AKP-FETÖ: BU NEYİN KAVGASI?!!
İşbu tablo, AKP ile FETÖ’nün ittifak ve ihtilâf hâlinde olduğu meseleleri gösterir.
Buna itiraz edecek olan hiç uğraşmasın, bizi de uğraştırmasın, meşrebine göre AKP ve/veya FETÖ tanrılarına layık bir tapınak inşâ edip ibadetlerine devam etsin, kendisini de çevresini de daha fazla kandırmasın. Hakikatin görevi, insan zihninden sâdır olabilecek her türlü saçmalığa cevap yetiştirmek değildir ve olamaz. “Allah’tan başka ilah yoktur” diyen biz hürler mesele konuşacağız.
İnsanoğlunun bazı dertleri bedihî olduğu gibi bazı nazarî dertleri de olmalıdır. Yani kendisine dert gibi gelen her şeyin gerçekten dert olup olmadığını öğrenmek zorunda olan bir varlıktır. Bunu öğrendiği zaman kişide bir ilah, âlem ve insan tasavvuru oluşur. Bütün ciddi ittifak ve ihtilâflar da bu tasavvurlardan doğar.
Lakin insanoğlu, sadece ciddi meseleler üzerinden çatışan bir varlık da değildir. Hakikat gözünde incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler üzerinden dünya savaşı çapında kavgalar yaşanabilir.
Açıkça belli oldu ki, ortada dönen kavganın şiddetli olması, ihtilâfın şiddetini vacib kılmaz. Taraflar davalarında ne kadar samimi olurlarsa olsunlar, kavgayı ne derece müteal değerlere bağlarlarsa bağlasınlar, hakikat, hükmünde hatır dinlemez ve tüm bu didişmenin son tecridde “nefsî” olduğunu tayinde gecikmez.
Tablodan bir misâli çekelim: Dikkat ediyor musunuz, FETÖ’nün yediği haltlar hakkında o kadar şey söyleniyor. Siz hiç Cumhurbaşkanı’nın, Hükümet’in, bir milletvekilinin, muhalefetin, Diyanet’in, bir gazetecinin, bir hocanın “Dinler-arası Diyalog”tan bahsettiğini duydunuz mu? “FETÖ bizi ılımlı İslâm’a malzeme yapmak istiyor” şeklinde bir çıkış gördünüz mü? “Amansız düşmanlar” arasında bu nasıl bir müşterektir ki hiç mevzu edilmez de, ortada nasıl bir tufan koparsa kopsun tenkitten muaf tutulur? Ne herhangi bir ittifakınız bu derece temeldir ne herhangi bir ihtilafınız… Bu güçlü müşterek üzerinde hangi kavga hakikat buudunda gerçek bir mühimlik belirtir veya müdâhil olmayı gerektirir?
Bir fıkra: Zengin ve yaşlı bir adam, iki genç oğlunun tekme tokat kavga ettiğini görür. “Yazıklar olsun size” der, “Ben daha ölmeden miras kavgasına mı tutuştunuz?” Büyük oğul der ki, “Öyle şey olur mu babacığım, kadın meselesi bizimki”. “Haa, peki kimmiş bu kadın?” diye sorar baba, muzipçe… “Kim olacak, yeni evlendiğiniz genç kadın!” der küçük oğul…
Görmek istemeyenden daha kör kim olabilir?
Cem TÜRKBİNER