“KRİZ” İLE KERİZ AVLAMAK

“KRİZ” İLE KERİZ AVLAMAK

Damat Ferit’ten bugüne “Türk dış politikası” hiç bu kadar ACZİYET içinde kalmış mıydı? Rezil oluyoruz. “İtilmiş-Kakılmış” muamelesi görüyoruz.  Fakat buna sebep olanların rezil rüsvâ olmak gibi bir derdi olmadığı açık. Hatta içten içe bu olanlardan mutluluk duydukları belli. Bazıları sevincini içinde saklamıyor. Bugün Milli Gazete’de yer alan bir haber:

“AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, Almanya ve Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan krizin ardından “Almanya’ya Hollanda’ya hep kızmayalım. Belki azıcık teşekkür de etmeliyiz. Evet oylarına en az iki puan katkı yaptılar” dedi.” (1)

AKP’li vekil bu sözleri A Haber adlı yandaş kanalda yayınlanan “Kadraj” programında söylüyor. Yine Milli Gazete’den: “Benzer bir açıklama daha önce de Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’ten gelmiş, Çelik Hollanda’nın Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçuş iznini iptal etmesine ilişkin “Bu tavırla kararsız vatandaşlarımızın bile kararını ‘Evet’ yönünde netleştirmiş oldu.” demişti.”

Demek ki, bu durum AKP’nin istediği bir şey…  “Kriz” ile keriz avlamak diyebiliriz. “Bakın, Avrupa bize karşı. Haçlılar da “hayır” diyor. Kaç miting bu söylemin kazandıracağı oy kadar getiri sağlar? Onların dört sene sırtını sıvazlayan Avrupa ülkelerinin her seçim öncesi bir sürtüşme sahnesinde boy göstermesi tesadüf mü? Misâl, Almanya… Bu coğrafyada Batı ile çatışanların puan kazanacağını bilmiyor mu? Çoğumuzdan daha iyi biliyor. Genlerimizi çözmüşler. Öyleyse niye çatışmak için seçim önlerini seçiyorlar?

Çünkü Batı bunların varlığından hoşnut. Ne istediler de vermedik” sözü en çok bunlarla batılılar arasındaki ilişkiye yakışıyor. Her istediklerini alıyorlar. Alın size “mülteci” konusu…  Kayseri pazarlığı yapıp iflâs etmek…

Hollanda’da seçim olduğunu ve Türk karşıtlığının prim yaptığını düşünür isek, Hollanda sağcıları ve AKP’yi reyting olsun diye canlı yayında kavga edip, program bitimi kadeh tokuşturan kolpacılara benzetebiliriz.

AKP 15 senedir mağduru oynayarak seçim kazanır. Hollanda krizi üstüne bunun dışında yapılacak her yorum oltaya gelmektir.

Bunların kurmaca olması yaşananları rezalet olmaktan çıkarmaz. Rezaletin daniskasıdır. Türklük tekmeleniyor. Onların ayıbından bizim boynumuz bükülüyor. “Oyu alalım da, isterlerse anamıza sövsünler” mantığı ki, bu yaşananlar sövülmekten beter.

Bunlar bizi dışa karşı ilk defa rezil rüsva etmiyor. Çuval hadisesini millî mesele yapmayanların, Hollanda’ya hamaset okumaları soytarılıktır.

 

Haçlı Diyenler Erdoğan’ı Yalanlıyor

Hollanda’nın Türk bakanı sınır dışı etmesi sonrası bunun üstünden Haçlı Seferi söylemi geliştiren, “Haçlılara karşı evet” cephesine çağıranlar, Erdoğan’ı yalancılıkla suçladıklarının farkında mı? 2011 Strasbourg konuşmasında Erdoğan, internette videoları mevcut olan şu konuşmayı yaptı:

“Haçlı Seferleri tarihi, sadece savaşlar, çatışmalar tarihi değil, aynı zamanda bir kültürel etkileşim, yakınlaşma, birbirini doğrudan tanıma tarihidir.(…)Tarihi, artık savaşlar, çatışmalar, kamplaşma ve kutuplaşmalar üzerinden okuyamayız. Tarihi savaşlar üzerinden okuyanlar, geleceği barış üzerine inşa edemezler. Haçlı Seferlerini derin hafızasından silemeyenler, kendi toplumlarına da bölgelerine de dünyaya da barış ve hoşgörü vaat edemezler.” (Recep Tayyip Erdoğan)

Haçlı meselesinin ne olduğunu önce Erdoğan ile çözüme kavuşturup, daha sonra bizim desteğimizi istemeleri daha akıllıca olur.

 

Bir soru:

Hollanda’da mitingi “hayır” diyenler düzenlese ve benzer muamele görseydi, yine devlet olarak teyakkuza geçer miydik? O mitingi tertip edenler, Türkiye’yi zor duruma düşürmekle, provokasyon yapmakla mı suçlanırdı?

 

“Nazi” Ne Demek:

Devlet demek AKP demek değil ise, devlet referandumda niye taraf? Elçilikler, konsolosluklar propagandaya niye alet ediliyor? Devlet ile AKP aynı anlama geliyorsa, Almanya’yı “Nazi” olmakla neden suçladınız? Partiye karşı çıkanın devlete karşı çıkıyor sayılması Nazi Partisi’nin kuralıdır. Kaldı ki Almanya’ya “Nazi” ve “faşist” suçlaması yapanların, bunu soykırımcı-işgalci İsrail lehine sürdürdüğü nasıl görülmez?

 

Muhalefete düşen:

Saadet Partisi üstüne düşeni yapmıştır. AKP’nin planı bu referandumu laik solcu kesimle İslamcı -milliyetçilerin kör dövüşü noktasına getirip, bütün sağ cepheyi yanına çekmekti. Saadet Partisi’nin “HAYIR” kararı bu oyuna çomak soktu. Etrafta “İrancı – Şiî Saadet” çığırtkanlığı yapanlara aldırış edilmesin. Bu çığırtkanlara iki sorum var:

1- Saadet tıpkı MHP gibi evetçi olsaydı, seçim süresi boyunca yine bu tür eleştiriler yapar mıydınız?
2- O kadar mezhebinize bağlı iseniz, Erdoğan’ın mezhep karşıtı sözlerini niye eleştiri konusu etmiyorsunuz? “Ne sünni, ne şiiyim” diyen Saadet Başkanı değil, Erdoğan’dır. Saadet’in ehl-i sünnet hassasiyeti ile AKP kadrolarını karşılaştırın, gerçek ortaya çıkar.

Saadet Partisi muhalefet olarak sınıfı geçmiş, kazanmıştır. Şimdi CHP’yi bekleyen bir vazife vardır. Mitinge izin vermeyeceğini açıklayan bir ülkede miting tertiplemeye kalksın ve krize sebep olsun. Böyle bir kriz çıkartmadıkları sürece AKP’nin suç ortağı olurlar.

 

Böyle Nereye

Türk Dış Politikası için Fatma Sibel Gürcihan yazmıştı:

“-Tedariksiz hacete giden, domala domala taş arar.”

Zevahiri kurtarmak için ulu orta pislemeye iyi alıştılar. Ama nereye kadar? Silmeye taş bulamadıklarında ne olacak?

Allah Türk’ü korusun ve sonunu HAYR’EYLESİN.

Mehmet KARATEPE

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et