BATI, TÜRKİYE’NİN KUKLA KALMASINI İSTİYOR
BATI, TÜRKİYE’NİN KUKLA KALMASINI İSTİYOR
İgor MOLOTOV
Temmuz ayında Boğaziçi’ni gezerken arkadaşıma Rus-Türk krizi hakkında ne düşündüğünü sordum. Uzun ve sıkı bir analizle, Türkiye’nin NATO ittifakı dışında yer almasını önlemek için her şeyi yapan birçok Türk seçkininin bulunduğunu söyledi. Aynı NATO yanlısı güçler, Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya yanlısı girişimlerine son vermesi beklenen bir darbe düzenledi. Görüştüğüm kişi Ali Osman Zor‘du. Türkiye’de muhafazakâr muhalefetin lideri olarak biliniyor. Zor’un, görevdeki cumhurbaşkanına yönelik taraflı bir tutumundan şüphelenmek güç…
Türkiye’de siyaset sevilmekte ve tartışılmaktadır. Elbette bu durum manipülasyonlara da izin veriyor. Türkiye’de Cumhurbaşkanı karşıtı basın, Erdoğan’ı düşüşe zorlayıp onun barış girişimlerine ihanet demekte. Erdoğan’ın Avrupa ile ilişkileri azaltması ve NATO’yu terk etmeye dair sözleri, hem Türkiye içinde hem de dışında inanılmaz bir basın saldırısına sebep oldu. Aynı zamanda Erdoğan’a diktatör deniyor. Onlarca gazetenin devlet politikalarını sabote etmek üzere saldırıda bulunduğu böyle bir diktatörlük nerede görülmüş?
Bir aldatmaca ve yanlış haber fabrikası, Rus-Türk ittifakının işe yaramadığından gösterebilmek için çalışıyor. Türkiye’nin Batı’nın bir kuklası olmaktan çıkıp bağımsızlığını kazanması onlar için tehlike. Oradaki neo-liberaller de Rus meslektaşlarından pek farklı değil; 1990’lardaki Türkiye’yi hayal ediyorlar: jeopolitik hırslardan yoksun bir tatil ülkesi. Erdoğan Batı’ya bağımlılık istemiyor. Rus silâhları ile Türk rüyasını gerçekleştirmek istiyor. Evet, Erdoğan’ın bir rüyası var ve yakında bu rüyayı gerçekleştirecek silahları da olacak.
Erdoğan, fikir adamlarını kendisine daha da yakınlaştırmak istiyor. Bunlardan biri, belki de en radikal olanı Salih Mirzabeyoğlu ki NATO yanlısı Türkiye’de daha önce yasaklanmıştı. Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakınlaşarak Orta Doğu tarihinin yeni bir dönemini başlattı. Bu yakınlaşma on yıl önce imkânsızdı. Son olarak, Recep Erdoğan, küstah Trump ve soğukkanlı Merkel’e karşı aldığı tavırla kimsenin kendisini astı gibi göremeyeceğini ortaya koydu. Türkiye, ilk kez NATO’nun sert çerçevesinin ötesine geçerek yıkılan Osmanlı İmparatorluğunun tarihi süreklilik içinde devamı olma iddiasını ortaya koyuyor.
Yine Türk siyasetini etkileme yeteneğine sahip turuncu güçler, Erdoğan’ı kötülemeye dair bir kampanyaya başladı. Her şeyden önce onu silâhsızlandırıp etkisiz hale getirerek bağımsızlığını elinden almaya çalışıyorlar. Bu hafta Karadeniz’in her iki yakasında yeni bir skandal patladı. Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 füzelerinin ortak üretiminin yapılmasının kabul edilmeyişi anlaşmanın iptali tehlikesini doğurdu. Bu arada, objektif olarak konuşursak, bu ortak üretim arzusuna suç bulamayız zira örneğin Hindistan ile böyle bir anlaşma imzalanmıştır.
Bu durum, Türk-Rus ilişkilerini istemeyenlerce sevinçle karşılandı. Ancak haberlerin aniden sahte olduğu ortaya çıktı. Cuma günü Erdoğan, Rus füzelerinin satın alınması konusunda bir sorun yaşanmadığını ve ortak üretim meselesinin bir günde hallolacak bir mesele olmayıp, süreç içerisinde çözüleceğini söyledi. Üstelik bu işin sadece S-400 ile sınırlı olmayıp, S-500 füzelerine kadar uzanabileceğini ifade etti.
Dahası, ABD hava savunma sistemleri Türk savunma sisteminden çıkarılıyor ve Trump’a geri gönderiliyor; o bunları Meksika sınırında kullanabilir. Görünen o ki Donald, yalnızca kendisine boyun eğenlere sözünü geçirebilmekte. Erdoğan çoktan ipleri koparmıştı, ancak Trump, büyük bir dostluk gösterisiyle onu kontrol etmeye çalışmıştı. İşe yaramadı. Erdoğan’ın, Amerika’nın saldırılarına karşı misillemede bulunarak vize yasağına mukabelede bulunmasıyla Trump’ın baskıları da boşa çıkmış oldu. Şimdi dünyanın en demokratik ülkesinin vatandaşları Türkiye Cumhuriyeti’ni ziyaret etme imkânından yoksun kalmış durumda. Türklerin çoğu Rusları seviyor ve Erdoğan da buna uygun olarak pozisyonunu muhafaza ederse ABD tarafından finanse edilerek tezgâhlanacak bir darbe Erdoğan’ı korkutamaz.
Tercüme: Adımlar