DARBEYE DARBE AMA KİME FAYDA?
Adalet oksijen gibidir, varlığını değil yokluğunu hissederiz. Olmadığı ân çırpınırız oksijensiz kalmış gibi spazm geçirir bütün zerrelerimiz acıyarak. Hukuk, adalet ihtiyacınızı karşılayacak kurallar ve fikirler bütünüdür. Darbe ise mevcut hukuku ve yönetimi sarsıcı bir eylem ile kaldıran ve başka yönetimi ve hukukunu getiren hadisedir.
Darbenin önlenmesi de eski hukukun devam etmesi, darbeye kalkışanların getireceği hukuka geçit verilmemesi demektir.
Siyasetin söz sahipleri ve medya organları 7/24 “hainlerin, üst aklın, şerefsizlerin darbeye kalkıştığını, ama halkın desteği ile darbenin engellendiğini hukukun ve demokrasinin korunduğunu” zihinlerimize boca etmektedir.
Birileri bir şeye kalkıştı ama başkaları da atik davranıp asıl darbeyi yapıverdi. Nasıl mı? İnceleyelim:
1980 darbesi ile gelen ve yine bir darbenin ürünü olan 82 anayasası vardı yürürlükte 15 Temmuz öncesi. Darbe ürünü ama halihazırda mer’i olan bu anayasanın 119, 120, 121. Maddelerine göre OHAL ilan edildi 15 Temmuz sonrası.
“Olağanüstü hâl”in olağan hâlden farkı bazı hakların sınırlandırılabilmesi ve bunun meclis kararına ihtiyaç duyulmadan bakanlar kurulu kararı ile kanun gücünde kararlar alarak yapılabilmesidir. Peki, bu sınırlandırmaların sınırı nedir? Anayasa 15. Maddesi, kanun gücünde kararları alanlar ve bu kararları uygulayanların koyacağı sınıra da sınır çekmiştir. Sınıra çizilen sınırı hep birlikte okuyalım;
82 Anayasası Madde 15.– Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
Yani olağan üstü hâlde bile “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz”mış. Başka bir ifâde ile en ilkel hukukta bile var olan masuniyet karinesi olağanüstü hâlde dahi devam edermiş. Suç ve cezalar geçmişe doğru yürütülemezmiş, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamazmış.
Bunu kim diyor? Darbeye karşı “koruyup kolladığımız” anayasa diyor. Uzun yazmayı sevmem, devam edeceğiz.
Av. Mehmet TIĞLI