MICHAEL JORDAN’IN VEDA ŞARKISINI DA YASAKLAYALIM MI?

MICHAEL JORDAN’IN VEDA ŞARKISINI DA YASAKLAYALIM MI? MICHAEL JORDAN’IN VEDA ŞARKISINI DA YASAKLAYALIM MI?

Gökhan YAMANGÜL

Ayrılık kadar tehlikeli soğuk bir kıştı. Pencereden seyre daldığım İzmir’in deniz rüzgârı askerlik yaptığım adayı cam karesine dondurup yapıştırmış gibiydi. Yurdun çok daha şiddetli kış şartlarından gelen askerler de insanın ciğerlerinde böyle salkım salkım biriken, ne yapsan ısınamadığın bir ayaz görmediklerini söylüyordu. Edgar Allen Poe’nun “güzelim Annabel Lee’sini üşütüp öldüren “deniz cinleri” de bu esintilerde saklı olmalı diye düşündüğüm günü iyi hatırlıyorum.

Tezkereme sadece birkaç hafta kalmış, giden dostların ardından el salladıkça ada daha da ıssızlaşmıştı. Birikmiş yalnızlığımızdan hüzün büyüttüğümüz askerliğin son günleri… Tam da o günlerde yazdığım şiirin bir yerinde; “ince sızılar kalır payımıza / mevsim yorgunu vedalardan / her ayrılık biraz daha ölüm / biraz daha gücenmek hayata” dizelerinin olması sebepsiz değildi. Hayata gücenmek, hatır koymak için yeterince neden sıralayabilirdim.

Söz vedadan açılmışken, 2003 senesinin Şubat ayındaydık ve o gece NBA All-Star maçı vardı. Bütün zamanların gelmiş geçmiş en büyük, en “winner” karakterli basketbolcusu, majesteleri Michael Jordan’ın son Doğu – Batı maçıydı ve onun jübilesi şeklinde planlanıyordu. Tıpkı Magic Johnson’ın vedası şeklinde geçen efsanevi 92 all-star’ı gibi… Bu maç kaçmazdı. Bölük çavuşu olarak o gece kendime 02:00-05:00 koğuş nöbeti kilitlediğimi hiç unutmam. Uykunun yakuttan kıymetli olduğu askerlik zamanları gün sayan ve nöbetten düşmüş bir askerin sırf bir maç için bunu yapması çok kişiye tuhaf gelebilir ama hiçbir tutkusunu orta karar yaşamayı beceremeyen benim gibi birisi için ilk defa olan bir şey değildi. Bahsettiğim tarihten birkaç sene sonra NBA Tv’nin platform değiştirmesi üzerine, evini Kablo Tv olan bir mahalleye taşınmaya teşebbüs eden birisinden söz ediyoruz nihayetinde.

Neyse efendim, 2003 all-star maçının hikâyesine geçmeyeceğim. Şu kadarını söyleyebilirim ki, o gece uykusuz kaldığıma fazlasıyla değdi. Gelmiş geçmiş en unutulmaz Doğu-Batı maçı oldu. İlk uzatmanın bitimine 4 saniye kala Jordan’ın sağ köşeden inanılmaz bir el üstü şut isabetiyle maç Doğu’ya gelmişti ki, Jeramin O’Neal adlı geri zekalı bir basketbolcunun son saniye Kobe Bryant’a yaptığı aptalca faulle maç Batı’ya gitti.

Bütün bunların sizle ilgisinin ne olduğu sorusunu duyar gibiyim? Bu inanılmaz maçın devre arasında, Mariah Carey isimli bir şarkıcı “majesteleri” için HERO (Kahraman) isimli bir şarkı seslendirmişti. O gün, o veda maçı kadar hafızama perçinlenen bir şey olduysa, bu şarkıdır: Hero.

 

Hani 15 Temmuz Darbe Yargılamasında bir tutuklu üstüne Hero yazılı bir tişört giymişti de, Adil Öksüz’ün salınıvermesinden, TeKadir Topbaş’ın damadının tahliyesinden daha çok konuşulmuştu ya… OHAL hukuk(suz)luğunun nasıl bir şey olduğunu şuradan anlayın ki, neredeyse İngilizce-Türkçe sözlüklerden “hero” kelimesini çıkarma noktasına geldiler. Ben merak ediyorum; önümüzdeki eğitim ve öğretim yılında herhangi bir İngilizce hocası, herhangi bir sınavda “hero” kelimesinin geçtiği bir soru hazırlayabilir mi? Eğer OHAL şartları sürerse, 2017 sonrası İngilizce öğrenen nesilleri bir kelime eksik olarak yollarına devam edecek.

Şaka yapmıyorum. Bugün okuduğum bir haber: “Antalya’da iki genç sevgili “Hero” tişörtü giymiş. Gözaltına alınmış. TEM’de “Fetö üyesi olmaktan” sorgulanıyorlarmış.” Tarihe geçecek bir hukuk komedisidir bu. Böyle saçma bir gözaltı için öncelikle “hero” kelimesinin örgütsel bir kavram olduğunu kayıt altına alman gerek. Kimse sizin politik gündeminizi, darbe mahkemelerinizde neler yaşandığınızı bilmek ve takip etmek zorunda değil. “Hero tişörtü yasaktır, “hero kelimesini kullanmak yasaktır” diye bir kanun veya kanun hükmünde kararname çıkarırsın, sonra buna bağlı olarak bütün teksit fabrikaları ve mağazalardan üstünde hero yazılı tişörtleri toplatırsın. Bu “yasal” bir şeydir. O zaman “yasalar kötü ve saçma” deriz ama “yasal olduğunu” reddedemeyiz. En azından keyfi bir şey olmaktan çıkar. Hani, Salih MİRZABEYOĞLU, İşkence isimli kitabında söz ediyor ya… Aynen aktarıyorum:

(İşkence mevzuu açıldığı zaman, umumiyetle şu beylik söz edilir:

-“İşkence bir insanlık suçudur!”

Oysa bu iş, mücerret bir prensib meselesi değil, hukukî bir suçtur; bu bakımdan da, birer lağım faresi olan işkencecilerin olmayan vicdanlarına seslenme yerine, doğrudan doğruya yetkilileri ve hukuk çevrelerini, hukuk namusuna davet etmek gerekir!..

Malûm olduğu üzere, yürürlükteki kanunlar çerçevesinde işkence bir suçtur; buna mukabil işkence de, hiçbir “acaba” hissine yer bırakmıyan kaskatı bir vakıa… Yapılması gereken iş, ya kanunun geçerliliğini ispatlayıp işkenceciyi cezalandırarak işkenceye mani olmak, veya “şu işi yapana şu işkence tatbik olunur!” şeklinde hukuku vakıaya uydurmaktır!..

Önce hukuk namusu; işkence yapılacaksa, kanunun hükmü dairesinde olsun… Önce hukuk namusu; “nasıl kanun?”, sonraki iş… Yetkili ağızların, kendi eli kafasını döven salak gibi, kuru kuru işkenceye karşı olduğunu ve işkenceyle mücadele ettiğini söylemesi, emrindeki adama lâf geçiremediğinin itirafıdır; ve bu bir devlet zaafıdır!.. Salih MİRZABEYOĞLU, İŞKENCE, İBDA Yayınları, 1.Basım, 1991) 

İşin hukukî yanı böyledir. Bir kelimeyi, yahut bir kıyafeti “yasa dışı örgüt” sloganı kabul etmek için önce bunu yazılı metinle karara bağlayıp resmileştirmen gerekir. Onun doğruluğu yanlışlığı bir sonraki iş. Sadece bir darbe tutuklusunun böyle bir tişört giymesi üstünden bir kelimeye bu kadar gündem yüklemek, hukuk adına ne büyük cinayetse, politik olarak da darbe duruşmalarının ciddiyetine verdiği zararla bir o kadar ihanettir. Bir mücadeleye verilecek en büyük zarar onu sulandırmak ve karikatürize edilmesine sebep abartılı hallerdir.

Hero (kahraman) kelimesini Fetullahçıların sembolü haline getirecek böyle keyfî bir yaklaşım, onlarla mücadeleye mi hizmet eder; yoksa onların ters tarafından desteklenmesi mi? O iki genci gözaltına alan polisler kime hizmet ettiklerinin farkında mı? Bu keyfiliği OHAL’den aldıklarına göre de, OHAL’in kime hizmet ettiği?

Şimdi benim 14 senedir en sık dinlediklerimden olan Mariah Carey’in Hero şarkısını mırıldanmak veya çalmakta mı yasak olacak? O şarkıyı bilgisayarının bir köşesinde bulunduranlar gözaltına mı alınacak? Jordan’a veda şarkısı olarak akıllara kazınmış Hero’yu Jordan klipleri eşliğinde paylaşan NBA severleri ne gibi kötü bir son bekliyor? Bunlar bilinsin ki, herkes ayağını ona göre denk alsın.

Yazının sonunda linkini verdiğim Hero şarkısını bundan tam dört sene önce video paylaşım sitelerinden birisine ben de yüklemiştim. Dönemin başbakanı Erdoğan’ın Fetullah Gülen’e “muhterem hocaefendi, dön artık ülkene; bitsin bu hasret” dediği zamanlarda… Umarım “Hero paylaşmış” diye yakama yapışan çıkmaz.

Merak ettiğim bir şey daha var. O gün o darbe zanlılarından birisi Hero tişörtüyle değil de, “Allah Büyük” yazılı bir tişörtle duruşmaya çıksaydı?

Bir şey daha: Darbe duruşmaları ve Fetullahçılıkla mücadele tişört avına ve “hero” kelimesine kadar indiyse, perdelenen ve gözlerden kaçırılmak istenen çok büyük sırlar vardır ortada. Bu sözüme mim koyun.

23 Temmuz 2017
Gökhan YAMANGÜL
ADIMLAR Dergisi

Michael Jordan İçin (Mariah Carey – Hero) paylaşan: hyaman07

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: