YİNE 8 MART VE YİNE “DÜNYA KADINLAR GÜNÜ”
Yine “kadınlar günü” çerçevesinde yapılan etkinlikler, aktiviteler, eğlenceler vs… Yine kadınları övücü, methiyeler düzücü konuşmalar. Yine iyi dilekler, temennilerle dolu röportajlar. Bu “yine”ler, her 8 Mart’ta olduğu gibi içi boş klişelerle dolu olmayı sürdürüyor.
Mânâsına nüfuz edilemeyen, mahiyeti kavranamayan her mefhum gibi, kadına dair her şey de günümüzün yavan bakış açısında.
Başörtüsü yasağı ile hak gaspına uğrayan kadınlar bu yasak ortadan kaldırılınca toplum içinde söz sahibi olabildiklerini dile getiriyorlar meselâ. Kadınlar Günü kutlamalarında başı çekip, alışılagelmiş şekilde hareket ederek, sanki başında örtüyle bazı yerlerde görünebilmek, kadınların statü ve rol oluşumunda kâfiymiş gibi bir algı oluşuyor. Protokol ve davetlerde eşlerine refakat ediyor olmak tatmin edici bir hâl gibi görünüyor.
Başörtüsü kapsamından dalınca mevzuya, elbette meseleye inanç noktasından bakış atmış oluyoruz. Müslüman her meselede olduğu üzere kadın olmak bahsinde de taklitten sakınıcı, kendi üslubunu inşâ edici olmalı. Günümüz yönetim algısında ise bu nâmevcut. Gösteriş, ego, kibir “tepeden bakış” tavan yapmış durumda. Başörtüsü yasağı döneminde dahi başörtülü kadın bu derece saygıdan uzak bir muamele görmemişti. Dünya görüşü, bağlısı olduğu zihniyet her neyse, başörtülü kadın, Anadolu kültürünce saygıya değerdi. Başörtüsü, hak ve hürriyet nişânesi olmasının yanında samimiyet figürüdür her şeyden önce. Sebep her ne olursa olsun, bu figür alaşağı edilemez, edilmemeliydi.
Kucağında iki günlük bebesi ile polis nezaretinde “adliye”ye getirilen başörtülü kadın figürü hiçbir bahanenin gerekçesi olamaz. İnsanlık dışı bulduğumuz bu uygulamayı geçmişte birinci derece yakınlarımızda da yaşadık. O gün duyduğum sızının aynısını duydum bu ve benzer sahneler karşısında. Bu kişi, her kim olursa olsun bir kadın ve bir anne. Ve bu sembol fotoğrafın dışında, tıpkı bu sahne gibi gündeme getirilmeyen, sayıları binleri bulan başörtülü kadın zindanlarda…
“Her kesimin samimisi”, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun 29 Kasım 2014 tarihli Haliç Konferansı’nda üzerinde durduğu lafızdı. Hangi ideolojiye, hangi dünya görüşüne mensup olursa olsun, samimiyetle davasına bağlı olanlara yapılan bir göndermeydi… “Herkesi kuşatıcı ve her meseleyi çözücü” bir yönetim şekline ulaşmak da idare edenlerin muvazene ölçüsüne bağlı.”
Zeliha ARSLAN