ÇİN PARAMPARÇA OLACAK- 3 Burhan Halit KOŞAN
ÇİN PARAMPARÇA OLACAK- 3
Burhan Halit KOŞAN
.
ADALET VE İNSAF ÖĞREN
Horasan erenlerinden Molla Cami, böyle buyurdu. Bünyemizi kuvvetli, irademizi güçlü, zihin dünyamızın kıymetli olmasına vesile olanlardan Molla Cami için bize düşen vazife, rahmet ile yâd etmektir. Bu meyanda;
Derinliği katığımız, erdemleri satırımız, anlayışı belleğimiz, yaşantısı görevimiz, sofrasının kırıntısı bereketimiz olsun; Çin seferimizde.
“Çin Paramparça Olacak”, makalemize başlamadan önce kıymetli okuyucunun affına sığınarak, güncel olan, gündemde olan birkaç hususa değinmek istiyorum.
Atlantik ve Batı ile ittifak halinde hareket etmeyi menfaatine uygun bulan ve bu yolda yürüyen Çin özelinde cümle emperyalistlere karşı başarılı olabilmemiz için şoför zihniyetiyle yönetilen kokuşmuş düzenin, çürümüş rejimin, topal hükümetin zihniyetini terk etmemiz gerekiyor. Bu açıdan, meseleleri berrak bakan bir gözle değerlendirmemiz gerekmektedir. Bundan dolayı “Stratejik ahmak”, miyop ve daracık zihinli kadrolu hariciye hainleri gibi vakaları değerlendirmeyeceğimiz tabiidir. Önce kısa bir Türkiye ahvaline değinelim; sonrası Çin.
Çok yakında Çin, Japonya, Kore (Vietnam, Malezya ve Endonezya’yı ise destek kıtası olarak ) Basra körfezi üzerinden intikal edecek postallarıyla Türkiye sınırında nöbet tutmaya başladıklarını görürsek şaşırmayalım. Her ne kadar Türkiye ile alakalı yazı yazmama kararı vermiş olsam da şartların zaruretinden dolayı küçük bir paragraf açmaya mecbur kaldım.
Asya ve Avrupa kıtasında Türkiye dışında hiçbir ülke, çok büyük bir tehlike veya hayallerin çok ötesinde zenginlik sunacak bir fırsat ile karşı karşıya değil. Hiçbir ülke Türkiye kadar yıkıcı veya yapıcı bir rol de oynayamaz. Bu rol, istemek veya istememekle alakalı bir durum olmayıp. tarihi vetirenin/sürecin bir rol seçimine zorlamasıdır. Yaptığı, yapmadığı, yapamadığı, korkusu, cesareti, hoşgörüsü, cehaleti, bilgeliği, iradesi veya iradesizliği ile tarihin mahkemesinde yargılanacak. Sonuç itibariyle, tarihin kırılma noktası gerçekleşecek. Türkiye, vereceği karar ile ya Doğu ile Batının topyekûn savaş karar vericisi olarak adalet nizamının tesis edici namzedi, yahut küresel sistem kurucularının verdiği karara uygun davranan uslu çocuk olarak daraltılmış alanında yaşamaya devam edebilir. Argo tabirle, gezegenin “eziği” olarak yaşamaya mecbur kalır.
Bu gerçekleri söylerken maksadım korku hastalığını yaymak değildir. Aksine gerçeği çıplak gözle izah edebilme gayreti olarak görülmesi ve tedbirini alarak olacaklara hazırlıklı olmamız gerektiğini hatırlatmaktır.
Tarihin kırılma noktalarında yaşadığımız bu süreçte Türkiye, vereceği kararla ya karanlık bir gelecek ya görkemli zaferler arasında tercihte bulunma arasındadır. Milletimiz, tarihinin kurultaylı günlerinde vatan hizmetini dün Bilge KAĞAN’a nasıl verdiyse, tarihi kurultay günlerini yaşadığımız bugünlerde de vatan hizmetini KİM’ e vereceğini çok iyi bilir.
Türkiye’nin sevimli ve iyiliksever rejimi Amerika’nın yönlendirmesiyle etnik kürtçülere/bölücülere akıl hocalığını yaparak kurulacak etnik kürtçü devlet üzerinde etkili olması istenmekten ziyade Türkiye’nin, etnik kürtçü devleti koruması, kollaması ve hamisi olması gerektiği dikte edilmektedir.
Hariciye ekâbirleri ile kadrolu alçaklar karşısında ses çıkarmayan ahlaksız yöneticilerin öğrenmesi gereken, öğrenmemek için direnirlerse de defolup gitmelerini gerektiren gerçek şudur; edepsiz savaşarak, zafer kazanmayı kafasına kazıyan Atlantik/ Amerika ile Batı/Londra, Paris, Berlin karşısında uslu çocuk olmanın sonu parçalanmayı getirir.
Karşımızda ahlakî duruşu ve erdemli davranışı, zayıflığın eş anlamlısı, acizliğin benzeşiği olarak gören küresel mafya çetesi olduğunu unutmayalım. Atlantik/Amerika ile Batı/İngiltere, Fransa, Almanya merkezli “global mafya” çetesinin asalet barındırmayan bu anlayışları için Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in ‘’çukur’’ tabirinden daha münasip bir sözcük bulamıyorum. Türkiye ile alakalı not ve yazı yazmama kararı vermiş olsam da mecburiyetten dolayı açtığım bu paragrafı sonlandırarak aslî yolumuza dönelim.
Çin, soğuk savaşın bakiyesi olarak barışın sağlanmasından dolayı Amerika ile Batı/Londra, Paris, Berlin’in payına düşen kâr hissesidir. Çin, dün Rusya’nın maşası olarak bugün ise Amerika’nın maşası olarak iş görmektedir. Size, çok kolay anlaşılabilecek numunelik bir izahla anlatmaya çalışayım:
Dün, soğuk savaş döneminde İngiltere, Fransa, Berlin ve Japonya’yı Güney Doğu Asya üzerinden vurmayı planlayan Rusya’nın planı, şu anda aynı bölge üzerinden Rusya’nın kendi içinde ikinci defa parçalanması üzerine tatbik edilmektedir; Atlantik ve Batı tarafından. Bir nevi bumerangın döngüsü diyebiliriz.
Amerika, bazı işlevlerini,bir kısım vazifelerini bazı ülkelere taksim ederek üçüncü emperyalist paylaşımda avantajını muhafaza etmeye çalışmaktadır; sinema sektörünün Hindistan’a, insanî yardım adı altında batı/batıl adına Türkiye’ye yara bandı vazifesi verilmesi ile ucuz İşçilik sebebiyle üretimin Çin’e ihale edilmesi örneklerinde olduğu gibi. Hakeza, bazı ülkeleri de yeni kural/kanun koyucular adı altında kafakola alarak kandırmak istiyor. Güya kanada yerine Brezilya, Japonya yerine Çin, Londra yerine Hindistan, Berlin yerine Rusya, Paris yerine İran’a göz kırparak yeni fırıldaklıklar çevirmektedir.
Rusya, takdir edilesi refleksleri ile tepki göstermektedir. Amerika’nın yanıltıcı lisanına aldanmayan Rusya, gücü nispetinde oyun bozuculuk etmekte çok haklıdır. Rusya/Putin, menfaatine ilişildiği yerde çıngar/ağız kavgası veya sahada ateşli silahlarını çıkarmakta bir an bile tereddüt etmedi/etmiyor/etmeyecek olması da takdire şayandır.
Müsaadeniz olursa, kısa bir mola verelim;‘’Kerkük zindanı’’ türküsünü seslendiren Kıraç’ı dinleyelim;Kıssadan, hissemizi alalım.
Eğrileri doğrultmak… Bu hususta takip edeceğimiz usul, berberin önüne oturup ‘’sakalımdaki beyaz kılları ayıklasana!’’ diyen adama, berberin verdiği misalindedir… Berber bakmış ki adamın sakalındaki aklar siyahından fazla, bir tutam kesip önüne koymuş ve şöyle demiş:
— ‘’ Al kendin ayıklayıver, benim işim var! ‘’
Bunun gibi, tek tek yanlışları gösterme yerine işin aslını ve esasını göstererek yanlışların toplamını açık etme ve tek tek ayıklama işini de sahiplerine havale etme usulü!… (1) ile hareket ediyorum.
Evet, ülkeleri parçalamak için kaos matematiğinin, Müslüman halk kitlelerinin toplu ölümleri için buhran ekonomisinin uygulandığı ve tatbikata geçildiği Kaliyuga/karanlık bir çağ diliminde yaşıyoruz. Aklımız ve kalbimiz üzerindeki kontrolü kaybetmeyeceğiz. Öfke zehirlenmesine karşı sabır panzehriyle düşünecek ve sebatkâr şekilde hareket edeceğiz. Doktriner İslâm/Müessir eser/Ehli Sünnet hizmetkârı, Aziz Türk milletinin Bilge kağanı veya Bismarck’ı olan MİRZABEYOĞLU başta olmak üzere gönüldaşlara karşı İhmal ve yanlış yapma günahı işleyen ahbes rejim ve emir aldığı Batı/Batılı rejimlere karşı Adımlar/adımlarımızı dikkatli atmak mecburiyetindeyiz. Konudan uzaklaştığımın farkında olsam da bu hatırlatmayı yapmak mecburiyetindeydim.
Çin, Amerika’nın gündüz şırfıntısı olarak (gece sürtüğü ise Arabistan’dır) tetikçiliğini yapmaya hazır ve nazırdır. Çin,bu tetikçiliğin karşılığı olarak ne alacak? Çin, milliyetçi Tayvan’ın kendisine teslim edilmesi halinde değil Kuzey Kore cumhuriyetini, Jüpiter gezegenini bile vermeye hazır. Çin, Amerika tarafından ablukaya alınan Kuzey Kore cumhuriyeti meselesini çözümsüz bırakmaktan veya diplomatik kilitleme yönteminden ziyade Amerika’nın adına çözüme yardımcı olan başka bir yolu temsil ettiğini söyleyebilirim.
Çin üzerinden Rusya’nın tekrar parçalanması için çabalayan Amerika, ikinci yol olaraksa Ukrayna’yı kullanmaktadır. Ukrayna, tarih boyunca Batı/batılı bölücü virüslerini taşıyan postacı rolü oynamaktan başka bir numarası olmamıştır/olamaz da.
Müsaadeniz ile kısa bir lahza dinlenelim ve denizci düğümü atmadan önce Münevver ÖZDEMİR hanımın seslendirdiği bir Kerkük türküsü olan ‘’Felek sen feleksin’’ dinleyelim; Kıssadan hisse alalım.
Avrupalı bir dilenci İspanya’da bir Türk cafe’ye gider. Oradaki Türklerden biri, Avrupalı dilenciye biraz mangır/para verir. Yan tarafında oturan bir mümin sorar, ‘’Allah bu sadakanı kabul eder mi dersin? ‘’ Para veren Türk şöyle cevap verir: ‘’Yoksul kılıklı birinin kim olabileceğini hiç kimse bilemez’’ Evet, temkinli olmak, tedbirli olmak son derece doğal olsa da unutmayalım ki bize düşen inancımızın gereğini yapmaktır.
Doğu Türkistan, kanayan yaramız olsa da hissilikten uzak kalarak çözüm bulabiliriz. Çin, 56/elli altı ekalliyeti ile ayrışma, çatışma ve çözülme sürecinde iken elini kuvvetlendirecek, bölünmesini geciktirerek çimento vazifesi görecek iç düşman/iç hedef olarak Doğu Türkistan’ı hedef tahtası/Nişan tahtası haline getirici olmaktan kaçınmaya özen göstermeliyiz. Durumumuz ve halimiz gerçekten hiçte gül pembe değil. Bu iyi dileğimden yararlanıp, yararlanılmayacağını bilmiyorum. Bana düşen Adımlar ritmine uygun bir gayret ile ceht etmektir.
Bir tarafı cehennem olan Deccal’in diğer tarafının ise sanal cennet olduğunu ve insanları sanal cennet tarafı ile aldattığını unutmamak gerekir. Amerika ve müstahdemi olan Çin, insanları/toplumları sanal cennet tarafı ile aldatıyorlar. Amerika her ne kadar Milliyetçi Tayvan için güvenlik garantisi vermiş olsa da şu an oynadıkları oyunun adı “ver Kuzey Kore’yi, al Tayvan’ı” oyunudur. Anlayacağınız iyi aktör, kötü aktör rolü ile aldatmanın dayanılmaz çekiciliğiyle hareket ediyorlar.
Atlantik/Amerika ile Batı/Londra, Paris, Berlin İkinci Dünya savaşından sonra Asya ve Asya halklarının geleceği hakkında iktisat, siyaset, din ve ahlâk bakımından ele almaktadırlar. Allahsız din, dinsiz ahlak ile hareket eden bir Doğu dünyası ve bir Asya kıtası arzuladıklarını söyleyebilirim.
Atlantik/Amerika ve Batı/ Londra, Paris, Berlin ile birlikte hareket ederek parçalanmamaya çalışan Çin, farkında olsun veya olmasın çok yakında kendi içinde Paris Çinlileri, Berlin Çinlileri, Londra Çinlileri diye ayrışmaya başlayacak. Kendi içinde 56 ekalliyet barındıran Çin, dış kültüre açılması ve İngilizce konuşanlarının sayısındaki artışında etkisiyle önüne geçemeyeceği bir ayrışmayı tetiklediğini, parçalanmasıyla birlikte farkına varacağını, izleyecek, seyredecek, göreceğiz.
Sonuç itibariyle İçinde yaşadığımız bu Kaliyuga/ karanlık çağda, yönü şaşırmak ve denklemleri şaşı gözlerle okumak moda olsa da biz, moda olan bu kurala uymayacağız. Pireye kızıp yorgan da yakmayacağız. Sahip olduğumuz bilgi, şuursuz öfke nöbetlerine değil, aziz milletimize yol gösterici kılavuzluk etmemizi gerektiriyor. Hürriyetin bir defa değil her daim kan ile beslendiğinin şuuruyla, korku karşılığı barış için şerre ve suç işlemeye yol açan küçük günahlara ortak olmayacağız; Barış için soylu bir savaşla büyük sevaplar kazanmak için yaşayacağız; siyasî ve sosyal hürriyet güçlülerin ve bilinçlilerin imtiyazıdır diye inanıyorum.
Salih MİRZABEYOĞLU: Yağmurcu/ Sayfa:240