DÜN NE DEDİYSEK, BUGÜN DE O: SAVAŞ ŞARTLARINA HAZIR OL!
ADIMLAR Fikir, Kültür, Siyaset Platformu’nun 7 Ekim 2014 tarihinde Kurban Bayramı vesilesiyle düzenlediği “Bayramlaşma Toplantısı”nda, Genel Başkanımız sayın Ali Osman ZOR’un yaptığı açılış konuşmasının metni ve görüntülü kaydını tekrar dikkatinize sunuyoruz.
Türkiye’nin içinde bulunduğu savaş şartlarını ve hazırlıkların bu yönde yapılması gerektiğine iki sene önce dikkat çeken bu konuşma sonrasında, 25 Mart 2015 tarihinde, toplantının gerçekleştirildiği ADIMLAR Dergisi bürosu hedef alınarak bombalanmış ve Ali Osman bey ile birlikte üç gönüldaşımız yaralanırken, kardeşi, gönüldaşımız Ünsal ZOR şehîd olmuştu.
15 Temmuz 2016 Saldırısı, Suriye’nin Kuzeyi’nde kurulan Siyonist Duvar, Antep, Bitlis, Elazığ, Van, Hakkari ve Diyarbakır’da gerçekleşen son saldırılar, apaçık bir savaşın içerisinde olduğumuz gerçeğini, bugün, görmezden gelen zihinlere dahi dayatmıştır. Bizim için (geriye doğru takip edilirse herkes için) bu süreç, fiîli olarak 25 Mart 2015 tarihinde ADIMLAR’a düzenlenen kahpe saldırı ile başladı ve devam etmekte. O zaman ilan ettiğimiz tavrımızın yine arkasındayız; bu saldırıya kim sessiz kaldı ve tepki göstermediyse, bu savaştan nasibine düşeni alacak… Bizim için bu savaşın tarafları bellidir: Coğrafyamızı işgal eden Saldırgan Batı gücü ve işbirlikçileriyle, onların karşısında saf tutanlar.
Genel Başkanımız Sayın Ali Osman ZOR’un “istikrar ve güven ortamı” naralarının atıldığı 7 Ekim 2014 tarihinde Savaş şartlarına hazırlık çerçevesinde dile getirdiği hususlar 15 Temmuz ruhunun biricik habercisi olup, ADALET’in tam olarak tesis edileceği SON HESAPLAŞMA gününe kadar gerçekliğini sürdürecektir.
DÜN NE DEDİYSEK BUGÜN DE O!
ALİ OSMAN ZOR’UN 7 EKİM 2014 TARİHLİ
BAYRAMLAŞMA TOPLANTISINDA YAPTIĞI AÇILIŞ KONUŞMASININ METNİ
Bayram vesilesiyle bir araya geldik ama, görünen o ki bundan sonra şartların zorlamasıyla, daha çok bir araya gelmek gerekiyor.
Hepimizin malûmu olduğu üzere, Türkiye’de ve Dünya’da şartlar her geçen gün biraz daha “savaş durumu”nu andırmakta. Dolayısıyla da gönüldaşlarımızın ve dostlarımızın zor durumda kalmamak için veya zorluklarla baş edebilmek için daha çok bir araya gelmesi gerekiyor. Mekân, şehir neresi olursa olsun, neresi müsait olursa olsun. Bundan dolayı da bugünkü bayramlaşmayı ben, kendi adıma çok önemsiyorum. Dolayısıyla da hepinize, davetimize icâbet edip geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Tabiî ki, geçen bayramda olduğu gibi bu bayramın da bizim için farklı bir tarafı var; 16 seneden beri Kumandanımız bayramlarda “içerde”ydi, geçen bayram olduğu gibi, bu bayram da dışarıda. Hâliyle, tabiî ki cezaevlerinde gönüldaşlarımız, dostlarımız, Müslümanlar olmakla beraber, onların hasret duygularına ortak olmakla beraber, Kumandanımızın dışarıda olması, bizim için ayrıca bir sevinç sebebi. Bunu laf olsun diye değil, gerçekten hissettiğim için söylüyorum. Meselâ geçen bayram, gerçekten bir “bayram” havasına girmiştik. Bu bayram da gönüldaşların ekseriyetinin yine o hava içerisinde olduklarını zannediyorum. Tabiî ki bu “bayram havası” derken, “vur patlasın, çal oynasın” mantığı değil, Kurtuluşumuzun daha yakın olduğu hissiyatını dile getirmeye çalışıyorum.
Çünkü, bayramla birlikte, hepimiz takip ediyoruz; bölgemizdeki savaş, karışıklık sınırlarımızın içerisine girmiş durumda. Ve belki de, biz şu ân burada konuşurken ülkemiz, bir savaşın içine girmiş de olabilir. Dolayısıyla arkadaşların, gönüldaşların bu hususa dikkat etmesi ve yoğunlaşmasında bence fayda var. Çünkü, daha önce Müslüman toplumlarda, meselâ Bosna Hersek’te veya daha yakın coğrafyamızda Suriye’de Müslümanların ne kadar hazırlıksız yakalandıkları, hazırlıksız olduklarında da başlarına ne geldiğine hepiniz şahid oldunuz.
Dolayısıyla, bu bayram vesilesiyle lafı fazla uzatmadan hepimizin, günlük hayatımızdan iş ilişkilerine kadar bütün ilişkilerimizi –kendi kanaatim olarak söylüyorum- bu şartlara göre dizayn etmemiz gerektiği, şu ân yaşadığımız şartlarda, çok kuvvetli olarak bize kendini dayatıyor.
Hâliyle de, söylenemeyeceklerin haricinde, söylenebilecekleri hemen bir çırpıda söylemek gerekirse; madde madde, alt alta dizmekten ziyâde, bir nevî 99 Şartları’nda o günleri yaşayanlar o gün Kumandanımız ne tür hazırlıklardan bahsettiyse, ne tür hazırlıklar içerisinde olmamız gerektiğini söylediyse, aslında bugün de aynı hazırlıklar içerisinde olmak gerekiyor diye düşünüyorum. Bunun, erzak ayarlamaktan tutun da, küçük çocuğu olanların, onlara yönelik süt tozudur, mamadır ve saire… Çünkü bu tür durumlarda şartlar sabahtan akşama değişebiliyor; sabah gayet rahat yolda yürüyerek işinize giderken, akşam dönemiyorsunuz. Dolayısıyla bu şartları kim, şartların gereği, şartların icab ettirdiği hususlar içerisinde değerlendirip ona göre hazırlık yaparsa, tecrübeler göstermiştir ki, –sadece bizim ülkemizde değil, farklı farklı yerlerde- o hazırlık içerisinde insanlar hayatta kalabildiği gibi, etrafı da onlar toparlayabilirler. Yani, bu şartlar içerisinde güçlü, kuvvetli, dayanıklı, muhtemel zorluklarla baş edebileceğini hissettiren hareketler hem etrafı toparlayabilecek kabiliyette oluyorlar, hem de iç ve dışta herhangi bir düşman saldırısına karşı “direnişin merkezi” konumuna da yerleşiyorlar.
Biz, kendi tarihimizde de bunu birkaç sefer yaşadığımız gibi, şu ân bölgemizde de takip ediyoruz. Dolayısıyla da, -o söz Napoleon’a mı aitti, bilmiyorum- “silâhsız dövüşmektense, silahsız savaşmaktansa, kırık silahla dövüşmeyi tercih ederim” sözüne binaen, bomboş veya sıfır bir hazırlıkla yakalanmaktansa “zor şartlara ait”, “zor şartlarda kullanılmak üzere” yapılan bir hazırlık, ideal olanı yapmamaktan daha iyidir. Yani biz, “ideal olanı yapamıyoruz” diye hiçbir hazırlıktan geri durmamak gerekir. Bugünkü bayramlaşma vesilesiyle benim altını çizmek istediğim husus buydu. Bu konuyla ilgili arkadaşların söylemek istediği bir şey olursa, bir sohbet toplantısı içerisinde programımıza devam edebiliriz. Tekrar hepinize hoş geldiniz diyorum;
Bayramınız mübârek olsun.
Ali Osman ZOR
ADIMLAR Fikir, Kültür, Siyaset Plâtformu
Genel Başkanı