KÖPRÜDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ
15 Temmuz’da gösterilen “beyzbol” sopasından tam 40 gün sonra askeri birliklerin önünde bekletilen çöp kamyonları çekildi ve 1991 ile 2002 saldırısında ABD güdümlü sınır dışı bir harekâta refleks olarak karşı çıkan TSK bu defa hiçbir temyiz kabiliyeti kalmamış olaraktan apar topar “IŞİD’le mücadele” için Suriye’ye gönderildi. O günden beridir askerin henüz hapse atılmamış kısmı fiilî bir savaş hâlinde ve bölgeyi Arap direnişinden ayıklamak için türlü operasyonlar yapıyor.
Şimdi bir vatandaş olarak kafamı kurcalayan bazı noktalar var. Suriye’ye Türkiye’nin çıkarları için mi müdahil oluyoruz? Öyle olsaydı 800 km sınırını kaptırdığın bölgede ABD kara gücü olarak savaşan PYD/PKK mevzilerine yüklenirdin. Bunu yapmadığın gibi PYD/PKK’nin ABD’nin kara gücü olmasını kıskanırcasına, “hayır ben daha iyi kara gücü olurum” diyerek eli kolu kırılmış orduyu ABD kara gücü olarak savaştırmak için 40 takla atıyorsun.
Rakka’yı, Cerablus’u alıp kime teslim edeceksin? Irak’ta Barzani’ye teslim ettin, Suriye’de Salih Müslim’e… Buradaki teslimat bitince birileri gelir senin Güneydoğu’nu da Öcalan’a teslim eder…
ABD/İngiliz sömürgeciliği, 100 yıl önce Kürtleri dört parçaya bölüp dört devlete yamamış: Irak, İran, Suriye, Türkiye… Şimdi Kürde “sana devlet kurduracağım” diyerek dört devlete karşı savaştırıyor. Irak’ta tamamlandı. Suriye’de tamamlanmak üzere… İran’da arada bir kaşıyorlar… Türkiye’de süreç devam ediyor.
Fırat’ın doğusundaki ve batısındaki bütün şehirler yakıldı yıkıldı. Kürdün de, Arabın da, Türkün de çocuklarını birbirine kırdırılıyor. Bölge insansızlaştırılıyor. Buna özellikle dikkat edilsin, bölge insansızlaştırılıyor. “Kürt devleti kuruyoruz” diye mücadele ettiğini sanan safdil kesimi, Büyük İsrail veya Yeni Babil imparatorluğu kurulduğu vakit Filistinlilerin pozisyonuna düştüklerini görecek.
Mesele Kürt devleti kurmak olsaydı, 100 yıl önce Kuveyt, Bahreyn gibi kasabalarda devlet kuran batı, Kürtleri dört parçaya ayırıp dört devlete yamamazdı. “Aha burası Kürdistan, başkenti de Erbil” der geçerdi. Kim itiraz edecek durumdaydı ki?
Haydi 100 sene öncesini idrak edecek politik yeterliliğimiz ve tarih şuurumuz yok. 1991’den beri olanlardan niye ders almıyoruz? Öyle görünüyor ki duvara toslamadan kimsenin akıllanacağı yok. Az kaldı. Köprüden önceki son çıkışı da geçmek üzereyiz. İnşallah son ânda bir EL müdahil olur da, duvarın altında kalan, bu millet değil; bu duvarı inşâ eden ve inşâya harç taşıyanlar olur.
Av. Mehmet TIĞLI