AYASOFYA, MAHKÛM TAVIR, SAMİMİYET VE ŞAHSİYET Bâki Aytemiz

AYASOFYA, MAHKÛM TAVIR, SAMİMİYET VE ŞAHSİYET Bâki Aytemiz

AYASOFYA, MAHKÛM TAVIR, SAMİMİYET VE ŞAHSİYET

Ayasofya’da milletin gazını almaya yönelik olarak değerlendirilen ezan okunması ve bunun ifade ettiği mahkûm tavra istinaden, Yunan’ın yaptığı açıklamaya verilen güya tepki üzerine Sayın Av. Zafer Şahin’in sosyal medya  hesabından paylaştığı güzel bir tesbitine şahit olmuştuk ki şöyle demekteydi:

‘Mahkum tavır’ ile ‘hâkim tavır’ arasında dağlar kadar fark vardır.

Hakim tavır ‘niyet’i varsa, Yunan büyükelçisi çağırılır, bu densizliğe en sert biçimde Nota ile ihtar ve mukabelede bulunulur. ESÂSEN DE Basit bir bürokratik kararla Müze statüsü kaldırılarak DİB’e câmi olarak tahsis edilir filan…

‘Mahkum tavır’ ise, resmen müze olan bir mekanda -esâsen mâliki olduğun yerin mahkumu gibi- bir nevi azınlık psikolojisi ile kıyıdan köşeden yanaşıcı biçimde ve göstermelik ibadet merasimi tertibiyle hareket etmektir; ki -sureti haktan gibi görünse de- Ayasofya’nın mânâsına uygun değil, zıttır…

Evet, ne doğru tesbit değil mi?

Güya ezan okuma teşebbüsü ki böylesi, yani kaçak göçek yapılan bir iş, Ayasofya’nın fetih sembolü olduğu mânâsına zıttır ve okunmasa daha iyi. Böylelikle zaten Ayasofya’nın başkasına ait olduğunu, gerçek mânâda sahibinin kendin olmadığını, yani Türk milleti olmadığını kabul etmiş oluyorsun.

*

İktidarın yaptığı laubalilikleri ciddi bir şey olarak ele alan –diplomasi gereği eline verilen kozu kullanan– ve bu laubaliliğe bile razı olmayan, buna karşı tepki gösteren Batı’yı öne sürerek, “Bakın Batı tepki verdiğine göre doğru yapıyor!” diyerek, bu laçkalığı muhteşem bir huruçmuş gibi göstermeye kalkanlar da ayrı bir fasıl.

Ortada iç ve dış politikayı ilgilendiren hayati hatalar varken, “İsrail’e muhtacım!” itirafı hala izah edilmeden dururken ve bunlarla alakalı hiçbir sebep soramayan, Ege adalarının bir kısmının işgâl altında oluşuna ses çıkaramayan ve Kumandan’ın tarifiyle yediklerini muza ve salatalığa tevil edici bu zümre, bütün o erkeklik gösterme zaruretini bu tip şovlarla kendi kendine tatminler üzerinden sergilerken, hadi kendilerinin bu içler acısı hali neyse de bir de bizi bu halin erkeklik demek olduğuna ve kendi kendini tatminden ibaret hallerine bakmadan bu ameliyeden düzinelerce yiğit peydahlanacağına ve kurtuluşumuza vesile olunacağına inandırmaya çalışmıyorlar mı?

Şu Batı’nın hâline bakar mısınız?

Bizdeki muvazaacıların kendi kendilerine gelin-güvey olma  teşebbüsüne karşı, Ayasofya üzerinden en küçük bir sululuğa müsamaha göstermeyici salibin bu tavrına bakıp utanacaklarına, yaptıklarının doğru olduğunu zannedip istimnaya daha çok asılan şaşkınlar; sizlerin Ayasofya’yı bir ahmak avlama unsuru olarak kullanmanıza o salipten çok daha şiddetli olarak Anadolu ahalisinin nefretle baktığını bilin. Fatihlik sembolü olan, gerçek fatihlere ram olan Ayasofya, sizin gibi hadımağalarının üzerinden fatihlik gösterisine çıkacağı ve kendi kendini tatmin ederken kullanacağı bir pornografi malzemesi değildir.

“Ne aradığını bilmeyen, bulduğunun ne olduğunu da bilemez.”

İbda’nın şaşmaz bu ölçüsünün ışığında;

Bu hâllere kahramanlık diye bakanın durumu da fetih ve zabtın ne olduğunu bilmeyen şaşkının istimnayı fetih ve zabtetme zannetmesi halinde saklı…

Bunların erkeklikten, fatihlikten, siyasetten, mücadeleden anladığı bu kadar…

Bunların fikirden, ahlâktan, oluştan, zamandan, mekândan anladığı bu kadar…

Bu şuura erilmeden, zamanın hakkı verilebilir, mekân döşenebilir mi?

İşte, Üstad’ın, “Ya ol, ya öl!” ihtarı ki bu ihtar aslıyla bizim içindir; bu ihtarın gereğini yapması gereken herkesten önce bizleriz. Olması veya olamıyorsa da ölmesi gerekenler bizleriz. Ama  sıkça benzerlerine rastladığımız bahsi geçen bu idrak sahipleri, kendileri sanki birer Üstad’mış gibi, iktidara “ya ol, ya öl!” diyerek mücadele ettiklerini zannetmeye devam ediyorlar. Ve dikkat edin, mesela Üstad’ın zamanın CHP’sine karşı olan söylemlerini, mevcut iktidarın namı hesabına kullanmakta bir beis görülmezken, yine Üstad’ın kendi zamanındaki mevcut iktidarlara karşı olan tavrını, AKP iktidarına karşı sergilememek için özel hassasiyet sergileniyor.

Doğru ve yanlış tartışmasına girmeden bu konu hakkında şunun da söylenebileceği hesap edilmeli;

Madem, “Üstad, CHP’ye bunları dedi!” diyerek, Üstad’a “sahip çıktma” gayreti içine giriliyor,  o hâlde  Üstad’ın diğer partiler üzerinden söylediklerini alıp AKP ile benzeşen taraflarına da dikkat etmek gerekir. Başka bir deyişle bunu bu şekilde kullanan insan da bir kabahat işlemiş olmaz. Üstad CHP’ye veya başka siyasi yapılara karşı tavrını ortaya koyarken davası (Büyük Doğu) adına hareket ediyordu, falan veya filan partinin menfaati için değil. Bu gün görülen ise daha çok belli bir siyasi yapının menfaati için Üstad’ın istismar edilmesi. İktidarla girilen menfaat ilişkilerinde davanın bu şekilde istismar edilmesini zannedersem hiçbir dava adamı kabul etmez.

Nerede davadan zerre taviz vermez Üstad’ın, her kesimden hak edene hak ettiğini verici o eşsiz tavrı, nerede bu Büyük Doğuculuk oynayan garibanların, kendi şahsi menfaatleri adına, iktidarı kollamak için Üstad’ın sırf CHP’ye karşı olan tavrını alıp kopye etmeleri ve bunu da iktidar yalakalığı olsun diye yaparken, bir de bunu mücadele diye pazarlamaya kalkan pazarlamacı halleri…

Ve, Ayasofya bu şuur seviyesine sahip olanların  elinde bir oyuncak olmaktan öte bir mânâ ifade edemedi bu güne kadar…

Üstad’ın en büyük özelliğinden biri,  yıllar boyu Batı’ya ve Batı taklitçiliğine ve mücerret olarak da taklitçiliğe, yani şahsiyetsizliğe karşı çıkmış olmasıdır.  Şahsiyetçiliği de Dünya görüşünün temel prensiplerinden biri olarak  İdeolocya Örgüsü’nde belirtmişken,  şahsiyetsizlik tüten tutum ve davranışlarla Üstad nasıl bağdaşır?

Şu unutulmasın ki Batı  ve Batı taklitçiliği ile mücadele etmek ayrı şey, bu mücadeleyi taklit ederek Batı’ya ve batı taklitçiliğine karşıymış gibi yaparak parsa toplamak farklı şey.

İkinci tür taklitçilik, öldürücü olmak bakımından birincisinden daha tehlikeli…

Ve Üstad’dan bize düşen borç, bu mânâda sahte kahramanları  teşhir etmek ki, millete verdikleri zarar asgariye indirilip, gerçek mânâda olmanın yolu açılabilsin.

Bâki Aytemiz

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et