Almanya Genel Seçimleri’nin Ardından…

Almanya Genel Seçimleri’nin Ardından…

Almanya Genel Seçimleri’nin Ardından…

Nihan ÖZTÜRK

24 Eylül Pazarı seçim günü olmasına rağmen, her zaman olduğu gibi doğal akışıyla yâni sessiz ve sakin geçti diyebilirim.

Aynı bugün olduğu gibi…

Ki bugün 3 Ekim ve “Alman Birlik” günü.

Malûm olduğu üzere bundan 28 yıl önce Batı ve Doğu Almanya devletleri meşhur Berlin Duvarı’nı yıkarak birleşmiş, böylelikle tek bir çatı altında hem yüzölçümü hem de nüfus bakımından büyümüştü.

Fakat Alman yetkililerin yaptığı açıklamalar olsun ya da akademik çapta araştırmalar olsun şunu anlıyoruz ki, o ânın heyecanıyla yaşanan sevincin tesiri siliniyor; bu büyüme ve nüfus çoğalması Alman halkının geneline pek bir şey ifâde etmediği gibi yüzde altmıştan fazla bir bölümü tarafından tam olarak sahiplenmiyor bile.

Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun “Nerede Birlik?” sorusuna karşılık, sadece maddeci bir yaklaşımla toprak üstünlüğü ve insan çokluğu etrafında cevap verebilme sıkıntıları bir yana, bugünkü meselelere muhatap olabilecek ve Alman Ruhu’na yön verebilecek ne bir “absolute geist” fikirci Hegel’e ne de bir derin düşünceli ruhçu Nietzsche’ye sahip değiller.

Gelelim Seçim’in teknik bilgilerine ve sonuçlarına;

En son 2013’de gerçekleşen genel seçimler ile karşılaştıracak olursak 8 partinin daha ilk defa seçimlere iştirak etmesinin de tesiriyle seçimlere katılım oranının %4,7 oranlık bir artışla %76,2’ye ulaştığı görüldü. Yine de ortalama olarak ele alınacak olursa, Almanya gibi demokrasiye bağlı bir devletin, halkının neredeyse yüzde otuzluk bir kesimine oy verdirtememesi ayrı bir sancı olsa gerek.

Fazla rakamlara boğulmadan, seçim sonuçları, CDU’nun büyük oranda puan kaybına uğramasına rağmen beklenildiği gibi CDU/CSU kardeş partilerin (Hıristiyan Demokratlar İttifâkı) üstünlüğü ile belirlendi.

Bu iki partinin tüzüklerinde dünya görüşü olarak “Hıristiyan Sosyalizmi” geçtiğini ve demin bahsettiğimiz “Nerede Birlik?” ölçüsünü “Hıristiyanlıkta Birlik“ olarak kabul ettiklerini belirtelim ve küçük bir parantez açarak, belki de ilk defa ifade edilmiş olsun diye CSU’dan kısaca bahsedelim.

Şansölye(*) Merkel’in liderliğindeki CDU Partisi Bavyera Eyâleti dışında Almanya geneline hitap etmesine rağmen, CSU, sadece Bavyera Eyâleti ile sınırlı ve yıllarca da böyle kalmasına özen gösteren bir parti. Bu ittifak sayesinde pek bir mücadele etmeden, bundan önce Bay Kohl 80/90 döneminde olduğu gibi hep iktidarda yer almayı sağlayabiliyorlar. Enteresan bir taktik mi yoksa uyanıklık mı olduğunu siyâset uzmanlarına bırakalım.

Evet, Angela Merkel bu seçimlerden de istikrarlı bir şekilde 4. kez galibiyet ile çıkmış ve bir vakitler İngiltere’de uzunca bir dönem Başbakanlık yapmış olan “Demir Leydi” lâkaplı Margaret Hilda Thatcher’in rekorunu da kırmış oldu.

Fakat biraz önce değindiğimiz CDU’nun tek başına büyük oranda puan kaybı (yaklaşık %8) yaşaması gözlerden kaçırılacak gibi değil.

7 Haziran ve hemen ardından gerçekleşen 1 Kasım Türkiye seçimlerini hatırlayalım.

İlkinde AKP büyük bir oy kaybına uğramış ve ikincisinde tekrar oy kayması gerçekleşmişti.

Aynı bunun gibi CDU’nun bütün oy kayıpları, yani oy kaymaları, aşağıda vereceğimiz verilerden de anlaşılacağı üzerine, yoğunlukla aşırı sağcı AfD’ye (Alternatif Almanya) olurken bir iki puan da önceden koalisyon yaptıklar FDP’ye (Özgür Demokratlar) gerçekleşti.

Merkel’in son yıllardaki mülteci kabulü ile seçmenini küstürdüğü ve AfD’nin yoğun propagandasının işe yaradığı görülebiliyor.

Ayrıca, yine ikinci büyük parti olarak seçimlerden çıkan SPD de büyük bir puan kaybı (yaklaşık %5) yaşadı. Bu oyların da yoğun olarak FDP’ye, birazının da Die Linke (Solcular) ve Grüne’ye (Yeşiller) kaydığı transparan bir şekilde görülebilir.

Buna göre oy dağılımı şöyle oluştu:

Görüldüğü üzere CSU’nın yüzdesini de CDU’ya eklediğimiz zaman durum biraz daha farklılaşıyor, ancak, söz konusu edilen “Koalisyon Hükümeti” tartışmaları devam ediyor.

Bununla birlikte Alman Devleti’nin bundan sonraki iç veya Ortadoğu’daki dış politikası olsun devlet politikalarını, Türkiye ile ilişkilerini, Barzanî’nin referandumu sonrası maddî ve askerî desteğin düşünülebileceği açıklamasına rağmen Kürdistan’ı tanıyıp tanımayacağı, silâh satışı ile ilgili tutumunu ve özellikle bu seçimlerden güçlü bir şekilde çıkan İslâm karşıtı AfD’nin tavırlarını yakından izlemeye devam edeceğiz.

*Şansölye: Roma İmparatorluğu’ndan miras kalan bir terim. Bugün ise Başbakanlık görevine denk düşen anlamıyla sadece Almanya ve Avusturya’daki hükûmet başkanlığı makamları için kullanılıyor. Buna göre istikbâle yönelik olası bir Almanya ve Avusturya ittifâkını da es geçmeme adına bildirmiş olalım.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: