TİLKİ GÜNLÜĞÜ’NÜN İZİNDE: 16 AĞUSTOS / DEVAMI YARIN – Faik IŞIK
TİLKİ GÜNLÜĞÜ’NÜN İZİNDE
16 AĞUSTOS – DEVAMI YARIN
Faik IŞIK
Tilki Günlüğü’nün bu son günü…
Yarın yeni bir başlangıç ve devam…
Hemen “Vâridât: Yarınlara Notlar” kısmından şu satırları paylaşayım:
“Mehmet Fatih Aydın, Ender Erdem, Şaban Çavdar, Gürsel Avcı, Ramazan Güngör, Baki Aytemiz, Harun Akdere, Şamil İğde, Olcay Oğuz, Mehmet Şahin… 21 Ağustos 1995 tarihli, DGM’deki duruşma… Ali Osman da… Televizyonda görüyorum… Beklediğim gibi haykırıyor:
– “İşkenceciler ve onlara prim verenlerle, göz yuman ve onları cesaretlendirenler, ben ve benim gibi binlerce vatan evlâdı arasında kan vardır!.. Ve bu kan, İlâhî adaletin tecellisiyle kanla temizlenecektir!.. Eğer bizim kadınlarımız ve çocuklarımız ağlıyorsa, onlarınki de ağlayacak!.. Eğer bizim analarımız babalarımız, çekilen bu acılara dayanamayıp felç oluyor, ıstıraplar içinde kıvranıyor ve vefât ediyorsa onların da anaları ve babaları, hattâ ve hattâ sülâlelerinde yediden yetmişe herkes bu acıları tadacak!”
Adımlar Platformu Başkanı Sayın Ali Osman Zor’un, o gün DGM’de, DGM heyetinin şahsında rejimin işkenceci karakteri ve işkencecilerine karşılık haykırışı böyleydi…
Bu günlerde işkence haberleri yine meydan yerini tutmaya başlamışken, şubelerden, cezaevlerinden, Doğu’dan 80’leri, 90’ları aratmayacak işkence haberleri gelmekteyken, en önemlisi de TELEGRAM işkencesi kesintisiz olarak uygulanmaya devam ediliyor.
İşkence ve işkencecilere karşı Sayın Ali Osman Zor’un 1995’teki haykırışını ayniyle sahiplenmeye devam ediyoruz!
TELEGRAM’la “Remz Şahsiyet”i hedef alan ve “Remz Şahsiyet”in şahsında da bütün bir insanlığı hedef almış olarak bütün bir insanlığı yok etmek isteyen insanlık düşmanları ve onlara yardım eden, onları cesaretlendiren, onları görmezden gelen bütün etkili ve yetkili zevat da –en tepeden en alta kadar tamamı– bu işkencenin ortağı olarak lâyık oldukları muameleyi göreceklerdir.
Kumandan Mirzabeyoğlu’nun zihnini kontrol etme gayesi güden TELEGRAM işkencesi karşısında etkili ve yetkili zevatın ne düşündüğü ve neler yaptığı meçhul (!). İşte, onlar da bu seyredişleri ile işkencenin ortağı oluyorlar. Tabii doğrudan katkı vermiyorlarsa… Pozisyonları net olmasa da, hangi pozisyonda olurlarsa olsunlar, son tahlilde ve en azından Sayın Ali Osman Zor’un “göz yumanlar, cesaretlendirenler” tasnifi içinde işkencecilerden oldukları kesin…
“Asıl”a sahip olunmadan parçalara sahip olunmuş sayılmayız.
“TELEGRAM”, anti-emperyalist mücadelede bir “asıl” ve yukarıdaki tasniflerde belirtilen unsurlar da TELEGRAM “asıl”ının ışığı altında değerlendirilmek kaydıyla Kumandan ve İBDA’ya karşı aldıkları tavırlarla yerli yerine oturur. Yoksa öyle mihraksız bir şekilde, o onu yaptı, bu bunu yaptı filân diyerek mücadele olmaz; mücadelenin dost ve düşman kutupları tayin edilemez. Bunu böyle yapmaya kalkan da cevap veremediği suallerin karşısında komik duruma düşmekten, mücadeleyi çarpıtmaya ve hedefinden saptırıcı hain olarak damgalanmaya kadar neler ve nelerle karşı karşıya kalması kaçınılmaz olur. Mücadele açısından en büyük tehlikeyi, düşmanı doğru hedef alamayışlarındaki ahmaklıklarıyla düşmanı –işkencecileri– cesaretlendirenler teşkil eder.
İşkencecilere göz yuman etkili ve yetkililer, etkili ve yetkililere ses edemeyen, etkili ve yetkilileri “asıl” olan işkence-Telegram karşısındaki tavırları ile değil de parçadaki gûya müsbet tavırları üzerinden değerlendirerek, işkenceyi-Telegram’ı görünmez kılmaya çalışanlar…
Kumandan, “Devamı Yarın” demiş; evet, mücadele devam ediyor…