Mirgun.com’dan İktibas: AMASYA’DA BULUNAN HZ. SÜLEYMANIN MÜHRÜ MÜ?

Mirgun.com’dan İktibas: AMASYA’DA BULUNAN HZ. SÜLEYMANIN MÜHRÜ MÜ?

Gönüldaşımız Hasan Parmaksız tarafından idare edilen Mirgün.com adlı sitede dikkate değer bir yazı yayınlandı…

Gündemin kabalığı ve kalabalığı altında dikkatlerden kaçan hadiseleri tevafuk ve tedaî usûlüyle ele alarak yazıların yayınlandığı siteden daha önce de iktibaslar yapmıştık.

Geçtiğimiz hafta kriminal bir hadise olarak hemen bütün haber kanallarında yer alan “Amasya’da Hz. Süleyman’a Ait Mühür Bulundu” haberini, Sayın Salih Mirzabeyoğu’nun Tilki Günlüğü adlı eserinde haberin yayınlandığı günlere tevafuk eden 1-2 Ekim tarihlerini merkeze alarak kendi perspektifinden gündeme taşıdı…

Gönüldaşımızın, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Tilki Günlüğü adlı 6 ciltlik eseri ve Ölüm Odası adlı eserlerinin son tefrikalarından tedailerle yayına hazırlanan bu çalışmasını dikkatlerinize sunuyoruz.

Zira “hâdiselerin sırrı en az mantığındadır”.

Adımlar

 

 

DELÂİL-İ MEHDÎ’DEN : ARI, BOĞA VE MÜHÜR !

KUMANDAN KUSTO’NUN SEYİR DEFTERİ
TİLKİ GÜNLÜĞÜ’NDE 1 – 2 EKİM

 

Olayın Haber Ajanslarına düşme tarihinden 1-2 gün önce gözaltı ve sorgulama işlemlerinin başlatıldığını düşünürsek; Tarih :  1-2 EKİM.

 

Levha  :   1 Ekim  1988
 

  • MÜZE benzeri bir mahzendeyim … ALTIN VE  ALTIN TELİYLE İŞLENMİŞ    NEFİS  MAHFAZALAR… İçlerine Kur’an konuyor… Kur’anların çoğu açık… Fakat bunlar, bilinen kitap ebadında değil; 1 metre kadar uzunluğunda ve bir – bir buçuk karış kadar  kalınlığında… Raflarda yanyana dizilenler, sergilenenler… ben buraya açıkken girmişim ve saklanmışım… Kitaplara hayranlıkla bakarken, buraya onları çalmak için girişim aklıma geliyor; burayı soyacağım… “Şunu mu alsam bunu mu alsam?” diye tereddüt ediyorum… Orada gelin teli gibi beyaz ve sırma renkli tellerle işlenmiş yastıklarda var… Bu sırada, oranın sahibi veya bekçisi gibi anneannem Fahriye Hanım içeri giriyor; hemen gizleniyorum ama, yere yüzükoyun yatarken bir şeye çarpıp gürültü çıkarıyorum… Acaba duydu mu?

 

Senin ey mürg-ı gülşen mahzenü’l-esrâr ise goncan
Benim de gül gibi bir matlau’l-envârdır dâğım

                                                                   (Rûhî-i Bağdâdî – Mâzi olmayacak halden…)

MUSEUM: MÜZE
MUSE: ARI, NAHL.
MUSE:

  • Derin derin düşünmek
  • Üzerinde düşünmek
  • Derin düşüncelere dalmak
  • Kafa yormak, kafa patlatmak
  • İlham perisi

KUR’AN:

(ﻗﺮﺁﻥi. (Ar. ḳirā’e“okumak; bir araya getirmek, toplamak”tan ḳur’ān) Allah tarafından Hz. Muhammed’ (SAV)’e vahyedilen kutsal kitap, İslâm dîninin temel kitabı, kelâm-ı kadim, Kur’ân-ı Kerim

 

4.33— İbni Ebi Şeybe, Mücahid’den tahric (Hadisin ilk ravisini ortaya çıkarma) etti. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından bir adam bana dedi ki:

Günahsız insanlar öldürülmeden Mehdi çıkmaz. Günahsızlar öldürüldüğünde, onların öldürenlere yer ve gök ehli buğz ederler. MEHDÎ insanlara gelir de onu  YENİ GELİN  gibi aşk ve muhabbetle kucaklarlar. O YERYÜZÜNÜ  ADALET  VE  NASAFETLE (insaf,haklılık,doğruluk) DOLDURUR. Arz nebatatını çıkarır, gökde yağmurunu yağdırır. Ümmetim daha önce görülmemiş biçimde nimetlenir.

(Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler – Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat,S:35)

 

[Mücâhid ibn-i Cebr veya kısaca Mücâhid (مُجَاهِدْ بِنْ جَبْر, d. 645 – ö. 723Mekke), tabiin dönemi ünlü hadis ve tefsir bilgini. İslâm dünyasının ilk müfessirlerinden sayılır.

Mücâhid, özellikle Abdullah bin Abbas (R.A)’dan ders ve hadis almış, ondan aldığı hadisler Sahih-i Buhârî‘de yer almıştır. Ebu Hanife ve İmam-ı Şafiî kendisinden ‘güvenilir bir âlim’ şeklinde bahsetmiştir.
Mücâhid, 80 yaşında iken 723’de Mekke’de vefat etmiştir.]

 

Aru: 1. Süslenmiş gelin, güveyi. 2. Güneş. Gök.
Nev-arus: Yeni gelin.
NEV-ZAT: Yeni kimse.
Zât: 1. Kimse,kişi,şahıs, özellikle Hürmete lâyık kimse. 2.Bir şeyin ta kendisi! 3.Bir varlığın hakikati,hüviyeti,Mâhiyeti!
Zât:  Sahib,mâlik

                 

DAVETİYE

Telli pullu, anlı şanlı bir gelin; 
Aynalar, gelin!
Bir güzel ki, en güzeli güzelin; 
Gönüller, gelin!
Sonsuz gerçek; habercisi ezelin; 
Kitaplar, gelin!
Ey karanlık, gelmektedir ecelin; 
Işıklar, gelin!
Toplanın hep, derlenin hep, düzelin;
Yığınlar, gelin!

En güzeli, en güzeli, güzelin; 
Habercisi, habercisi, ezelin;
Tellerinde şafak söken bir gelin; 
Anneler, babalar, çocuklar, gelin!..

ÜSTAD- 1949 – [ Tarih MÂNÎDAR !  ]

 

LÂ   HAVLE  VE  LÂ  KUVVETE  İLLÂ  BİLLÂH!!!

 

Levha   :   2 Ekim 1984

 İçimde bayıltıcı bir lezzet  çiziliyor… ARI  gibi… İçime ALLAH RESÛLÜ doğuyor!..

 

Ufuk   :   Arı  Misâli

  • Dünyaya   gelişimden 78 yıl sonra bugünkü hâlime ait birkaç çizgiyle başlayarak kaleme aldığım bu eser böylece (kronolojik) sırayı da bir ân için ters yüz ederken,bana hâl, mazî ve hatta istikbal arası elverişli bir  TARASSUT (gözleme) NOKTASI hizmetini görmekte…Ve varlıkla yokluğun destanı gibi, her şeyin bir gelip bir gittiği bu âlemde, hiçbir şeyin mutlak manada kaybolmadığına ve gitmiş, gelen ve gelecek her şeyin her birine mahsus bir hayatı olduğuna şahitlik etmektedir.

 

Kopukluk ve kesiklik içinde yekparelik ve bütünlük içinde de kopukluk ve kesikliğin şarkısını söyleyen ZAMAN, KADANS  dedikleri   ÂHENK HELEZONUNA, vakaların posasını değil de RUHUNU yerleştirmek işinden  başka SANAT tanımaz; ve daima kaba müşahhasların üstündeki ince mücerretlerin lâboratuarında en hassas inbiklerden süzülmek ister.

Öyleyse romanda RUHÎ HAREKET, havanında MADDELERİN KABUK TARAFINI DÖVEN BİR KİMYACI OLMAK YERİNE “ÖZ ARAYICISI” BİR SİMYACI OLMAYI GEREKTİRİR.

Hayat filminden bir YANSIMA olan ROMAN da, bu FİLMİN  GERÇEK  ÇEVİRİCİSİ  ZAMANIN SIRLARINI ancak bu yoldan KAPMAYA ÇALIŞMANIN İŞİ OLARAK MEYDANA ÇIKAR.

Bu noktaya kadar karaladığım satırlar bana feci bir ukalalık gibi görünüyor. Eserini vereceksen ver; onun ne ve nasıl olduğunu izaha yeltenme!..

Doğrudan doğruya eserinle meydana çık ve tesirinle kendini göster!

Eğer bal, onu yapan ARInın tarifesine muhtaç olsaydı, yenilir yutulur bir nesne olmaktan çıkardı.

Doğrudur. Ama bu doğru da tarife muhtaç… Bu sebepledir ki, his ve lezzet planına geçmeden ahçılık  (= aşçı)   sanatından bir nebzecik bahsetmeyi uygun görüyor ve balını anlatmaya kalkan ukala (akıllı)  ARI nın  vaziyetine düşmekten korkmuyorum.

Üstelik bu bir nebzecik bahsi ayrı bir takdim şeklinde   vermiyorum   da   eserime onunla başlıyorum.

[ 2 EKİM TARİHLİ “DOKUZ KERE SALAVAT”  BAŞLIKLI TİLKİ GÜNLÜĞÜ’NDEN – SÂLİH MİRZABEYOĞLU ]

 

MÜTEREMMİD-Yanıp kül olmuş. “Ümmet”. (Üstadım’dan: “Allah, Resûl aşkıyla, yandım, bittim kül oldum / Öyle zaif düştüm ki, sonunda Herkül oldum!”; fertte toplu, topluluk hakikati… Kuvve-i Hayaliye-Hayâl Kuvveti: 685: Nahle -Bir fidan. Hurma fidanı)
[ÖLÜM ODASI (B-7) – Sayı :384 –­­ Tarih : 28 eylül-5 ekim 2017 – SALİH MİRZABEYOĞLU’nun  “ŞAHÎD OL!”  Başlıklı Haftalık Yazısından – ]

 

NAHLE:  BİR TEK ARI.

YA’SUB:

  1. ARI BEYİ.
  2. Emir, bey, reis.
  3. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bir atının ismi.
  4. Atın alnındaki beyazlık.
  5. Bir nevi kuş.

 

Ebû Saîd  El-Hudrî (R.A) Resulullah (SAV)  den rivâyet ettiği bir hadisi şerifde şöyle buyrulmakta :

“ Mehdi’nin izleyicileri ona sığınırlar, BAL ARILARININ Kraliçe ARIYA sığındıkları gibi (onun yanında güven ve huzur bulurlar), o yeryüzünü adalet ve  dürüstlükle dolduracaktır…”

(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 11)

 

Hamam(ın) özü: Külhan!..

[MÜLAZEMET-Devamlı bir işle meşgul olmak. Staj görme. Gidip gelme.

(Üstadım’ın, 1982 tarihli “Külhan Yeri” isimli şiiri:

“Yaklaştım  HAMAMDA  KÜLHAN  YERİNE/

Yaklaştıkça daha sıcak bölmeler / Saplandı mı akıl bir kez derine / Her ân dirilmeler, her ân ölmeler / Necibcik, Necibcik, dem çekiyor kuş / Yokuşlar iniştir, inişler yokuş / Bir yokluk, bir varlık, ne değiş tokuş / Bir şu yan, bir bu yan, gidip gelmeler!”…]
[ÖLÜM ODASI (B-7) – Sayı :384 –­­ Tarih : 28 eylül-5 ekim 2017 – SALİH MİRZABEYOĞLU’nun  “ŞAHÎD OL!”  Başlıklı Haftalık Yazısından – ]

 

KÜLHAN  :

(كلخن) i. (Fars. kulḫanHamamlarda döşeme altında bulunan ve ısınmayı sağlayan kapalı büyük ocak:

Lâtince, PICTURA-Resim. (Yevmiye: İkimizi anlatıyor şiirlerim, bayılacaksın… “Ölmeden önce nefsini hesaba çek!”… Nefs muhasebesi! Ben yaşadığımı, fikrimi, şiirimde de yazarım… Yaşamak lâzım! Şerlok Holmes’i yazan… Kimdi o? Büyük resim koleksiyonu vardı… — “Hatırlayamadım efendim!”… Neyse… Polisiye roman. Ama onda basit hâdise anlatma değil… Küçük şeylerin arkasını kurcalıyor. Gerisi hep onun kopyası… —“Teferruatçılık şuuru”… Evet!.. Yevmiye: “Biz yazıda mütemadiyen imtihan hâlindeyiz. Beğenmeyiz, sileriz, yine yazarız… Küçük bir detay sanılan şey, birden patlayıverir. Kafakağıdı’nda ben, böyle patlamaların maziye doğru izini sürüyorum; vak’aya göre ruh değil de, ruha göre vak’a!”… Bir not: Suret olmadan mânâlar tecelliye gelmez; ruhla varılanın kelâmla  ZARFlanışı gibi!): 622: MAVDCONUTO-Süryanice, “Takdim Etmek”… Süryanice, RUĞİĞUTO-Rağbet: 622: QAŞİŞO-Süryanice, “Dede”; ezel, mavera. (Sırrı arayan, suretin öbür yanını kurcalayan, Hafiye)
[ÖLÜM ODASI (B-7) – Sayı :384 –­­ Tarih : 28 eylül-5 ekim 2017 – SALİH MİRZABEYOĞLU’nun  “ŞAHÎD OL!”  Başlıklı Haftalık Yazısından – ]

MÜHRÜN  MERKEZİNDEKİ SIR !!!
MÜHRÜN MERKEZİNDEKİ KİM ?!!!

MEŞHÛD     :

(مشهود) sıf. (Ar. şuhūd “idrak etmek, müşâhede etmek”ten meşhūd) Gözle görülen, şâhit olunan, müşâhede edilen !

Bir not: Suret olmadan mânâlar tecelliye gelmez; ruhla varılanın kelâmla zarflanışı gibi!): 622: MAVDCONUTO-Süryanice, “Takdim Etmek”… Süryanice, RUĞİĞUTO-Rağbet: 622: QAŞİŞO-Süryanice, “Dede”; ezel, mavera. (Sırrı arayan, suretin öbür yanını kurcalayan, Hafiye)
[ÖLÜM ODASI (B-7) – Sayı :384 –­­ Tarih : 28 eylül-5 ekim 2017 – SALİH MİRZABEYOĞLU’nun  “ŞAHÎD OL!”  Başlıklı Haftalık Yazısından – ]

SURET-Biçim. Görünüş. Kılık. Tarz. Yol, gidiş. Hâl. TASVİR. Dıştan görünen şekil. Çare: 696: YUROQO MDİNO SOFRO-Süryanice, “Yeşil Medine Yazarı”… HASSA-Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan şey. İnsanın kendisine “tahsis ettiği” şey, özden. Bir şeye mahsus kuvvet. Tesir. Adet ve alâmet. Ekâbir, kavmin ulusu: 696: HAFİYE-İnsan bedeninde gizli olan can. “Arayanı, araştırıcı yapan”

TARÎK-Yol. Vasıta. Usul. Sistem: 319: MEDRAA-Kaftan; bürünülmesi gereken suret, renk, sıfat.
[ÖLÜM ODASI (B-7) – Sayı :384 –­­ Tarih : 28 eylül-5 ekim 2017 – SALİH MİRZABEYOĞLU’nun  “ŞAHÎD OL!”  Başlıklı Haftalık Yazısından – ]

MEŞHÛD  : ŞAHİD  OLUNAN !..

 

TABLO :NAR

  • … Nur, ışık… ÖKÜZ BOYUNDURUĞU… Kuvvet, güç,zor…Nadide…

TAVK:

  • Tâkat. Güç.
  • Boyuna takılan zinet. Gerdanlık.

MUTAVVAK:

  • (Tavk. dan) Boynu halkalı, zincirli.
  • Boynuna gerdanlık vs. takılmış. Boynunda halka olan.

KÂFİRE BOYUN EĞMEYEN MÜSLÜMAN(IN) İZZET’İ :

TİLKİ GÜNLÜĞÜ’NDE  6 EKİM

  •   Kur’an okuyorum ve okuduğumu mütalâa ediyorum… Okunuşa göre mâna ifade etmesinin üzerinde durarak defalarca tekrar ediyorum… Benim İbda’daki odadayım ve okuduğum BAKARA ( ÖKÜZ-BOĞA,BOĞA BURCU)  SURESİNDEN… TERAZİ  İLE İLGİLİ BİRŞEYLER !..

BOĞA BURCU: (21 Nisan – 21 Mayıs): SÂLİH MİRZABEYOĞLU’NUN BURCU!
TERÂZİ  ADÂLET’İN SİMGESİDİR!

ADÂLET  MEHDÎ’NİN  EN ÖNEMLİ VASFIDIR!..

 

9- 1O MAYIS  1950

“Doğduğum tarih: 9 Mayıs’ın 10 Mayıs’a bağlandığı saatler… Gün: Salı-Çarşamba… Saat: 0.22. Mekân: Erzincan… Arzın canı!..”

“24 Mayıs 1950… Adımın konulduğu gün!..”

[ Tilki Günlüğü’nden:  9 Mayıs- 24 Mayıs]

Kaynak: http://www.Mirgun.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et