İRAN KONUSUNDA DİKKATLİ OLMAK GEREK…

İRAN KONUSUNDA DİKKATLİ OLMAK GEREK…

.

İRAN KONUSUNDA DİKKATLİ OLMAK GEREK…

Mevcut iktidarın bu konuda ne yapacağını bilmediği veya popülist ve dışa bağımlı bir anlayışla meseleye yaklaştığı besbelli…

Yeri geliyor Amerikan politikalarına uygun “Şİİ KUŞAK-Şİİ HİLALİ” tehlikesinden bahsediyor, yeri geliyor tam tersi dostane tutum sergiliyor.

Dolayısıyla Beş tepenin “yönlendirdiği” politikadan bir şey çıkmayacağı için iktidarın durumuna göre tutum belirlemek veya iktidarın müspet gibi gözüken söylemlerine itibar etmek pek doğru değil.

“Büyük Şeytan” Amerika’nın ve “Küçük Şeytan” İsrail’in “düşman kardeşi” olduğunu 91 yılından beri her fırsatta gösteren İran siyaseti aslına bakılırsa Beş Tepe siyasetinden pek de farklı değil: İkisi de SÖYLEME dayanıyor. 

Ben kendimi bildim bileli İran Amerika ve İsrail’le savaşacak.

Ama bu savaş, bir türlü gerçekleşmedi.

Onun yerine Amerika ve İsrail’le savaşan Ehli Sünnet ülkeler yerle bir edildi, liderleri de katledildi.

İran’ın bağımsız bir politika izlediği doğru; İran siyasetinin AHLAKSIZLIĞI DA tam da bu bağımsız politika “anlayışında” kendini gösteriyor zaten.

İslam dünyasıyla KUDÜS haricinde – o da Kudüs’le ilgili ayet olduğundandır- hiçbir dış politik meselede ortak tavır sergilemeyen, sergilemediği gibi de devamlı Batıyla ortak hareket eden İran’ın bakış açısı şöyle: 

Batı orduları tarafından işgal edilerek yağmalanan ve insanları katledilen, bu şekilde de güçsüzleştirilen  insanı Ehli sünnet olan her bir ülkenin bu durumu aynı zamanda kendisinin güçlenmesine yaradığı üzerinedir. Bu “ilkesiz pragmatizim” İran siyasetinin AHLAK yoksunu karakterini olduğu gibi ele verir. Bu “ilkesiz pragmatizmi” hem Kürtçü siyasette hem de mevcut iktidarın politik anlayışında da müşahede ediyoruz.

Irak “91’den beri “Büyük Şeytanla” savaşırken İhanet eden ve Irak direnişini arkadan vuran İran.

“Büyük Şeytan” burnunun dibine gelmişken ona bir mermi sıkmadığı gibi , Amerika’nın başını çektiği Batı işgaline direnen Irak Milli Cephesini hem Irak’ın Güneyinde hem de kuzeyinde işgal orduları lehine arkadan vurmakta da bir beis görmedi.

“Büyük İran Siyaseti” Fars toplumunun ve Şii Şovenizminin “yüce menfaatleri” için Amerika ve İsrail tarafından katledilen milyonlarca ıraklıyı ve yerle yeksan edilen kadim İslam Şehirlerini elini ovuşturarak seyretti.

İmam-ı Azam’ın kabri Amerikan uçakları tarafından bombalanırken hiç sesini çıkarmayan İran, Humeyni’nin mezarı bombalandığında Müslüman kabul etmediği Ehli Sünnet dünyanın ses vermesini bekliyor.

Zalim Saddam” edebiyatının mucidi de Fars Milliyetçiliğidir.

Ayrıca İran-Irak savaşında İlk saldıranın Irak tarafından yapıldığı da tarihin en büyük yalanlarındandır. Bu yalana bağlı olarak Irak’ın Amerika tarafından desteklendiği bir öncekinden daha yalan, hem de kuyruklu yalandır.

Orta doğunun en güçlü ordusu Amerika’nın o zamanki stratejik ortağı Şah’ın ordusuydu. Bu ordu da bilindiği üzere tepeden tırnağa Amerika tarafından donatılmıştı. İran-Irak savaşı hemen devrimle başladığına göre İran ordusunun bu savaşta kullandığı silahlar kime ait olur? Tabi ki Amerika’ya. Irak’ın kullandığı silahlar ise, daha çok Rus ve Fransız silahlarıydı ama bir tek Amerikan silahı yoktu. Bir neslin Fars ve Kürt Şovenizmi kaynaklı uydurulan bu yalanlarla beyni iğdiş edildi.

Saddam Hüseyin Hristiyan-Yahudi işgal gücü işbirlikçisi Şii ve Etnik Kürtçü unsurlar tarafından şehit edilirken Amerika’nın adamı oluyor İran ve Kürtçülük ise onca açık ihanete rağmen Amerika ve İsrail karşıtı öyle mi? Bu yalanları halen yiyen varsa buyursun, afiyet bal şeker olsun.

Bu konu hakkında son bir not daha ekleyelim;

1979 İran Devriminden sonra Humeyni “bu sekizinci Osmanlı-İran savaşıdır bir hafta içinde Bağdat’ta Cuma Namazı kılmak istiyorum” -EMEVİ CAMİİNDE CUMA NAMAZI?- diyerek Irak’a saldırı emrini verdiğinde Irak’ın küçük bir kasabasına saldırdı İran Ordusu. Irak’ın CEZAYİR ANTLAŞMASINDAN doğan hakkına binaen bu tecavüze karşılığı o kadar şiddetli oldu ki, Amerika-Tahran-İsrail merkezli propaganda makinesi Irak’ın bu karşılığını savaşın başlangıcı olarak dünyaya anlattılar; İran’ın saldırısı ise, süreç içinde unutturuldu. Böylece Yirminci yüzyılın en büyük yalanı örgütlenmiş oldu. Bugün İsrail’in dolaylı yollardan en fazla silahı İran’a sattığını bilmeyen mi var? Bu haliyle İran İsrail karşıtı, İsrail’i 39 füzeyle vuran Saddam Hüseyin ise, Amerika’nın adamı(!) Aynı şekilde Hindukuş dağlarında Afgan Mücahitler “Büyük Şeytan”ın ciğerini sökerken bu mücahitleri GUANTANAMO ESİR KAMPINA GÖNDERMESİ İÇİN AMERİKA’YA TESLİM EDEN yine İran… 

Dönemin İranlı yetkilileri 5000 mücahidin Amerika’ya teslim edildiğini gururla açıklamışlardı.

Aynı dönem İNCİRLİK TERÖR ÜSSÜNDEN teslim edilen mücahit sayısı ise muamma..

Yine zamanında FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜNÜ(FKÖ) zayıflatmak için İsrail’le işbirliği yapan İran… 

Hamasın başından beri İran tarafından desteklenmesinin altında yatan sebeplerden biri de budur.

Özellikle Ehli Sünnet temelli Batı karşıtı direnişlere hep sessiz kalan İran, bununla da yetinmeyerek işgalcinin yanında saf tutarak bu direnişlerin yararına hiçbir zaman kılını kıpırdatmamıştır.

Şİİ ŞOVENİZMİ’nin muharrik kuvvet olarak beslediği İran siyasetinde hakim olan düşünce sadece İran’ın faydası ve MENFAATİDİR.

Diğer taraftan özellikle İran-Irak savaşının bittiği 89 yılından beri, dönem dönem Batı ile çekişir gibi yaptığı zamanlarda ise, tüm İslam dünyasının yanında durması bir zorunlulukmuş gibi davranır..

Bu YÜZSÜZCE tavrının ana sebebi ise, Ehli Sünnet dünyayı zaten İslam olarak kabul etmemesidir. 

İran siyasetine göre Ehli Sünnet temelli direnişler ya Amerikan ya da İsrail ve İngiliz güdümlüdür.

Batı açısından İran’ın düşmanlaştırılmasından elde edeceği fayda ise oldukça fazla. 

Bu gün Ehli Sünnet temelli direnişin Batı merkezlerine ulaşarak BATI MENFAATLERİNE psikolojik ve fiziki zarar verici eylemleri Batı karşıtlığının modalaşarak artmasına ve adeta Batı merkezlerinin kuşatılmasına sebebiyet veriyor. Bundan bunalan ve bu durumla baş edemeyeceğini anlayan Batı İran’ı düşmanmış gibi parlatarak Batı karşıtı kitlelerin ilgi ve alakasının İran’a, haliyle de ŞİİLİK üzerine yoğunlaşmasına gayret ediyor. Tıpkı 90’lı yıllarda olduğu gibi.  

Çünkü Batı açısından ne İran ne de ŞİİLİK bir tehdit oluşturmamakta.

Batının hiç bir gücüne tek mermi sıkmamış ve hiçbir Batı menfaatine zarar vermemiş İran, Dünyadaki “Batı karşıtlığının merkezi olurken” Amerika’yı çöküş aşamasına getirmiş EHLİ SÜNNET TEMELLİ DİRENİŞ Batı ajanı muamelesi görecek. Amerika,İsrail ve İngiliz politikaları bu planı daha önce de yürürlüğe koymuştu. Şimdi de KATAR üzerinden benzer bir oyun sahnelenmek isteniyor. Yerseniz, bu da afiyet olsun.

Kendisi Batı ile her haltı karıştırabilir, işgalci Amerika ile Ehli Sünnet ülkeleri yağmalayabilir ve bu meşrudur – BÜYÜK DEVLET YA- ama, Batı Zulmüne direnen ve vatanlarının her karış toprağında oluk oluk kan akıtan Ehli Sünnet’e mensup Silahlı Mücahit Kuvvetler Batı güdümlüdür. 

Bir güç Batı ve Fars işgaline direniyorsa Şii zihniyetin ona yapıştıracağı yafta belli: Batı ajanı.
Bütün plan Ehli Sünnet temelli direnişe olan yoğun ilginin bölünmesi ve parçalanması üzerine kurulu.

Söylenecek çok şey var İran hakkında..

Batı ne zaman İran’ı DÜŞMAN olarak gündeme taşısa bilin ki kendisine karşı sürdürülen EHLİ SÜNNET TEMELLİ DİRENİŞİ İLK ÖNCE ZİHİNLERDE SONRA DA FİZİKİ OLARAK GÜÇSÜZLEŞTİRME AMACI GÜDÜYORDUR.

“Irak’a, Afganistan’a, Somali’ye… İşgale direnen Ehli Sünnet topraklara niye ihanet ettin?” diye kimse sormaz İran’a.

Çünkü “İrancılık” ve Şİİ ŞÖVENİZMİ bizim toplumumuzun baş KİRLİLİKLERİNDEN biridir. Diğeri de “ETNİK KÜRTÇÜLÜK”

Bakın, Ehli sünnet Temelli direniş 91’den beri Irak’ta efsanevi bir VATAN SAVUNMASI sergilediği halde, HAK ETTİĞİ ilgiyi bir türlü göremiyor ama, söz konusu İran olunca ekran başı seyircisi için Amerika veya İsrail’le bir iki laf düellosuna giriyor, pratikte ise hiçbir şey yok, hemen herkes İran’ın arkasında saf tutmaya başlıyor…

Sözün kısası;

Demem o ki, ben ve benim gibiler bu saatten sonra İRAN’I “BÜYÜK ŞEYTAN AMERİKA” ve “KÜÇÜK ŞEYTAN İSRAİL” ile CEPHEDE GÖĞÜS GÖĞÜSE SAVAŞIR GÖRMEDİKTEN SONRA HİÇBİR ŞEKİLDE DESTEKLEMEYECEKTİR.

Bu söylediğim BEŞ TEPE için de aynıyla geçerlidir.

ACEM palavrasına ve RİYAKARLIĞINA artık kanmamak lazım…

AKP içindeki İRANCILARIN sayısının oldukça fazla olduğunu da unutmayalım.

Serhat OĞUZ

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et