ŞINAV ÇEKERKEN “KAYSERİLİ PAZARLIĞI” YAPMAK
Geçtiğimiz haftalarda sosyal medyaya iki fotoğraf ve video görüntüsü düştü. Videonun birinde muhtemelen müslüman birkaç başörtülü kadın, Avrupa şehrindeki bir kafenin terasında oturan futbol kulübü taraftarlarından para istiyorlar. Taraftarlar ellerindeki bozuklukları kadınlara doğru fırlatıyorlar. Söz konusu kadınlar da bozukluğu almak için adeta birbirleriyle yarışıp kapmaya çalışırken taraftarlar kahkahalar atıyorlar. Bazıları da kadınlara şınav çektiriyor.
Bir diğer fotoğraf: Muhtemelen dilenen başörtülü bir kadın otururken, iki batılı erkek kadının başına bevlediyorlar…
Fotoğraflar sosyal medyada paylaşılmasıyla birlikte haklı olarak Batı aleyhtarı birçok yorum yapıldı. Bunlara yenisini eklemeye gerek yoktur.
Bu tepkiler bir tarafıyla halis insanî tahassüsün gereği olduğu gibi, diğer tarafıyla psikolojide “yansıtma” denilen halet-i ruhiye ile alakalı. Üzerinde durmak istediğim nokta da burası. “Yansıtma” tepkisi bir bakıma tasavvuftaki nefs hilesi dediğimiz kavrama denk gelir. Batıya karşı hamasi nutuklar atıp nefsimizi temize çıkartmayı ahlakî bulmuyorum.
Sormamız gereken soru o kadınlar hangi sebeble oraya gittiler?
Bu acı gerçeğin psikolojik, tarihî, siyasî, fikrî vs birçok saiki üzerinde samimiyetle düşünerek hâl çaresine bakmak. Aksi halde bir yandan Batıya küfrederek nefsini yelleyip, diğer taraftan “AB’ne vizesiz giriş”i matah bir şeymiş gibi takdim etmek gibi samimiyetsizlikle, ahlâksızlık girdabında debelenip dururuz…
Mezkûr fotoğraf ve videonun sembolik mânâsı olduğu muhakkak. Batı medeniyetinin Müslümanlara bakışı ve sözde müslümanların bunun karşısındaki durumu.
Bu tavırlar fert plânında olduğu gibi toplum ve devlet plânında da aynıdır.
Buna birkaç misâl verecek olursak:
Geçtiğimiz günlerde mülteciler ile alakalı AB yetkilileriyle yapılan pazarlıkların “Kayserili Pazarlığı” şeklinde pişkince takdim edilmesinin, alacağı birkaç avro bozukluk için şınav çeken bedbaht kadınlardan ne farkı vardır?
Yine “Bağdat’a ilk bomba düşer düşmez 8.5 milyar dolar alırız” diyen -dilenen mi dersiniz, yoksa hangi sıfatı bulursunuz takdir sizin- Bush’dan “at pazarlığı mı yapıyorsunuz!” şeklinde azar işitmek, sözde müslüman dilencininkinden daha mı az zillet manzarasıdır?
Yine Cumhurbaşkanı’nı AB kapısında ağzına el arabasıyla para doldurulan bekçi köpeği şeklinde karikatürünün çizilmesinin, üzerine bevledilen kadına yapılan hakaretten farkı nedir?
Samimiyet, ekmek kadar, su kadar muhtaç olduğumuz şey!
E. Doğan ŞEYHOĞLU