DOĞUNUN VE BATININ PUTPERESTLERİ
HERKES PUTUNA SAHİP ÇIKSIN ÇÜNKÜ O PUTLARI YIKMAYA MECBUR VE MEMURUZ.
İki deniz yürekli, kadim dönemlerin meltem esintisi, arzın irfanları, arşın yemişlerini ikram eden derviş, Türk’ün kutlu kumandanı Salih MİRZABEYOĞLU böyle buyurdu. Bize; amenna demek, idrak etmek, izhar etmek ve putları ilga edip bu kervanla yürümek düştü.
Putların dikildiği, putların yeniden dirildiği ve yeniden hortladığı karanlık bir çağda yaşıyoruz.
İnsana, şahdamarından daha yakın olan Allah’a giden tüm yollar, putlar tarafından kesilmiştir. Put- putlar; Ufkumuza perde, yarınımıza engel, zihin dünyamıza yük olduğu gibi ruhlara pranga, kalpleri kirletmesi,insanın ve toplumun arşa- semavata yükselmesinin engelleridir. Putları devirmedikçe özgürlüğü ve insan olmanın sorumluluğunu ve şuurunu soluklanamayız.
Bildiğiniz üzere: Hayvan varlığı zamana hapis, mekâna mahkûm iken insan varlığı zamanla sınırlı, mekânla kısıtlı değildir. İnsanı, hayvandan ayrıştıran ve üstün kılan sorumlulukları ve şuur sahibi olmasıdır. Bizler elbette ki insanın-insanın kalbinde olan FUAD- iç sırrını bilemeyiz. İnsanoğlunun FUAD- kalp iç sırrını bilen mutlak kudretin sahibi olan Allah ve bildirdikleridir.
Takdir edersiniz ki, eski çağlarda bilgiden mahrum – meselelerde malumatsız itikat himayeye tabii idi ve o yüzden de yeterliydi. Bugün akaidin teorik bazına yani temeline- orijine, temel eserlerine vakıf olmayanların, çelik bir duvarın himayesinde olmazlarsa, yok olma, kendini ve inandığını da kaybetme tehlikesi tepesinden eksik olmaz, celladın kılıcı veya giyotinin jileti gibi.
Batı dünyası, put deviren Meryem oğlu JESUS- İSA peygamberi ikon –put edinerek halen daha put tapıcılığına devam etmektedir. Doğu dünyasında ise puta tapıcılığın elbise değiştirerek devam etmesi; acı gerçek, rahatsız edici hakikattir. Günümüzde özellikle ümmetçi kostümü ile aldatıp Müslüman maskesiyle arzı endam münafık sahtekârların: tatlı sözleri, gülen yüzleri ve aldatıcı dillerine kanarak; puta tapıcılığı teşvik edici yanıltıcı sözlerine aldanmayalım. Hz İbrahim peygamberin put deviren baltasını taşıması gereken müminlerin, kaba softa ham yobazlar eliyle, put kıran baltayı putlaştırma hatasına düştüğünü görmek, rahatsız edici gerçeğimizdir. Bizler, sıradan insanların İyi niyetli söylemleri ve hatalı tarzda düşünmelerini sağlayan asıl suçlulara odaklanacağız. Suçlanacak asıl failler ve gerçek suçluların şeytan sofrasında oturan, Batı ve batıl ile benzeşme palyaçoluğu yapan ahlaksız arsızlar çetesi olduğunu unutmayacağız. Keremli gözlere görünen yüz lakabıyla bilinen Abdulhâkim ARVASİ : ‘’ elimde fırsat olsa dini dıştan yıkanlardan önce içten yıkanları öldürürdüm ‘’hikmetini, keyfiyetinize havale ediyorum. Bu nokta da şu hususu arz etmeden geçemeyeceğim. Tarih boyunca putu olmayan tek milletin aziz Türk milleti olduğunun şuuruyla; Elimiz temiz, alnımız açık, başımız diktir. Elhamdülillah. Elhamdülillah.
Batı yakası ve doğu dünyasına ilişkin denklemden sonra müsaadenizle bir çay molası verelim.
Rivayet odur ki, Aziz Augustine’ e sormuşlar, ‘’Allah dünyayı yaratmadan önce, ne işle meşguldü’’ Aziz Augustine cevap vermiş, ‘fuzuli sorular soranların cehennemini yaratıyordu’’.
Yukarıda puta tapıcılığın Doğu dünyasında elbise değiştirdiğini söyledik ki, bir nebzede olsa değinmeye mecburum. Takdir edersiniz ki, semanın ayetleri kapıdan çıkınca, arzın-yeryüzünün ahlaksız alametleri tüm pervasızlığı ile arzı endam eyledi. Günah ve suç bulaşıcı hastalık oldu. Fertler ve toplumlar bin bir çiçek devşirmiyor artık. Karanlık odaların birinden, diğerine geçmekle meşguller.
Politika putu, ekonomi putu, müzik putu ve benzerleri üzerinden topluma dikte edilen ve dayatılan putlar gibi fert planında ise; hırs, haset, çılgınlık, ihtiras, ,kibir, ucb, malumat, iftira, yalan, dedikodu dırdırı, soyunu sopunu inkar etmek ve benzeri yüzlerce putla kuşatıldık.
Bir nefes alalım ve bir kenar notu düşelim. Toplumsal putların kırılmasını, dönüşümü ile izolesini, sadece ve sadece din –İslam sağlayabilir. Din- İslam denince doktriner ve dogma olan Ayet/ Ehli-sünneti/ İBDA fikrinin yaylalarından bahsettiğimiz anlaşılmalıdır, kar tutmaz ovalar veya çağa uygun hale getirilmiş ayarı bozuk duyarlılıklar ve hassasiyetleri kastetmiyorum.
Buraya kadar olan izah ve çalakalem çaba ile put –ikon kavramı üzerine tarif edici ve faydacı olmaya çabaladım. Evet, bayım! Yarın değil hemen şimdi prensibimizle toplumu-toplumları esir alan, görüntüyü bulanıklaştıran politika putuna değineceğiz. Sonrası Allah kerim.
POLİTİKA PUTU (Toplumsal put)
Politika kelimesi yunanca iki fırıldak kelimenin nikâhsız birlikteliğinden dünyaya gelen sentetik- naylon bir kelimedir. ÇOK manasına gelen POLİ ile çehre, şekil, sima, şemail, yüz, surat, suret manalarına gelen TİKA kelimesinden türetilmiştir. Bu iki kelimeyi birleştirerek ifade edersek POLİ-ÇOK, TİKA-YÜZ ve kelimenin manası olur ÇOK YÜZLÜ. Daha sade ve anlaşılabilir lisan ile ifade edersek politika kelimesinin karşılığı veya izdüşümü olarak münafık, sahtekâr, çaşıt, hain, kendini kiralayan, hukuk tanımayan, eşkıya, haydut manalarına gelir.
Politika denen hastalık o kadar ileri bir durumda ki bu mesleği icra edenler kendilerini bile aldatmaktadırlar. Başımıza musallat olan bu hastalık; fikrin yerini doldurmaya, dinin yerine kendini inşa etmeye yeminlidir. İblisin kadrolu elemanı, Deccalın hizmetkârı olan politikacılar ise peygamberler yerine kendi varlıklarını, ayetlerin yerine kendi palavralarını oturtmaya çalışıyorlar. Her Allah’ın günü, gazete, dergi, televizyon ekranları üzerinden gözbağcılık ve çatal dilleriyle halkımızı büyülemekle meşguller. İnsanlarımızı, aldatmanın çekiciliği ile kandıran bu haydutları sevmek, onaylamak ve peşlerinden sürüklenmek insanın kendisine ihanetidir.
Fertler ve toplumlar olgularla değil algılarla yönetiliyor. Halk katmanları, gerçek ile doğrunun unutturulduğu, yalan ile fırıldaklığın başrol oynadığı hezeyan ve bulaşıcı hastalık ile yaşamaya alıştırıldı. İnsanlarımız, medya teröristlerince zehirli propaganda ve reklamlarla öldürülüyor. Politikacı haydutların uluması, insan çığlıklarını bastırıyor. Gezegenimizde yaşayan tüm halklar ile vatanımızın asli unsuru aziz TÜRK milleti başta olmak üzere, tüm azınlıklar ve bütün inançlar, politikacı denen eşkıya çetelerince rehin alındı. Bu haydutlar; aksiyonu kötülüyor, niyeti sorguluyor, hür düşünceye kuduz köpekten daha beter şekilde saldırıyorlar. Topluma ümit yerine tedirginlik, umut yerine korku pompalıyorlar. Fert olmanın yolunu kesen politikacı haramilerin önü kesilmediği müddetçe her an nedensiz savaşlarda kendimizi bulabiliriz. Bu haydutlar; nefes alan can yerine, yürüyen ölülerin olmasını arzuluyorlar. Cücelerin neşesine razı olmamızı isteyen politikacı haydutlara karşı direnmekten başka yolumuz yok. Politikacı Haydutların görgüsüz davranışları yarının nesli olan süt kuzusu çocuklarımızın dahi duyarsız olmalarını tetikliyor. Kurdukları zulüm çarkı ve uygulamaları ile kendilerinden başkasına söz hakkı vermediğini söylemeye bile gerek yok. Politikacı haydutlar için halkın horlandığı, ezildiği ve yoksulluğa mahkûm edildiği söylenmedikçe- dile getirilmedikçe; halkın ezilmesi, horlanması ve yoksullaştırılması önemli görülmez. Sonuç olarak, gezegende nefes alan bütün politikacı haydutlara karşı tek reçetemiz ve kurtuluşumuz için tek seçeneğimiz var; ipekten sözlerimizle, lütfen!Buyurun, üçayaklı sandalyelerimizde oturun demekten başka bir yol bırakmıyorlar.
BEŞERİ GÜNAHLAR İLE FERDİ PUTLAR
Mütalaayı yasak, mülahazayı şirk addedenleri yakıcı, kavurucu satırlar olabilir. Sonuçta ezber bozan Adımlarımız ile KUMANDANIN: ‘’Herkes putuna sahip çıksın çünkü o putları yıkmaya memur ve mecburuz‘’ sözünün gereğini, üstümüze düşeni yapmakla mükellefiz. Bu vazifeyi ifa ederken hakikatin temyiz istediğini, tefrik istediğinin farkındayız. Elbette ki, gerçeğe saygı ve hakikate hürmetimiz den dolayı kıymetli insanların temyize gitmesi, tefrike başvurmasından rahatsızlık duymayız. Bilakis, memnun ve mutlu oluruz.
Toplumu yoldan çıkaran putları yıkan, izole ve ilga edecek olan İslam’dır. Aynı şekilde İnsan bünyesine yerleşik- yerleşen putlar da kesinlikle ve kesinlikle sadece din-İslam ile tahrip, imha ve ilga edilebilir. Mavi kalemimle ve kalınca altını çizerek belirtmeliyim ki; Din- İslam denince doktriner ve dogma olan Ayet/ Ehlisünnet/ İBDA fikrinin yaylalarından bahsettiğimiz anlaşılmalıdır, kar tutmaz ovalar veya çağa uygun hale getirilmiş ayarı bozuk duyarlılıklar ve hassasiyetleri kastetmiyorum.
İnsan tercih edendir. Tercih etme hakkını kullanabilen şuurlu insan- insanlarla görüşmenin ve konuşmanın hiçbir riski olmadığı gibi herhangi bir mahzuru da olamaz. Beşeri günah işleyenleri haddinden fazla suçlamak, yargısız ve dayanaksız hükümlerimizle şişirip mutlaklık düzeyine çıkarmak, firavunun ŞİRK günahı ile eşitleme hatasına düşmek yanlıştır.Çünkü beşeri günahlar ayrı bir bahis, insan bünyesine yerleşen-yerleşmek isteyen putlar ise tamamıyla ayrı konudur.
Beşeri günahlarda zamanla kayıtlı mekanla kısıtlı bir hal-durum hâkim iken ferdi olan putlar da ise devamlılık vardır. Misal şehvet ve içki gibi beşeri günahlar belirli bir süreci kapsayan kötü vaziyet halidir ki; bir kalıp sabun, bir bidon su ile temizlenir ve tövbe ile paklanır. Kibir ve ucb gibi olgular ise hem birer put hem de devamlılık arz eden bir durumdur ki; Erciyes dağını iğneyle kazımak, Kibir ve ucb putlarını devirmekten daha kolaydır. İnsan denen devlette kalbi işgal eden putları söküp atmak çok çok zor iken beşeri günahlardan kurtulmak ve kurtarmak için TELKİN ve YÖNLENDİRME yeterlidir. Bu meyanda müsaadenizle bir kıssa anlatıp, oksijen çekelim içimize.
Geleneksel anlamda işlenen beşeri günahların aydınlığa, tefekküre ve ayık düşünceye pencere açabilir hikmeti üzerine çarpıcı bulduğum bir kıssayla işi vuzuha-açıklığa kavuşturalım.
Vakti zamanında yaşayan çok güzel bir hanım evliya ile alakalı; Hanımefendi evine dönerken bütün ümidi değişik bir gece yaşamak olan, genç bir delikanlı izler kendisini. Hanımefendi, delikanlıyı kalabalık mahalle, daracık sokaklardan onu eve değil tekkeye götürür ve tekkede-dergahta ki sofilere şöyle der: ‘’alın size bir âşık! Sunun aşk badesini ‘. İşte TELKİN işte YÖNLENDİRME diyebileceğimiz, hal budur ve ahval budur.
Evet bayım! Elbette ki, beşeri günahlar işlemek kötü bir haldir ve günahtır. Beşeri günahlarla kıyas dahi edilemeyecek olan putperestlik-şirk ise kalpleri kirleten, zihinleri şekillendiren ve akılları yönlendiren put-putperestliğin çok çok daha kötü olduğu gerçeğidir.
Unutmayalım ki, İnsan denen kudretli devletin sultanı ve kralı KALP, veziri akıl, savcısı ve hâkimi vicdandır. Kral çamura düşerse, herkes paçalarını sıyırmadan çamura atlar. Allah aşkına kalbimizi-kalpleri kurtarmanın çaresine bakalım. Allah aşkına, doktriner ve dogma olan Ayet/ Ehlisünnet/ İBDA fikrinin çelik duvarının gölgesine sığınalım. Sığınalım ki kurtulanlardan olalım.