SADDAM’IN ŞEHADETİ İÇİN, “KUYRUĞU TİTRETTİ” DİYEN HAKAN ALBAYRAK DÖKÜLÜYOR

SADDAM’IN ŞEHADETİ İÇİN, “KUYRUĞU TİTRETTİ” DİYEN HAKAN ALBAYRAK DÖKÜLÜYOR

Erdoğan’la Gül arasında cereyan eden çekişme, bu günlerde alenî hâle döküldü ve artık yandaşlar değil, bizzat taraflar birbirini en sert biçimde hedef almaya başladılar.

Bu güne kadar yandaşların kalemleri üzerinden cereyan eden kavgada, Erdoğan’ın bugün yapmış olduğu grup konuşması ile kılıçlar da çekilmiş oldu.

Kalemler ve kılıçlar…

Beştepe ve şürekâsının saldırıları karşısında Gül’ü korumak için kalemine sarılan Hakan Albayrak, dün kaleme almış olduğu yazısında, Gül’ün ne kadar düzgün bir adam olduğunu anlatmak için, 1 Mart tezkeresini istemeden Meclis’e getirmek zorunda kaldığını ama aslında karşı olduğunu söylemekteydi. Şöyle diyor Albayrak:

“Birinci AK Parti hükümeti kurulduğunda (18 Kasım 2002), Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı. Seçimlere katılamamış, milletvekili seçilememişti. Onun için başbakanlığı geçici olarak Abdullah Gül üstlenmişti. Bununla beraber, Erdoğan, doğal lider olarak, hükümete dışarıdan nüfuz ediyordu tabii.

Irak’ı işgale hazırlanan ABD’nin Türkiye topraklarını ve hava sahasını kullanmasına ve Türk ordusunun ABD ordusuyla beraber Irak’a girmesine imkân tanımak maksadıyla 25 Şubat 2003 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi”, adı üstünde “başbakanlık tezkeresi”ydi; ne var ki, Başbakan Gül’ün arzusuyla değil, Erdoğan’ın ısrarı üzerine meclise sunulmuştu.

ABD, tezkerenin meclisten geçmesi karşılığında hükümete birkaç milyar dolar vaat ediyordu. Erdoğan’ın temel gerekçesi “Irak’ta masada olmak”tı ama AK Parti milletvekillerini tezkerenin kabulüne ikna etmek için daha ziyade ekonomik ihtiyaçlar üzerinde duruluyor, ‘Enkaz devraldık. Bu parayı almak veya almamak bizim için hayat memat meselesi. Almazsak, enkazın altında kalırız. Ekonomi öyle fena batar ki biz de onunla beraber batarız. AK Parti iktidarı beşiğinde boğulur’ deniyor, tezkerenin reddi halinde memur maaşlarının bile ödenemeyeceği ileri sürülüyordu. AK Parti’deki tezkere karşıtları ise Irak’ın işgalinin korkunç bir yıkıma yol açacağına ve oluk oluk masum kanının akıtılacağına dikkat çekerek ‘Bu vebale ortak olamayız!’ diyor, tezkerenin ne pahasına olursa olsun reddini savunuyorlardı.

Resmî tarih yazmaz ama Başbakan Gül de tezkerenin reddinden yanaydı ve o neticenin alınmasında çok etkili oldu. Aslında resmî tarih de buna ‘dolaylı olarak’ şahitlik ediyor. Meclisteki tezkere oylamasının (1 Mart) arefesinde, AK Parti milletvekillerine “Kararınızı vicdanınızın sesine göre vereceksiniz” diye seslenmişti Gül. “Tezkereye kabul oyu verin” demeye yanaşmamış, şartların el verdiği ölçüdeki bir açıklıkla rezervini belli etmişti.

Başbakan Gül’e sunulan bir rapora göre, ABD tarafından vaat edilen yardım olmadan ekonominin kurtarılması gerçekten fevkalade zordu. Gül, zoru seçti. İlkeleri uğruna risk aldı.

Öte yandan, Irak’ı işgal için sabırsızlanan ABD Başkanı George W. Bush, “Ya bizimle berabersiniz ya da teröristlerle” diye meydan okuyordu. İngiltere Başbakanı Tony Blair de Bush’la beraberdi. Tezkerenin reddi, uluslararası sistemle ciddi bir kapışmayı gerektirebilirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarının ekseriyeti ‘İrticacılar tek başlarına iktidara geldi’ diye burnundan solurken, “NATO subayları” darbe için fırsat kollarken korkunç bir riskti bu. Gül, bu riskten de korkmadı. (Gül’ü “uluslararası sistemin adamı” yahut “İngilizlerin adamı” diye yaftalamaya çalışanlar, bu paragrafı bir kere daha okusunlar lütfen.)

Gül’ün o süreçte Erdoğan’la alenen zıtlaşmayı ve ABD ile alenen restleşmeyi tercih etmeyip daha ‘diplomatik’ bir yola tevessül etmesini eleştirmek isteyen varsa buyursun, ama Erdoğan’a ve dahî uluslararası sisteme rağmen doğru bildiğini yapan Gül için ‘Risk almadı’ demesin kimse.”

Bu kavganın seyri ne olacak, orası ayrı bir bahis…

Ama bu kavganın bir şekilde Irak üzerinden de verilmeye başlanmasına şahit oluyoruz.

Albayrak’ın Gül’ü korumaya çalışırken, Irak saldırısına Türkiye’nin destek vermesini “yanlış” olarak kabul ediyor olduğunu belirtmesine dikkat…

Ortada bir ihanet var ve bu ihanet orta yerde dururken, Albayrak, “Gül bu ihaneti kerhen desteklemek zorunda kaldı!” diyerek, Gül’ü temize çıkartmaya çalışıyor.

O tezkereye hayır diyen Gül, Powell’la 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmaları da mı kerhen yaptı?

Sadece Gül’ü mü?

Elbette değil…

Asıl kendisinin bu ihanetteki payını gizlemeye çalışıyor köyün kurnazı.

1 Mart tezkeresi Amerika’nın emir ve direktifi ile Meclis’e getirilirken, Erdoğan, “Tezkereye hayır demek bana hayır demektir!” diyerek tezkerenin kendisi için ne kadar önemli ve Amerika’ya hizmet etmekte ne kadar istekli olduğunu ortaya koyuyordu.

Ali Babacan, yapılan anlaşmalar gereği Irak’a ilk bomba düşer düşmez, Amerika’nın bize 8,5 milyar dolar para vereceğini, bunun için Amerika ile bir olup Müslümanların bombalanmasına destek olmamız gerektiğini anlatıyordu her gittiği yerde.

Ama olmadı, tezkere çıkmadı.

Buna rağmen Erdoğan Başbakan olunca tezkereye gerek duymadan Amerika’ya birçok yardım ve destek olacak adımlar attı.

Amerika tezkerenin çıkamamasının suçlusu olarak TSK’yı ilân etti ve askerimizin başına çuval geçirerek TSK’yı aşağılamaya ve cezalandırmaya başlarlarken, Hakan Albayrak ve beraberindekiler göbek atıyordu. Sonrasında bu cezalandırma işlemi Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslarla zirveye çıktı, Fetullah’la el ele TSK’nın kozmik odasına kadar girip bütün gizli bilgilerin Amerika’ya taşınmasına yol açtılar… (Mehmet Al Birand, Amerika’nın tezkerenin çıkmamasında TSK’yı suçladığını, Cengiz Çandar’la birlikte, Paul Wolfovitz’le yaptıkları röportajı anlatarak ortaya koydu.)

Gelelim Albayrak’a…

Bilindiği üzere bu Hakan Albayrak “Reis” kavramının telif hakkının kendisine ait olduğuyla övünüyordu bir dönem. Şimdi ise, “Reis”e karşı Gül’ü müdafaa etmekle meşgûl. Müdafaa eder, etmesin demiyoruz da, öyle şeyler söylüyor ki, bu söyledikleri Üstad’ın ifadeleriyle, hakikati bayıltıp ırzına geçmekten ibaret…

Albayrak o zaman neler demişti?

Yukarıda, Amerika’nın Irak saldırısının devamı niteliğinde olarak TSK’ya yapılan operasyonlarda göbek attıklarını belirttik.

Saddam şehid edildiğinde, “Kuyruğu Titretti” demişti mesela… Şaşırdık mı? Hayır! Çünkü zaten daha işin en başında, Amerika ile birlikte Irak’a saldırmanın en önde gelen savunucularından biriydi. Bu saldırıda yer almamız gerektiğini, “Irak yenildikten sonra kurulacak masada yerimiz olmalı, saldırıya katılmazsak yerimiz olmaz!” diye savunuyor, “Irak pastasından biz de payımızı almalıyız!” diyerek Haçlılarla birlikte Irak’a saldırma karşılığında pasta hayalleri görüyordu.

Harcı, kardeşlerimizin kanı ve tecavüze uğrayan bacılarımızı hamile bırakan menilerle yoğrulu bir lanetli pasta…

Ümmetin Büyük Şehidi Saddam Hüseyin’in, daha işin en başında, “Savaşların Anası” olarak tesmiye ettiği son Haçlı Saldırısının başlangıcı olan Irak…

Bugün bölgede ne kadar pislik varsa, ne kadar sorun varsa, bu pisliklerin ve sorunların kaynağı da Savaşların Anası ekseninde alınan tavırlardan tevellüt etmekte.

2003 Irak işgâli ile bütün ihanetler ortaya döküldü ve o günden bu güne Savaşların Anası mânâsına uygun olarak, bölge kan ve ateşe boğulmaya devam ediyor ve gözüken o ki bu ateş, tutuşturulmasında payı olanları, o gün ihanetlerini sergilemeye başlayanları da yutmadan teskin olmayacak.

Bölge ve dünya, yeniden huzur ve güvene ulaştırılmak isteniyorsa, Haçlı işgâlinin defterleri açılmadan ve hesaplar görülmeden bir arpa boyu yol alınması mümkün değil. Amerika’da Trump’un iktidara gelmesiyle 2003 dosyası da aralandı. Türkiye’deki iç politik çekişmelerin de 2003 işgâli üzerinden yürütülme noktasına gelmesi bizce tesadüf değil. Çünkü asıl suç ortaklığı bu işgâl üzerinden sağlandı. Fetullah cemaatine karşı yürütülen operasyonlara dikkat edin, her şey gündeme gelmesine rağmen 2003 işgalinde aldıkları role dair -her iki taraf da- birbirlerine tek lâf etmemekte.

A. Bâki AYTEMİZ

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et