DOĞRU, SÜNNİ DEĞİLSİN!.. SEN BİR MEZHEPSİZSİN!
“BOP Eşbaşkanı” sıfatıyla yıllardır iktidarda olan Tayyip Erdoğan, Sünni olmadığı şeklindeki ısrarlı beyanlarını sürdürüyor.
Geçmişte gerek İran ziyaretinde, gerekse Irak’ın kukla hükümetine yaptığı ziyaretlerde defalarca kullandığı “ne Şiîyim, ne Sünnî” sözlerini “İslâm ülkeleri zirvesi” adlı toplantıda ve sonrasındaki basın toplantısında, ardından “Kutluk Doğum Haftası” programında da tekrar eden Tayyip Erdoğan, Hak veya Batıl, hiçbir mezhebi tanımayan MEZHEPSİZLİK mezhebine bağlı olduğunu beyan etmiş oldu.
10 Temmuz 2008 tarihinde Irak’ta “Ben ne Şii’yim, ne Sünni. Ben Müslümanım” ve 7 Ocak 2015 tarihinde İran gezisinde “Beni burada ne Şia ilgilendirir, ne Sünni ilgilendirir. Beni müslüman ilgilendirir” açıklamalarında bulunan Erdoğan’ın bir de bu sene başında Arabistan ziyareti dönüşünde uçakta yaptığı açıklamaları vardı.
Hatırlanacağı gibi Akit yazarı Hasan Karakaya’nın vefatı üzerine 2 Ocak 2016 tarihinde Suudi Arabistan gezisini yarıda bırakıp dönüş yoluna giren Erdoğan’ın, uçakta yaptığı açıklamalar 4 gün boyunca haberleştirilmemiş, daha doğrusu yandaşları tarafından kamuoyundan gizlenmişti. 4 gün sonra Hürriyet’in gündeme taşıdığı haberde, Erdoğan’ın uçakta “İsrail’e muhtacız” açıklamasını yapıyor ve ardından İsrail’e muhtaç bir “Müslüman” profiliyle şu lâfları da ediyordu:
“Ne Sünni ne de Şii. İslami, İslami. Olaya böyle bakmak lazım. Biz, mezhepçi bir yaklaşım içinde olmadık.”
Erdoğan, ısrarlı bir biçimde Sünni olmadığını beyan eden sözlerini, geçtiğimiz hafta boyunca birkaç defa daha tekrarladı. Bu çerçevede, “İslâm Ülkeleri Zirvesi”nde konuşan Erdoğan “ne Şii dinindeniz ne Sünni dinindeniz” lafını ederken, dün “İslam İşbirliği Teşkilatı” Genel Sekreteri İyad Medeni ile ortak basın toplantısı sırasında da aynı sözlerini tekrarladı:
“Biz mezhepçilik noktasında ne Şii dinindeniz ne de Sünni dinindeniz. Bizim tek dinimiz var biz Müslümanız.”
Aynı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca “Hazreti Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” temasıyla İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Kutlu Doğum Haftası Açılış Programı’ndaki konuşmasında da hakkındaki “acaba Sünni mi?” zannı karşısında, ısrarlı red tavrını dile getirdi:
“Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur, bizim Şia diye bir dinimiz yoktur, bizim tek dinimiz İslam’dır, bunu böyle bilmemiz lazım.”
Erdoğan’ın, hakkında “acaba Sünni mi?” suâline karşın şüphe bırakmayacak bir şekildeki ISRARLI bu cevapları ne mânâya gelmektedir?
Birincisi, Erdoğan kesinlikle Ehl-i Sünnet Vel-Cemaat itikadına bağlı bir SÜNNİ DEĞİLDİR!
İkincisi, bir problem olarak ortada duruyor: Öyleyse Erdoğan, nasıl bir itikada sahip?
Kendi ağzından çıkan sözü putlaştırırcasına pek beğenen ve defalarca kamuoyuna açıklamaktan geri durmayan Erdoğan’ın “ne Şiîyim, ne Sünni” lafı, onun ya Şiî ya da bir MEZHEPSİZ olduğunu beyan etmekte. Zira bu ve benzeri ifâdeler ancak bu anlayışlara mensup olanların ağızlarından çıkar.
“Takıyyeyi” itikadi esas alan Şiîlik yanında Mezhepsizlik, Hak mezhepleri inkâr ederek kendisini “mezhepler üstü” gören bir sapkınlığın mezhebine mensup olarak, hususiyle 70’lerden beri Anadolu’nun Ehl-i Sünnet Vel Cemaat anlayışına saldırmış bir sapkın anlayıştır.
Bu çerçevede; Hanefi, Maliki, Şafiî, Hambeli Hak Mezheblerinden birine bağlı olan herhangi biri, bu sözü söyleyemez!
ALİ EREN HOCAEFENDİ’NİN RÖPORTAJINDAN
Hatırlanacağı gibi Ağustos 2015 tarihinde, Adımlar Dergisi olarak Ali Eren Hocaefendi ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, Edoğan’ın söz konusu sözlerini sormuştuk… İşte Ali Eren’e sorduğumuz soru ve cevabı:
ADIMLAR: Hatırlarsanız Erdoğan 2008’de Irak’taki bir gezisinde “Ben ne Şiîyim, ne Sünnîyim!” diye bir açıklama yapmıştı. Geçtiğimiz ay da bu defa İran’a yaptığı bir ziyaret sonrasında da benzer bir ifâde kullandı. Öncelikle “mezheb” nedir? Ve Erdoğan’ın mezhebinin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Benzer cümleler karşısında Ehl-i Sünnet Âlimlerinin geçmişte tutumları ne olmuştur?
ALİ EREN HOCAEFENDİ: Şimdi, Erdoğan’ın mezhebinin ne olduğunu düşünmek değil de, insanın sözü kendisini bağlar. Sayın Erdoğan’ın kendi sözünden gitmek lazım. Meselâ, kendisi, kendi ağzıyla Şiîliği de, Sünnîliği de reddetti! Ne dedi; “ben müslümanım, benim ne Şiîlik ve ne Sünnîlik diye bir dinim var!” dedi. Şimdi burada bir de “elastikiyet” var. Şöyle ki, “bizim, diyor, ne Şiîlik ve ne Sünnîlik diye bir dinimiz var. Yok böyle bir şey!” diyor. İyi de, dünyada “benim dinim Şiîliktir!” veya “benim dinim Sünnîliktir!” diyen birisi var mı? Böyle bir iddiada bulunan var mı? Yok!.. Olmadığı hâlde “var” gibi düşünerek bu cümleyi söylemek, Şiîliği ve Sünnîliği reddetmektir!.. Şöyle dese; “Müslüman olan bir kimse, benim dinim Şiîliktir, benim dinim Sünnîliktir derse yanlıştır” deseydi bu tamam. “Çünkü Sünnîlik ve Şiîlik mezhebdir” deseydi bu tamam. Sünnîlik ve Şiîliği o cümleyle bir kenara atıyor, itiyor, kenara alıyor; “benmi dinim İslâm!” diyor. Pekiyi de, İslâm da, İslâm’ı sen neye göre yaşayacaksın? Mezhebe göre yaşayacaksın!.. Şimdi meselâ, Edirne’den birisi girdi Türkiye’ye. Türkiye’de yapacağı işleri görmesi için herhangi bir yola girmesi icâb eder mi, etmez mi? Orada kalmak olmaz, mutlaka bir yola girmesi lazım. Müslüman da, eğer İslâm’ı yaşayacaksa, mutlaka bir yola girmesi lazım. O da mezheb işte! Şimdi “Peygamberimiz zamanında mezheb var mıydı” diyen cahillere, burada cevap vermeye lüzum yok. Meselâ bir yeri insanın kanadığı zaman abdesti bozuluyor. Bu şekilde namaz kılamıyoruz. Bu bir mezheb hükmüdür. Şimdi o zaman mezheb din mi, değil mi?!. Mezheb bir mânâda, tam mânâsıyla dindir işte!
Ali Eren Hoca’nın gerek “ne Şiiyim, ne Sünni” lafını söyleyen Erdoğan’ın Humeyni için Cami basıp bir imamı tehdit ettiği gençlik yılları, gerekse Mezhepsizlik hakkındaki açıklamalarının tamamını okumanızı tavsiye ederiz. (1-2)
BOP EŞBAŞKANI’NIN 14 YILLIK İCRAATLARI ORTADA
Erdoğan-AKP iktidarlarının, ANADOLU ahâlisinin itikadda ve amelde mensub olduğu Ehl-i Sünnet Vel-Cemaat anlayışına karşı tutumu, 14 yıllık bir yakûn hâlinde ortadadır:
İrancı-Şiî artığı sapık Mustafa İslâmoğlu’nun, Hayrettin Karaman, Abdülaziz Bayındır’ın ve benzerlerinin AKP iktidarı öncesi durumlarına bakmakla, bugünkü durumlarına bakmak dahi bunu görmek için yeterlidir… Ayrıca, hiçbir iktidarın -28 Şubat’ın bile- cesaret edemediği bir saldırganlıkla, Marifet Derneği’nin Beykoz-Çavuşbaşı’ndaki Mahmud Efendi Külliyesi’ne gösterdiği muamele de Mezhepsizlerin İslâm’ın bâtını reddeden karakterlerini gösterir şekilde ortada… Benzer şekilde, İslâm’ın küfür karşısında Cihad-Azamet Yolu’nu temsil eden Ehl-i Sünnet Vel-Cemaat anlayışına düşman Mezhepsizlik mezhebine mensup olan BOP Eşbaşkanı olarak iktidara getirildiği zaman başlatılan Irak’ın işgaliyle birlikte İsrail’in amansız düşmanı Ehl-i Sünnet Lider Saddam Hüseyin ve Libya’daki Kaddafi’nin katlindeki rolüne; Afganistan, Irak, Libya ve sair İslâm beldelerinde milyonlarca Sünnî kardeşimizin katlindeki rolüne bakmak da gerekmekte… Bütün bu işgâllerin siyasî neticesi olarak Ehl-i Sünnet mücahidlerin katledişine ortak olurken, Şiî yayılmacılığının önünü açışına… Kendi Diyanet Başkanı’nın İran’da Şiî sapkınların ardında utanmadan namaza(!) durmasına… 70-80 ve 90’lar boyunca Mezhepsizliği ve İrancılığıyla temayüz etmiş bütün sapkınları bürokrasiye yerleştirmesine, etrafında danışman yapmasına… Ve saire…
Evet, bu veriler ve kendisinin ısrarlı beyanları ışığında Erdoğan’a zaten artık kimse “Ehl-i Sünnet’tir” diyemez.
Geçmişi itibariyle “meâlci”, “hadis inkârcısı”, “tasavvuf düşmanı”, “kaynaktan yapmalıyız”cı bir mezhepsiz olduğu bilinen Erdoğan’ın bu sözleri ve icraatlarından yola çıkarak Takıyyeci (yalancı ve sahtekâr) Şiî bir İrancı mıdır, yoksa reformist bir mezhepsiz mi?
Tabiî, kendisi hakkında “ilâhlığa varan” küfür sözlerini söyleyenleri taltif edişiyle, kendisinin ilahlığında yeni bir dinden bahsetmek de mümkün olabilir ki, bu soruya cevap arayanlar AKP çevrelerindeki bu “Erdoğan ilahlığındaki yeni din”e inanan söz konusu sapkınların sözlerini göz önüne almalı.
Biz, söylem ve vehmettirme sahtekârlığına kapılmadan, zahire göre hükmeden Şeriat’a nisbetle “tezahürlerin özü gösterdiği” siyaset alanındaki uygulamalarından yola çıkarak Tayyip Erdoğan’ın ne menem bir “İslâm” anlayışına mensup olduğunu tablolaştırmaya devam edelim…
(DEVAM EDECEK…)
Aydın KALKAN
1- /ali-eren-hoca-ile-mulakat-2/
2- /video-ali-eren-hocadan-ehl-i-sunnet-dusmanlari-hakkinda-degerlendirmeler/