KILIÇLARIMIZI BİLEYELİM
KILIÇLARIMIZI BİLEYELİM
Şükrü KESKİN
İstanbul ABD konsolosluğu önündeki Kudüs eylemiyle alâkalı olarak söyleyeceklerimiz var…
En başta şunu söyleyelim: Biz, her kıvılcımı talim için fırsat biliriz.
Kılıçlarımızı bileriz.
Bu yüzdendir ki çok kez adımız provokatöre çıkmıştır.
Hangi teşkilât bir şey yapmış olursa olsun, yapılanların faydası kendiyle beraber İslâm’a, zararı da kendiyle beraber İslâm’adır. Bunu bilmek gerekir. O mânâda İslâm adına yapılan her eylemde, İslâm’ın vakarına sahip olmak gerekir.
ABD terör örgütünün ininde, AGD’nin öncülüğünü yaptığı eylem bu mânâda fiyaskodur. Müslümanları “konsolosluk” adlı koca terör ininin kapısına uzak ve daracık bir köşesine sıkıştırmak, iki tane bariyeri yıkamamak ve o iradeye sahip olamamak, silâh kuşanıp da cenk meydanını uzaktan izlemeye benzer ve sırf silâh kuşandın diye cihad sevabı beklemek ahmaklıktır.
Bize niye provokatör diyorlar, işin o boyutuna gelirsek; biz, hiçbir hesap yapmadan inandığımız yolda öne atılır kavgada en önde yer alırız. Biz duayı fiiliyatta arayanlarız. Siz ve sizlerle aramızdaki fark…
Sen marş söylemek ben slogan atmak, sen yürümek ben bariyerleri devirmek, sen bağırmak ben şeytanın inini taşlamak, sen geri çekilmek ben ileri atılmak, sen bu uğurda eve sağlam dönmeyi hesaplayarak deşarj olmayı istemek, ben gerekeni gerektiği yerde yapmayı istemek makamındayız. Biz, evde bıraktığımız en ufağımız ve hanımımızla vedalaşıp, kızım ve oğlumla -en kıymetlilerimle-meydanda yer almak ve başımıza gelebilecekleri hesap edip Rahmana ayaklarımızı sabit kılması için dua etmek davasındayız. Tabi bunları uzatabilirim ama maksadın hâsıl olduğuna inanıyorum.
Şimdi, burada baktığımızda kim provokatör? Müslümanları meydana toplayıp bir yolu dahi kapatmalarına müsaade edemeyenler mi? En sonunda sabrımızın taşıp yolu kapatmak suretiyle Müslümanlara imkân sunanlar mı? Siz bu işi yıllardır böyle heba ediyorsunuz ve biz yıllardır provokatör oluyoruz!
İsrail güçten anlar diye nutuk at!
İki torpil atılıp, duvara iki satır yazı yazılınca panikle, engellemeye çalış…
Bir kez daha anlaşıldığı gibi gençlik, megafondan hikâye-masal dinlemek istemiyor… Kimse oraya Kur’ân kıraati ve vaaz dinlemeye gelmedi! Oraya kimse, hele ki basiretsiz cesaretsiz bir kaç dernek yöneticisinin iradesine teslim olmaya da gelmedi, daracık sokağa hapis olmaya da gelmedi… Öfkesi ve duruşuyla Kudüs’e, Filistin’e sahip çıkmaya geldi. Ne Fatih’ten Saraçhaneye yürüyerek bu iş olur, ne de şeytanın ininin arka taraflarında iki barikata teslim olarak.
Kur’ân’ı kıraatte bırakmamak, ruhunu yansıtmak gerekir.
Yoksa bu ruhla bırak Kudüs’ün fethini, eldeki topraktan oluruz.
Sürçü lisân ettiysek affola…