“KADERİN ÜSTÜNDE BİR KADER VARDIR” -VE TRUMP ABD’NİN YENİ BAŞKANI OLUR-

“KADERİN ÜSTÜNDE BİR KADER VARDIR” -VE TRUMP ABD’NİN YENİ BAŞKANI OLUR-

Ne güzel ki, dünyanın muhtelif bölgelerine “demokrasi taşımak” gibi bir derdi olmayan gerçek bir Amerikalı başkan oldu. Varlığını Amerika’nın dünyaya demokrasi(!) taşımasına borçlu olanlar ne kadar ah vah etse yeridir.

Geçen gün yazarlarımızdan Av. Mehmet Tığlı başkalarının sayfalarla izah edemediğini iki kalem fırçasıyla çerçeveleyen keskin üslubuyla “mütekabiliyet” (karşılıklılık) ilkesi üstünde durmuştu. Huyumuz kurusun ki, hukuka çok bağlığız. Hep Amerika ve Amerikancılar bizim seçimlerimize dair analizler yapacak değil ya… Mütekabiliyet ilkesi yerine gelsin ve hukuki bir boşluk doğmasın diye bizde ADIMLAR olarak Amerikan seçimlerine müdahil olduk ve Trump dedik. Bunda elbette birkaç ay evvel gönüldaş Carlos’un yaptığı ezber bozucu bir değerlendirmenin de payı vardı. Onun cezaevi ortamında sınırlı veri ama engin mücadele tecrübesiyle yaptığı değerlendirmelerin geliş ve gidiş istikâmeti üzerine ciddiyetle eğilen ADIMLAR dışında bir adrese de henüz rastlamış değilim.

Son dönemde bütün kesim ve tonlarıyla sözüm ona Türk(!) medyası Hillary Clinton üzerinde olduğu kadar hiçbir mevzuda ittifak etmemişti. Türk milletinin en milli davalarında bile ortak ses olamayan iktidar ve muhalefet medyasının Hillary için el ele vermesi görebilene oldukça ibretlik bir tabloydu. Vatanın birlik ve bütünlüğü meselelerinde dahi aynı refleksi gösteremeyenler hep bir ağızdan “Hillary başkan geliyor / Artık dertler bitiyor” seçim şarkısı söylemeye başlayınca, “işte Türkiye’nin muhtaç olduğu birlik ve beraberlik tablosu” diye az kalsın gözlerimiz tüllenecekti. Sözcü ile Akit’i, Cumhuriyet ile Yeni Şafak’ı, Sabah ile Hürriyet’i başka hangi meselede böyle tek yürek, tek ses görebilirsiniz ki? Hatta toprağı bol olsun, rahmetli Zaman ve Samanyolu’da bu koroya eşlik etmeyi çok isterdi.

Bir bilgi daha geçelim: Bu süreçte Trump‘ın en büyük muhalifi İsrail medyası olmuştur. Çünkü Amerika’nın mevcut Ortadoğu politikasını ve İsrail’in güvenliği için alınan riskleri sürekli eleştiri konusu yapıyordu. Görmek isteyene bu da çok şey anlatır.

Trump‘ın “diktatör” karakterini Amerika’da yaşayanlar düşünsün. Her diktatör önce içe kapanır ve haini içte arar. Bizi mevcut Ortadoğu politikasına bakışı ilgilendiriyor. Hillary mevcut politikaların (yani 5 milyon masumun ölümüne mâlolan politikanın) devamından yanaydı. Bunu açıkça da söylüyordu. Ki zaten kendisi dışişleri bakanı sıfatıyla senelerdir bizzat bunların uygulayıcısıydı. Dikkat buyrulsun: “Bunlar” dediğimiz 5 milyon Müslümanın ölümüne sebep “Ortadoğu projeleri”dir.

Her renk ve tonuyla sözüm ona Türk medyası sansürledi ama mevcudun devamından yana olan Hillary’e mukabil Trump‘ın en önemli söylemi özetle şuydu: “Bizim Ortadoğu’da ne işimiz var? Müslümanlar benim ülkeme gelmesin, bende onların ülkelerine…” Yani Hancı hanına, yolcu yoluna… Bu propaganda söylemi çerçevesinden bakarsak, İBDA’nın 1991 çıkışını hatırlayanlar Trump’ın seçim zaferinde “dünya arabasının Saddam tarafından sökülen tekerleğinin” Amerikan halkı tarafından kabullenişini seyredebilir. Düşman artık savaşı kazandığına ve savaşın gerekçelerine kendi halkını bile inandıramıyor. Bu zımnen mağlubiyetin itirafıdır.

ADIMLAR’ın en güzel yanı, onu takip edenler dün yazdıklarını bugün silme uğraşında olmaz. Bilâkis ilk yazıldığında bir takım çevreleri fokurdatan ifadeler, günü geldiğinde taptaze meydan yerine çıkar ve kapak olur. İşte ilk aklıma gelen Rus uçağı konusu… Saymakla bitmez ki. Trump meselesinde de, seçime iki gün kala Tığlı’nın kaleminden ifade edilen incelikleri okuduğumuz için biz hiç şaşırmadık ama inanın şimdi bir çoğu aptal aptal tavana bakıyor. Hatta bütün dünyada, dünyayı idare ettiğini zannedenlerde de aynı şaşkınlık hâkim. Poker masasına oturanlar kartları Clinton’a göre dağıtmıştı. Şimdi oyuna devam mı diyecekler; masayı mı devirecekler; kartlar yeniden dağıtılırsa kim kârlı, kim zararlı çıkacak? Beri tarafta “zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayan” milyonlarca Müslüman…

Şu gözden kaçmasın: Bizim için Amerika öyle de esas düşman, böyle de… Ayrıca bu ülkede başkanların görünen güç imajlarının aksine özellikle dış siyaseti yönlendirme konusunda çok büyük paylarının olmadığının da farkındayız. Ama Trump bütün menfi propagandaya rağmen kimsenin beklemediği şekilde seçiliyorsa bu her durumda esas düşman Amerika adına bir kırılma noktası demektir. Onun şahsını da aşan bir durum ortaya çıkmıştır. Amerika içinde ayrı bir Amerika mı var, “kaderin üstünde bir kader” mi var; bekleyip göreceğiz. ADIMLAR’ı izlemeye devam edin.

09 Kasım 2016
Gökhan YAMANGÜL

donald_trump_killery_hillary_clinton_2

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et