EMPERYALİZM, TARIM, REAYA VE KITLIK ÜZERİNE
EMPERYALİZM, TARIM, REAYA
VE KITLIK ÜZERİNE
Suat KÜRŞAT
1845 yılında Britanya sömürgesi olan İrlanda’da işler yolunda gitmiyor, çiftçilerin büyük çoğunluğunun geçim kaynağı olan patatese bulaşan bir tür hastalık ürünleri çürütüyordu. Altı yıl sürecek bir kıtlığın ve on binlerce İrlandalının ölümünün habercisiydi bu çürümüşlük. Bölge nüfusunu % 25 oranında değiştirecek ve bölgede demografik yapının değişimi ile beraber İrlandaca’nın kullanımı azalacak, çoğunluğun İngilizce konuşmaya başlayacağı bir süreç. Bir sömürge silâhı gibi İrlanda’yı kasıp kavuran kıtlık…
Osmanlı Devleti’nin zirve noktasında “Reaya milletin efendisidir” düsturu beyan ediliyor, genç Cumhuriyet de bu düsturu devrine, “köylü milletin efendisidir” ifadesi ile mal ediyordu. Türk Dil Kurumu’nda “reaya” kelimesine iki anlam kıyafeti biçilmiş; ilkinde, “Osmanlı İmparatorluğu’nda yönetime katılmayan, askeri sınıf dışında kalan, geçimini tarım ve ticaretle sağlayan kesim.” olarak, diğerinde ise “Tanzimat’tan önce Osmanlı Devleti’nin Müslüman olmayan uyrukları” olarak ifade edilmiş. Burada millete efendilik payesi verilen elbette ki tarım ve ticaret ile iştigal eden Osmanlı toplumudur. Kılıç ehli aşk ve şevk ile sefere çıkabiliyorsa, kalem ehli aşk ve şevk ile ilim öğreniyorsa, tarlada toprağı işleyen çiftçinin payı büyüktü, zira üretiyordu, durmadan, usanmadan üretiyordu.
Tarım insanlık tarihine denk düşen ve tarih boyunca toplumları ayakta tutan temel üretim sahası olmuştur. Bu üretim sahasında tahıl ambarı olarak anılan Anadolu’da buğday ithal edilir olmuş, saman ithal edilir olmuş, hayvan dahi ithal edilir olmuş ve birçok tarım ürünü üreticisi yüksek maliyet, düşük fiyatlar nedeni ile toprağa, ağaca küser hale getirilmiş. Üreticinin tepki olarak kestiği ağaçlar değil aslında emperyalizm tarafından kesilen Anadolu’nun can damarları olmuştur. Emperyalizm ve işbirlikçileri Anadolu’da üretimi ve üreticiyi hedef alarak bugünümüzden ziyade geleceğimize saldırıyorlar. Nesillerimizi emperyalizme kölelik için hazırlıyorlar.
1845 İrlanda kıtlığı örnekliğinde Anadolu’da sistematik olarak tarımı zayıflatma ve hatta bitirme projesi sömürgeci zihniyetin bir savaşı olarak işletiliyor. Anadolu’yu toprak mahsulleri alanında dahi dışa bağımlı hale getirecek bu emperyalist kuşatmada, köylü nüfusun elinden toprakları alınarak kente göçe zorlanıyor. Evet, kılıç ve kalem ehlinin arkasında duran kocaman bir üretim devi olarak köylülük kent hayatının fabrika işçisi halini alıyor.
Anadolu’da sosyolojiyi değiştirecek bu sistematik saldırıyı geri püskürtemez ve başarılı olmasını engelleyemezsek süreç sonunda sömürgeci güçlerin bizi ekmek ve kıtlık ile terbiye etmeye yelteneceğinden hiç şüpheniz olmasın.
Irak’ın işgalinde Bağdat’a düşen bombalar ile Anadolu’da tarım ve hayvancılığa vurulan darbeler aynı amaç ve hedefe hizmet ediyor. Hiroşima ve Nagazaki’de patlayan atom bombaları nasıl ki teslim alma hamlesi olduysa Anadolu’da da tarım ve hayvancılığa atılan atom bombaları da bizi teslim almaya, direncimizi kırmaya yöneliktir. Bu saldırılar geleceğimizi teslim almaya yönelik, nesillerimizi köleliğe boyun eğdirmeğe yönelik saldırılardır.