“DEVLET, ZARRAB’IN HAMİSİ Mİ OLDU?” VE “SIR KLASÖR” – Ahmet TAKAN
TAKDİM: Ahmet Takan’ın birbirinin devamı niteliğindeki dünkü ve bu günkü yazılarını bir arada sunuyoruz.
DEVLET, ZARRAB’IN HAMİSİ Mİ OLDU?
Türk askerinin başına çuval geçirdiler, esir ettiler… Kılları bile kıpırdamadı. “ABD’ye nota verecek misiniz” diye soranlarla “Ne notası. Müzik notası mı?” diye kafa yaptılar. Söz konusu Reza Zarrab olunca Amerika’ya nota verdik. Dışişleri Bakanlığı, ABD’de tutuklu yargılanan ancak avukatının “5 gündür haber alamıyoruz” dediği Reza Zarrab’ın peşine düştü. Hariciyemizin badem bıyıklı yeni model monşerleri ABD’ye yazılı bir nota ile resmen “Zarrab nerede” diye sordu. Notada “Zarrab’ın can güvenliğinden endişe duyulduğu” ifade edilerek, nerede bulunduğu konusunda bilgi verilmesi istendi. Türk askeri, kafasında çuvalla esir edilirken, kimse “nerede” diye sormadı can güvenliklerinden de endişe edilmemişti. Rakka’dan ABD, PKK/YPG himayesinde çıkarılan IŞİD teröristlerini BBC’den öğrendiklerinde bile nota vermediler…
Devlet adabı!.. Devlet adabı!.. Devlet adabı!..
Devlet aklı!.. Devlet aklı!.. Devlet aklı!..
Yerlerinde yeller esiyor. Artık işin b..unu çıkardılar demek bile hafif kaldı!..
Başbakan Binali Yıldırım, ABD’den eli boş dönünce panik iyice arttı. Dışişlerine yeni başlayan 2 günlük meslek memurunun bile yazmayı reddedeceği yazılı nota ABD’ye gitti. Zokayı yuttular!.. Zarrab davası, olası ekonomik etkilerinin çok daha ötesinde sonuçlara yol açabilir. Haydut ABD, “Elimizde bu adama sahip çıktığınızın yazılı devlet belgesi var” diye uluslararası arenada Türkiye’yi çok daha zora sokacak tezgâhlar kurarsa ne yapacağız?.. Hesap kitap bilen var mı?.. Neyin tescil edildiğini düşünebilen veya düşünse bile söylemeye cesaret edebilen var mı?.. Zarrab’ın hamisi Türkiye Cumhuriyeti devleti!.. Öyle mi?
***
Reza Zarrab’ın itirafçı olduğu Ankara’da artık genel kabul oldu. Geçende yazmıştım; kulislerde itirafnameden pasajlar okunuyor diye… İsmini vermeyeceğim. Başkentte, dava ve öncesini çok yakından takip eden etkin bir isimle konuştum. Anlattıklarından ve değerlendirmelerinden kısa bir özet yapacağım;
“ABD’de tutuklu bir çok vatandaşımız var kimsenin umurunda değil. Mesele artık çok farklı boyutlara ulaştı. Zarrab, anlaşarak gitti ve itirafçı oldu. Eylül ayında tam anlaştı, pazarlıklar yapıldı… Onun üzerine zaten Zafer Çağlayan davaya dahil edildi. Bu diğer bankalarla yapılan işlemlerin nasıl olduğunu da söyledi. Türkiye’deki 17 Aralık soruşturmasına konu dosyadaki iletişim orada da kullanılmış. Normal koşullarda ABD savcılığı onları elde etmediği için kullanamaz. Hukuken baktığınızda nasıl kullanıyor? Zarrab eğer itirafçı olarak söylediyse delildir bunlar. Böyle bir durum var. ABD savcılığının kendi elde etmediği deliller, Türkiye yetkilileri tarafından da resmen gönderilmeyen deliller değilse bu tapeler bunu nasıl kullanıyor? Zarrab bunları kabul etmiş demek ki, yani o atıfta bulundu. Olayı anlatırken ayrıntılarını nasıl yaptıklarını, ABD ambargosunu delerken, bankacılık sahtekarlık işlerini anlatırken bu iletişimleri anlattı. Dolayısıyla da bunlar delil olarak dosyaya girdi.
İddianamede…. adı geçiyor. Zarrab’ın …… ile arasındaki konuşmalar, Habbani ile konuşmalar bütün bunlar iddianameye girmiş. Bankacılık sisteminin nasıl dolandırıldığı, ambargonun nasıl delindiğine ilişkin delili olarak koyuyor. Bu bilgiler bizde yok, ABD iddianamesinde var. Bu bilgileri kim verdi? O süreçte FBI bunları izlemediyse kim verdi? Sanıklar verdi. Zarrab anlaşmış.
Burada 6 Türk bankası var. Bunlar ambargoyu deldi diye çünkü orada EFT’ler de var. Sadece burada İran’a altın ticareti olayı değil, Dubai boyutu var. Bir sürü şey var. İran, Dubai, Çin boyutu var. Yurt dışındaki bankalardan gelen havaleler var. …. üzerinden, diğer bankalar üzerinden, ambargoyu delmeye yönelik EFT’ler var.
…. Bankasına ceza gelmesi muhtemel. ABD ceza kesmemek için mutlaka Türkiye’den bir şeyler isteyecek. Bu normal. ABD bunun için kullanıyor bunu. ABD’nin 20-30 milyar dolar ile işi yok. ABD’nin bir amacı da siyaseten Türk hükümetini suçlamak. Bu işin devamında başka bir şey olacak. ABD diyor ki, ‘bu delinen ambargo sonucunda elde edilen gelirler, paralar İran devrim muhafızlarının finansmanında kullanıldı.’ İran devrim muhafızlarını da terörist olarak görüyor. Terörün finansmanına iş gider. İş gerçekten kritik.“
Yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, her zamanki pişkin pişkin sırıtır fotoğrafıyla “ABD’den bir sözlü cevap şu anda gelmiştir, Rıza Sarraf’ın sağlık durumunun iyi olduğu hakkında Dışişleri Bakanlığı’na bir bilgi ulaşmıştır” açıklaması yaptı. Demek ki, yazılı notaya tatmin edici yanıtı almışlar!.. Gerçekten, Zarrab’ın sağlığını çok mu düşünüyorlar acaba?..
Allah, herkese önce akıl sağlığı versin!..
Kaynak: Devlet, Zarrab’ın hamisi mi oldu?.. – Ahmet TAKAN
SIR KLASÖR
Kısa paslarla orta sahadan çıktılar, ceza alanımıza doğru geliyorlar!..
ABD’de görülen Zarrab davasının 27 Kasım’da başlayacak jürili duruşması öncesinde son hazırlık oturumunda önceki gün çok önemli gelişmeler oldu. Hâkim Richard Berman, taraflardan, Fethullah Gülen ve Türk hükümeti arasındaki ilişkiyi ve farkları anlatacak bilirkişi getirmelerini istedi. Bu ne demek oluyor?.. Türkiye’nin resmi kanallardan iade edilmesini istediği Gülen davaya neden sokuluyor?.. Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla lehinde tanıklık etmek isteyen şahıslar tutuklanırız korkusuyla ABD’ye gidemezken bizdeki bilirkişi nasıl oralara gidecek?.. İade için kolilerce giden dosyaları dikkate almayan ABD’lilere bilirkişi gitse de ne anlatıp neye ikna edebilecek?.. Bence bu kararın altında başka kirli bir tezgâh var. O da şu;
15 Temmuz Zarrab dosyasına dahil ediliyor.
Kâhin değilim. ABD tarafının bilirkişisi aracılığıyla nasıl tezgâhlar hazırlayacağını düşünmek bile istemiyorum. Türkiye’deki en yetkili şahısların bile bu konuda şimdiden bir hüküm koyabileceklerini zannetmiyorum. Önceki günkü son hazırlık oturumundan sonra davayı yakından takip eden ABD’deki Türk diplomatik kaynakları ile görüşme imkânı buldum. Yazılmamak kaydıyla anlatılanların dışında sadece şu iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Diyorlar ki;
“Gizli dosya içinde 20 civarında Türk subayının ismi var. Ancak Amerikalılar şu anda bu isimlerin açıklanmasını düşünmüyorlar.”
“Arka kanallardan ne pazarlık yapılırsa yapılsın sınırlamalar olabilir ama ABD gök kubbeyi yıkmayı kafaya koymuş.”
Havanın giderek ısındığı Kasım ayında Türkiye açısından çok sıkıntılı geçecek sürece doğru hızla ilerliyoruz. Ankara siyasi kulislerinde seçim ittifakları konuşuluyor ardından gündem, Zarrab dosyasına geliyor. İtirafçı olduğu konusunda hemen hemen herkesin hemfikir olduğu Reza Zarrab’ın ismini verdiği kişiler dilden dile dolaşıyor. Ancak, gündeme getirilen bazı kritik sorular da var. Şöyle;
“Dosyanın içerdiği tarihlerde Ali Babacan ekonomiden sorumlu Bakandı. Bankalar söz konusu ise olup bittiği iddia edilen işlerden onun habersiz olduğunu söyleyebilmek mümkün mü?.. Enerji Bakanı Taner Yıldız’dı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan… Bugüne kadar, ABD’den sızan bilgiler arasında neden bu 3 isim yer almadı?..”
R. Erdoğan ve ABD’ye nota verdiren yakın çevresinin aklına bu sorular geldi mi?.. Bilemem!..
Ortalıkta konuşulan “200 numaralı dosya” kodlu gizli bir klasör var…
Zarrab dosyasını ve sonrasını çok yakından takip eden, dün sizlere görüşlerini aktardığım Ankara’nın etkin ismi ile bir daha konuştum. Derin koridorlarda merak edilen soruların cevabı hakkında ne düşündüğünü ona sordum. Verdiği cevaplar;
“Aslında, Zarrab konuştu. Açıklamayı yapacak. Bence düne kadar onun pazarlıkları yapıldı ama olmadı.
Burada asıl çarpıcı olan şey damat olabilir. Dün yansıyan şeyler var. 14 madde halinde yansıyan şeyler var internette… Orada ilginç bir söz var. Aynen şöyle diyor, ‘ben doğal gaz işine bakıyordum, petrol ile ilgilenen başka bir ekip vardı.’ Bu ekip kim?.. Muhtemelen bunun içinde Irak petrolü de var. IŞİD’in petrolü de var. O yıllarda tankerlerle petrol taşınıyordu. Yer gök tanker doluydu. O zaman ilginçtir çözüm süreci vardı. Çözüm sürecinde hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan yapılıyordu. Bu IŞİD’in petrolü mü, PKK’nın petrolü mü, Barzani’nin petrolü mü?.. Belli değil. Ben ister istemez düşünüyorum, çözüm süreci denen şey o petrol ticaretini rahatça yapmak için kurgulanmış bir şey miydi?..
O anlaşma zemini belki oluşmadı o anlamda. Gizlenen bir klasör var. O klasör ABD medyasına yansıyanlara göre de klasör, Zarrab’ın itiraflarıyla oluşturuldu. O nedenle onun ortaya çıkabileceğini, birkaç gün içinde bir sinyal vereceğini düşünüyorum. ‘A bak bunlar da varmış’, şeklinde bir bilgi sızdırma olursa hiç şaşırmam. Çünkü arkasından dalga dalga geliyor. Hükümet, ‘ben ambargoyu delmek zorundaydım. Türkiye ekonomisi için gerekliydi, bunu millet için yaptık diyebilir.’ Bunun üzerine kurgu düşünüyorum. ‘Vatanı milleti düşünüyorum, ABD’nin elinde esir olan Zarrab ülkemize zarar veriyor, diğerleri üzerine atlıyor. Aslında bu ABD’nin komplosudur ey vatandaş’ diyecek. Bu iş bir erken seçime kadar gider diye düşünüyorum.“
İttifakların açıklamalarına bakarsak, iktidar ve değnekçileri bu işi millî maç havasına çevirecekler.
İki arada bir derede kaldık!..
Kaynak: Sır klasör… – Ahmet TAKAN
Not: Bu iktibastaki fikirler yazara ait olup, Adımlar’ın ideolojik ve siyasi anlayışına zıt görüşler sitemizi bağlamaz.