HORMON SALDIRISI

HORMON SALDIRISI

HORMON SALDIRISI

Kurban Bayramı son yıllarda olduğu gibi bu sene de, piyasaları manipüle eden firmaların önce suyu bulandırıp, sonra balık avlama taktiği ile üreticiye ve tüketiciye attığı büyük kazığın (ithalat tartışmaları) gölgesinde geçti.

Bayramın manevî tarafı dar bir alana hapsedilmiş… Sağlık yönü ise yıllardır haşlama / ızgara seviyesinden bir adım ileriye gitmiyor. Oysa Türk milletinin içinde bulunduğu ve her geçen günü şiddetlenen çok büyük bir tehlike var! Öyle böyle bir tehlike değil bu… İnsanımızın kimyasını bozan, cinsiyet yapısını dahi etkileyen, aşırı dozda erkeklik ve kadınlık hormonları içeren korkunç bir biyolojik taarruz; amansız bir HORMON saldırısı… Gıdalarımıza karıştırılan diethylstilbesterol (DES) isimli madde…

Kısaca bir geçmişine değinmek gerekirse, ”1938 yılında Charles Doddun’ın İngiltere’de sentezlediği maliyeti ucuz ve kolay olan bu hormon, önce kadınlarda bir takım hastalıkların tedavisinde kullanıldı. 1954 yılında hayvan yemlerine eklenmesine onay verildiğinde kümes ve çiftlik hayvanları daha hızlı kilo aldı. Ancak kısa bir zaman içinde birçok olumsuzluklar görülmeye başladı. (DES)le beslenen hayvan gıdalarını tüketen tarım erkek işçilerin göğüslerinin büyüdüğü; kız çocuklarının da vaktinden çok evvel ergenliğe geçtiği gözlemlendi. 1959 yılında kanatlı hayvan ve kuzu yeminde yasaklansa da, birçok hastalığa neden olmasına rağmen sığır yemlerine katılmaya devam edildi. 1979 yılında ise kanserle arasında kesin bir bağ olduğu için yasaklandı.

DES yasaklandı ama farklı hormonların keşfedilerek piyasaya sürülmesinde büyük etki yaptı. Hayvanların doğal olarak ürettiği estradiol, progesteron ve testosteronun sentetik versiyonu oluşturuldu ve yem katkıları ve implantlar olarak kullanılmaya başlandı. Fakat bunlar da başta kanser olmak üzere birçok hastalığa yol açtı ve yasaklandı. Avrupa’da yasaklanan bu ilaçlar ve isimlerini kötü amaçla kullanımına neden olmasın diye vermediğimiz birçok ilaç ülkemizde maalesef tabiri caizse seyyar satıcılardan bile temin edilebilir.

Daha hızlı kilo artışı sağlayan bu maddelerin uygulandığı hayvanların etinin tüketilmesi, insanların hormon yapısını bozuyor. Kısırlık, cinsel güç kaybı, kalp hastalıkları; kadınlarda meme kanseri, gebelikte düşük, yüzlerinde anormal derecede sakal bıyık çıkması; erkeklerde prostat ve kadınsı davranışların artması şeklinde zararlar veriyor. Çocukların erken ergenliğine sebebiyet verdikleri gibi, obeziteyi de tetikliyorlar. Erkek çocuklarında göğüs büyümesi de cabası.

Bu hormonların kullanılmasında hiç bir cezai yaptırım olmaması bir yana; et üstünde kalıntılarını bulmak laboratuvar ortamında bayağı güç… Böyle olunca, bunları kendi ülkesinde yasaklayan Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri, ihraç ettikleri hayvanlarda ve hatta hububatlarda çok daha abartılı şekilde kullanmaktan kaçınmıyorlar.

Şimdi gıda ve hayvancılık üzerinden komplo teorileri ürettiğimizi hatta paranoyak olduğumuzu düşünebilirsiniz! Oysa biyolojik saldırı bir savaş çeşididir. Terörist Amerika’nın Kızılderilileri çiçek virüslü battaniyelerle öldürdüklerini bilmeyen yoktur! Siyonist Yahudi Adnan Oktar ve Oktar Babuna’nın geçmişte lösemi hastalığı üstünden ajitasyon yaparak Türk halkından kan toplayıp İsrail’e teslim ettikleri ve bu vesileyle Türk halkının gen haritasının çıkarılıp ele geçirildiği geçmişte konuşulan komplo teorilerinden birisiydi. Bunların tartışmasına girmeyeceğiz; ama İsrail’den aldığımız frenkeştayn tohumların içine çeşitli hormon ve hastalıkların yerleştirilmesi onlar için çok kolay bir işlem… Hâl böyleyken, yerli üreticiyi bitirmek pahasına yurt dışından gelecek olan hayvan ve hububatlarda türlü hastalıkları tetikleyen hormonların kullanıldığı gerçeği önümüzde duruyor. Hayvanların gübresinden toprağa ve oradan da suya karışan bu hormonların, Türk toplumunda hem maddî hem manevî bir tahribat yapması kaçınılmaz. Canlı hayvan, gıda, tohum, yem ve gübreler kanalıyla milletçe biyolojik bir saldırı altındayız ve bizi tehlikelerden korumak vazifesiyle hükümet yetkisi alanlar bu saldırganlarla iş tutup, ortaklık edip, onlara yol veriyorlar.

Hüseyin ÇETİNKAYA

ADIMLAR Dergisi – Eylül 2017

 

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: