmezlikten gelmeleri neyle izah edilir?!
Ek olarak yayınladığımız fotoğraflardaki kişileri tanırsak, bu okulun amacı konusunda kafanızda soru işareti kalmayacağını düşünüyorum. Okul sahibinin oğlu, Mütevelli Heyeti’nin başkanı ve dilediğine sınıf geçirtip diploma aldıracak kadar ağırlığı olan İrfan Suat ile PKK-YPG Kıbrıs sorumlusu Serdar. Resimlerde de görüldüğü üzere Türk Düşmanlığı’nda müttefik olan bu iki isim çoğu zaman olduğu gibi kol kola, göz göze ve sarmaş dolaş…
Yakındoğu Üniversitesi idare heyetinin ya kendine çeki düzen verip, bu teröristleri okuldan süresiz uzaklaştırması, yahut bu okulun denkliğinin kaldırılıp Türkiye’deki temsilciliklerinin kapatılması lazımdır. Aksi takdirde bu olayın sonuçları Yakın Doğu’yu da “Suat hoca”yı da aşar!
Biz bütün iddialarımız arkasındayız. 2012 yılında mahkemeye çıkan (M.A) adlı öğrencinin mahkemede söz hakkı alarak:
“Okulumuzda örgütlenme var. 500 eğitimli PKK yandaşı var. Bunlar, bizden bağış adı altında haraç istiyorlar. Mitinglere katılmamızı istiyorlar. Ben milliyetçiyim, istediklerini yapmadığım için diğerlerine gözdağı olsun diye beni okulun ortasında dövmeye kalktılar. O öğrencilerden biri “Senin yaptıkların yanına kâr mı kalacak” dedi’’ şeklindeki sözleri, okullarımızda yıllardır yaşananları anlamanız için bir diğer misâldir.
Kıbrıs’ın bu duruma gelmesinde Türkiye’deki iktidar partisinin PKK ile müzakere sürecinde temsilcisi olan Beşir Atalay’ın da adını anmak lazım gelir. AKP içerisindeki bu Barzanici-Kürtçü isim, ne hikmetse, Türk Milleti adına Etnik Kürtçülerle “müzakere” yürüten kişidir yıllardır. Beşir Atalay’ın Günsel ailesi ile olan yakın ilişkilerinin, hususiyle 2008’den bu yana Yakın Doğu Üniversitesi’nin PKK-YPG denetimine girmesinde bir etkisi var mıdır merak ediyoruz. Çözüm süreci, BOP Eş Başkanlığı, Denktaş’ı itibarsızlaştırma ve Kıbrıs üzerinden Kürtçü teröre diploma sağlama döneminin paralellik arz etmesi, süreci yakinen tecrübe etmiş olan bizlerin, bu iddiaları da ciddiye almamızı gerektiriyor. Çünkü Beşir Atalay herhangi bir AKP’li değil, çözülme sürecinde bizzat Erdoğan’ın vekiliydi.
AKP Hükümeti’nin, yayınlarımız üzerine Tuğrul Türkeş aracılığı ile bize yazılı cevap vermesi de, ortada bir şeyler olduğu yönündeki şüphelerimizi azaltmak yerine, çoğaltmış bulunmaktadır. Yani bu iş basit bir “üniversite gençlik yapılanması”ndan öte, büyük bir projenin sacayağı gibi duruyor. Aksi durumda ilgili ilgisiz her şeyde terör parmağı arayan Tuğrul Türkeş ve şu günlerde güya PKK ile mücadele eden hükümet, niçin Kıbrıs’taki Kürtçü faaliyetlerin üstüne giden yayınları yalanlama telâşına girsin.
Tuğrul Türkeş’in içinde azda olsa babasından miras vatan sevgisi kaldıysa, aşağıdaki fotoğrafların ne anlama geldiğini bizlere, Kıbrıs’ın vatansever Türk çocuklarına açıklaması gerekmektedir. Ve Kıbrıs’ı Etnik Kürtçü örgütlerin bir “terör üssü” hâline getiren, böylesi ayyuka çıkmış olan ihanetin üzerine gitmemizden niçin rahatsızlık duyduklarını da bizlere anlatsın. Sonuçta yazımız, BOP Militanı, İslâm-Türk Düşmanı çevreleri rahatsız etmeliydi. Size dokunan nedir?
Sayın Türkeş lütfen şu sorumuz cevap versin:
Türkiye’nin güneydoğusu başta olmak üzere, diğer illerinde asker ve polislerimizi öldürmek için silahlanan Etnik Kürtçü militanlardan kaçı Kıbrıs’taki üniversitelerden mezundur?
Bizim Yakın Doğu üniversitesi özelinde ele aldığımız bu husus, Lefke Avrupa Üniversitesi, Girne Üniversitesi, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi ve hatta devlet üniversitesi olmasına karşın Doğu Akdeniz Üniversitesi için de aynen geçerlidir. Aşağıda Kıbrıs’ı BOP’un Etnik Kürtçü Militanlarının Adası hâline getirenlerin, Sayın Türkeş’in değimiyle “sosyal faaliyetler”inden kareler de yer almakta.
*
Son olarak, İrfan Suat Günsel’in kontrolündeki Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastahanesi’nin, Yahudi Organ Mafyası’nın nakil üssü olduğu gerekçesiyle “organ nakli” izinlerinin kaldırıldığını da hatırlatalım. 2014 Ağustos’unda Ukraynalılardan ucuza aldığı organları zengin İsraillilere naklettiği gerekçesiyle bu yasağı alan Üniversite hakkında, KKTC Sağlık Bakanı Ahmet Gülle’nin yaptığı açıklama hâlen ortada duruyor:
“YDÜ Hastanesi’nde yasadışı organ nakli ticareti yapıldığına dair bariz deliller var. Başsavcılıktan soruşturma talep ettik. İsrail’den alıcıların, Ukrayna’dan da vericilerin gelerek böbrek nakli yapıldığı iddiasıyla Sağlık Bakanlığı’nın komite kurarak YDÜ hastanesine gitti. Ancak ekibin kontrol yapmasına izin verilmedi. Bu durumun şüpheleri daha da artırdı. İsrail’de organ nakilleri ücretsiz yapılırken nasıl olur da bir İsrailli bunu bizim ülkemizde yapmaya çalıştı? Bu insanın kafasında soru işareti yaratıyor. Konu İnterpol’e de bildirildi”
Kıbrıs ve karasularındaki İsrail hâkimiyeti yanında bu hatırlatmamız, YDÜ güdücülerinin yürüttükleri “ilişkiler”in arka plânına dair bir çakıntı olarak kayda geçmesi için.
Yoksa, vatan toprağımız Kıbrıs, zaten Etnik Kürtçüler (PKK-YPG-DEMGENÇ-BARZANİ) ve destekçileri İsrail’in işgâli altında!
11 Mart 2016 – Cuma
Turan YİĞİTALP / KIBRIS ADIMLAR
YakınDoğu Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Girne Üniversitesi,
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi ve Lefke Avrupa Üniversitesi’nden kareler:
/wp-content/uploads/2016/03/12401135_185425245144956_1730651552_n.mp4