BU ÜLKEDE SİYASİ DAVALARDA BİR BEKLENTİM YOK

BU ÜLKEDE SİYASİ DAVALARDA BİR BEKLENTİM YOK

7 Senedir cezaevinde esir tutulan Devrimci Lider Sarp Kuray‘ın Avukatı Sayın Saygın Bedri Gider ile M.A..P (Mutlak Adelet Platformu) adına gönüldaşımız M. Yavuz Uçum‘un gerçekleştirdiği röportajı ilgi ve alakanıza sunuyoruz.

ADIMLAR Dergisi

 

 

“BU ÜLKEDE  SİYASİ DAVALARDA BİR BEKLENTİM YOK”

MAP: Hoşgeldiniz, kendinizi tanıtır mısınız?

Av. Saygın Bedri GİDER: Teşekkür ederim. Hoşbulduk, onbeş yıllık avukatım. Babamın ve iki dayımın avukat olmasının etkisi var mı diye düşünürüm ancak lise yıllarından itibaren ülke meselelerine, toplumsal sorunlara yönelik ilgim beni hukuk tahsili yapmaya itti. Ülkedeki toplumsal adaletsizlik ve haksızlıklarla mücadele edilmesi gereği duymak tabiatıyla politik bir tutum almaya itiyor insanı. Herkesin yetişme şartları ve çevresi o tutumda bir şekilde belirleyici oluyor. Bizim de onbeş onalti yaşlarımızın Turkiye’si 1990 sonrası yıllara tekabül ediyor. O dönemde yaşanan bazı olaylar vardır; Gazi olayları, gazeteci Metin Göktepe’nin dövülerek öldürülmesi, polisin işkencesi sebebiyle yaşanan bazı mağduriyetler… Bu olaylar politik konumlanmamızda belirleyiciydi sanırım. Tabii sonraki okumalarımız ve tecrübelerimiz o yaşlardaki duruşumuzu ahlaki açıdan değiştirmediyse de ideolojik yerimizi sorgulamamıza yardımcı oldu. Bizim sol politik çizgimizin ülke ve toplum gerçeklerimizden uzak olduğunu tespit edince ister istemez o müdahalenin nasıl gerçekleştiğini anlamak için tarihe bakıyorsunuz, tarihe bakınca da bize söylenmiş bir çok yalanı, kurguyu görüyorsunuz. Mesleki tecrübeler de bu arayışı ve yürüyüşü elbette derinleştirdi.
Özellikle Sarp Kuray’ın yargılandığı dava benim açımdan milattır. Sarp Kuray’ı tanımam ve onun 1960’lardan itibaren günümüze sarkan hayatı çevresinde yaşanan birçok olayı öğrenmem de o miladın mühim kısmını teşkil ediyor tabii ki. Bu süreçte Ergenekon ve Kck davasında da avukatlık yaptım ve çok önemli tanıklıklarım oldu.

MAP: Sarp Kuray kimdir?

S.B.G: Babası eski Ankara Valisi dayısı eski Yassı ada Savcısı… Yani devlet sınıfı gerçekliği içinden çıkmış biri Sarp Kuray. Üniversitede okurken Kıbrıs olayları sebebiyle Askerlik mesleğini seçmiş. Daha öğrencilik yıllarının başından itibaren devrimci bir çizgi içinde pozisyon almış. Deniz harp okulunu bitirip Teğmen olarak görev almış ve 1968 öğrenci olayları kapsamında yine deniz kuvvetlerinde subay/öğrenci yapılanmasında da aktif rol almış. Meşhur 6. Filo hadisesini bilirsiniz, özetle Amerikan subaylarının İstanbul sokaklarında kadınlara sarkıntılık ettikleri, sarhoş gezdikleri, ahlakımıza mugayir davranışlar sergilediklerini konu alan kitlesel bir itiraz… Mehmet Şevket Eygi’nin Bugün gazetesinde çıkan bir yazısında Amerikan ordusunun İstanbul’da bulunmasına itiraz eden bu gençliğe karşı Türk-Müslüman’ları göreve çağırıyor Eygi. ABD askerlerini denize atanları bölücü, moskof tohumu diye niteleyip ciddi bir provakasyon yapıyor o yazıda. İşte Amerika ehvendir, orada özgürlükler vardır, din özgürlüğü de vardır falan deyip devrimci gençliği hain ilan ediyor. Bu yazı üzerine Teğmen Kuray görev yeri olan Heybeliada harp okuluna dönünce tamamen bireysel bir kararla nöbetçi subaydan alarm çalmasını tüm öğrencilerin yemekhanede toplanmasını ister onlara mevzu bahis 6. Filonun ülkemizden def edilmesi gerektiğini ve Amerikan askerlerine karşı çıkan yurtsever gençliğe, değerlerimize sahip çıkılması gerektiğini ifade ediyor.

Hadiseden sonra M.Ş.E bir yazı daha kaleme alır ve 6. Filoyu denize dökenlerin vatan haini, Rusçu, Komünist, Leninist-Marksist, kısaca Amerikan askerlerine yapılan bu hadisenin yapılmaması gerektiğini, ve Amerikan’ın müttefikimiz olduğuna dair bir yazı hazırlar. Bunun üzerine Teğmen Kuray aralarında subaylarında bulunduğu bir toplantı yapar ve Ali Kırca’ya bir bildiri dikte ettirir. Bu bildir askeri kıyafetler içerisinde oldukları halde Kuray ve arkadaşları tarafından Milliyet gazetesine verilir ve yayınlatılır. Sarp Kuray’ın fiili devrimcilik sürecinin başlangıcı bu hadiseye dayanır. Ordudan atıldıktan 1971 askeri cuntası tarafından tutuklanır ve 1974 affıyla serbest kalır, sonra 1978’lerde ¨Yol¨ isimli dergi çıkarmaya başlar. Derginin formatı illegaliteden uzak durulması ile ilgilidir ve ayrıca kanlı günlerin geleceğine, faşist bir askeri cuntanın hazırlıkları olduğuna dair birçok makale yer alır. Bu dergi 1978-1979 yılları arasında yayınlanır. Ve nihayetinde 12 Eylül darbesi vuku bulur. Kuray, darbeden bir kaç ay evvel şahsına ve ailesine yönelik ciddi tehditler sebebiyle yurtdışına çıkar ve 1991 yılına kadar dönmez. Yurtdışında kaldığı süre içerisinde hakkında ¨19 Haziran Örgütü¨ nün lideri olduğu iddiasıyla bir dava açılır. Kuray ve onun düşüncesine sahip kişiler meşhur 24 Ocak kararlarına, Türk Lirasını koruma kanunun kaldırılmasına Milli sermayenin Batı’ya peşkeş çekilmesine vs. gibi Milli değerlerimizin yok edilmesine karşı bir bilinç yaymaya çalışır…12 Eylülün Amerikancı bir askeri darbe olduğundan bahisle bu müdahaleye direnilmesini savunur. Kuray, bu tür faaliyet ve eylemlerine devam ederken Serdar Kaya isimli şahıs Kuray’a karşı yeni bir örgütlenme modeli oluşturur. Bu model silahlı mücadeleyi temel olarak kabul eder ve bir an önce uygulanması gerektiğini ısrarla beyan eder. Sarp Kuray ile Serdar Kaya’nın yaptıkları telefon görüşmeleri Kuray’dan habersiz olarak Kaya tarafından kaydedilir. O kayıtlar yıllarca erişemediğimiz en önemli deliller arasında idi.

MAP: Peki daha sonra bu kayıtlara ulaşabildiniz mi?

S.B.G: Bu kayıtlar dava dosyasında da polis tutanaklarında da yoktu, sonradan ortaya çıktı… Evet nihayet o kayıtları aldık, 800 sayfalık deşifre kaydı.

MAP: Kayıtlarda en bariz unsur veya husus nedir?

S.B.G: Serdar Kaya tüm görüşmelerde silahlı mücadelenin elzem olduğunu ısrarla savunuyor S. Kuray ise illegaliteden uzak her türlü eylem ile fikri davanın yürütülmesi gerektiğini söylüyor. Tabi bu arada Serdar Kaya ve ekibi tarafından 46 eylem gerçekleştiriliyor.

MAP: Bu eylemler ne tür eylemler açıklar mısınız ?

S.B.G: Elbette, eylemler arasında işkenceci Polis şeflerinin öldürülmesi, banka ve ya kuyumcu soygunları, Turgut Özal’ın damadının kaçırılması gibi birçok eylem yapılmış ve çoğu kanlı eylem. S. Kuray kendi fikrini savunanlar ile birlikte ve karşı görüşteki fikir sahipleri ile Atina’da bir kongre düzenliyor. Kuray yine bu kongrede ¨Davamız devam etmelidir vatan bizim vatanımızdır kullanacağımız yöntem tamamı ile legal olmalıdır, bunun aksi hepimize zarar verir¨ der. Her şeye rağmen S. Kaya eylemlerine hız kesmeden devam ettirir. 1990 yılında Kaya ve ekibi tutuklanır ama ne ilginçtir ki 8 ay sonra serbest bırakılırlar. Yıllarca yurtdışında kalan Kuray ise bu manzara karşısında hasretini çektiği vatanına döner ve teslim olur. Havaalanında tutuklanıp cezaevine konan Kuray 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra diğerleri gibi tutuksuz yargılanmak için serbest bırakılır. Daha önce serbest bırakılan S. Kaya ve ekibi serbest kalır kalmaz ülkeyi terk ederler. 1999 a kadar süren tutuksuz yargılamada Kuray tüm mahkemelere iştirak eder ve mahkeme Kuray hakkında beraat kararı verir. Diğer yakalanamayan eylemleri bizzat işlemiş sanıklar ise dosyadan tefrik edilir. Savcılık itiraz eder ve 9. Ceza Dairesi Kuray’a örgüt üyeliği cezası verir. Daha sonra dosya tekrar Yargıtay’a intikal ettirilir. Ve bu defa Kuray’a ¨örgütte kumandaya haizdir¨ tespitiyle ceza verilir. İlginçtir ki dosya 3. Kez Yargıtay’a intikal eder ve bu defa Yargıtay 9. Ceza Dairesi eşi görülmemiş bir şekilde davayı nihayetlendirir. Sarp Kuray bu defa örgüt liderliğinden ceza alır. 146 /1 idam cezası verilir. O dönemlerde Abdullah Öcalan avukatı aracılığı ile Sarp Kuray’a bir teklif gönderir. Teklif özetle şöyledir: ¨Ülkede barışın tesisi için 1920,ilk meclis şartlarına geri dönülmesi gereklidir, bu manada Sarp Kuray’ın da aktif tutum almasının yararlı olacağına inanıyorum, arkadaşlarımızın da Sarp bey’e gerekli kolaylığı göstereceğini düşünüyorum.¨ der. Kuray bu teklife olumlu bakar ve yapılan toplantılara iştirak etmeye başlar. En önlerde oturması ve konuşması gereken Kuray görmezden gelinir ¨Hoş geldin¨ denmez. ¨Selam¨ dahi verilmez. Aynı avukat marifeti ile şu mesajı Öcalan a söyler : ¨Beni refüze ettiler, eğer barış için bir görev üstleneceksek örgütünüze bunun talimatını verin, yoksa beni kullanmayın¨ der ve çekilir. Tam da bu anda Sarp Kuray’ın cezası onaylanır ve örgüt liderliğinden cezaevine girer.

MAP: Kaç yıldır cezaevinde?

S.B.G: 7 yıldır Sincan F tipi cezaevinde ağır şartlar altında çile çekiyor. Ama şunu da belirtmek istiyorum cezası onaylanmak üzere iken kendisinde bizzat yurtdışına çıkması gerektiğini ısrarla teklif ettim o ise bana aynen şöyle söyledi; ¨Kaçmayacağım. İçerde ölürsek de şan şeref olsun Türkiye ye¨ dedi, bugüne kadar da hiçbir şekilde halinden şikayet ettiğini duymadım, kendisi çok onurlu, dirençli bir insandır.

MAP: Serdar Kaya ve ekibi ile ilgili bir gelişme var mı?

S.B.G: Serdar Kaya Interpol tarafından aranmakta. Eğer o bulunup ifadesine başvurulabilirse tüm hadiseler çözüldüğü gibi üstü kapalı kalmış birçok mesele gün ışığına çıkmış olacak.

MAP: Biraz açar mısınız?

S.B.G: Şöyle, Serdar Kaya ve Hakan Etyemez gibi bazı isimler sizinde hatırlayacağınız üzere ¨Devrimci Karargah¨ Örgütünün liderleri, pozisyonundalar, bu örgütün de şaibeli bir örgüt olduğu herkes tarafından malumdur. Bahsettiğim isimler konuşturulursa birçok hadise aydınlanır. Interpol tarafından aranmaları çıkan bu şahıslar A Haber tarafından Almanya’da tespit edilip kameraya alınmışlardır, ana haber bültenlerinde görüntüleri yayınlanmıştır. size ilginç bir bilgi daha vereyim Hakan Etyemez ve Serdar Kaya’nın ticari sicil kaydını sorgulattığımda Almanya’da kendi ismi ile kendi sicil kaydı ile ticaret yaptığını öğrendim. Alman Hükümetinin bu tür meselelerde parmağı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kişiler TC tarafından talep edilmelerine rağmen Alman devleti bu kişilerin yakalanamadığını bildiriyor. Ancak A haber kanalı bu kişilere rahatça ulaşabiliyor. Kısacası bu dava çözülür ise devlet içerisinde ki ajan yapılanma ortaya çıkar. Yine bir ilginç bilgi vereyim; AİHM kararı sonrası yeniden başlayan yargılamada savcılık yapan Sadrettin Sarıkaya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ameliyat edilmesi esnasında hatırlayacağınız üzere Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı gözaltına aldırıp tutuklatmaya çalışmıştı, sanırım anlaşılıyor.

MAP: Son olarak söylemek istedikleriniz?

S.B.G: Güncel mesele olduğu için şunu söyleyebilirim; Can Dündar meselesi Anayasa Mahkemesinde 2-3 ay içerisinde çözüldü. Sarp Kuray için bir buçuk sene önce yapılan Anayasa Mahkemesi müracaatı halen sıraya bile girmedi. Peki bizim sorma hakkımız yok mu? Sarp Kuray’ın Can Dündar’dan farkı nedir? Fethullah Gülen çetesinin kesinlikle bu davada Sarp Kuray’ın ceza alması yönünde bizatihi parmağı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu çete vatanın karışmasını, kaos yaşamasını, bölünmesini ve emperyalizmin himayesine girmesini istemektedir. Şunu da hepinize tekrar hatırlatmak istiyorum ki Türkiye’de adalet, gerçek adalet sıfatsız, arkası olmayan, belli güç merkezlerine dahil olmayanlar arasında makul sürede olmasa da bir şekilde sağlanmaktadır. Yani şu karşıdaki kuruyemişçi ile ona fındık, fıstık satan arasında ihtilaf olduğunda hukuk işler. Fakat, siyasi davalarda gördüm ki bu yargılamalarda asla ama asla adalet yoktur. Bu tip gerisinde başka hesaplaşmaların olduğu davalarda adalet gerçekleşemez.

MAP: Çok teşekkür ederiz

S.B.G: Asıl ben teşekkür ederim, bana bu imkanı sunduğunuz, konuşmama fırsat verdiğiniz, Sarp Kuray beyefendinin uğradığı haksızlığı dile getirmemi sağladığınız için… Mutlaka Adalet Platformu ümit ediyorum ki bu manada adaletin yerini bulması noktasında çok büyük, muazzam görevleri icra edecektir.

 

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: