ESATİR VE MİTOLOJİ’YE DAİR: 6 – İDRİS ALEYHİSSELÂM

ESATİR VE MİTOLOJİ’YE DAİR: 6 – İDRİS ALEYHİSSELÂM

ESATİR VE MİTOLOJİ

Eserin dördüncü bölümü İdris Aleyhisselâm parçası ile başlıyor. Ardından Hermes, İdris-İlyas-Hermes, Mitoloji ve Mitolojiye Bakış, Hermes’ten Mülhem, Hermes-Toth parçaları geliyor. İdris-İlyas-Hermes parçası, bunlardan en kısa olanı:

Baştan ayağa RUH kesilip

makamı `GÜNEŞ`e çekilen İDRİS Peygamber

dönüşü İLYAS

mitolojide geçen HERMES

derler ki iyi tarafında İDRİS

kötü yönü ise – bazen kötü sanılan

bir kelimenin lûgat mânâsı ile

iştikak – mecaz – kavram boyunca

biri diğeri yerine geçmiş

olmuş “giz”den gizli

sırrî HERMES

Açıklama: İdris Peygamber Tufan’dan önce yaşamıştır. İlimlerin ve sanatların birçoğunu insanlara öğreten odur. Bunlar arasında giyinmek, yazı yazmak gibi birçok şey vardır. İslâm tasavvufuna göre ölmemiş, göğe yükseltilmiştir. “Güneşe”… Mitolojideki Hermes, Uhnuh, Toth, Enoch kültleri onunla ilgilidir. Yeryüzüne dönüşü, “İlyas” olaraktır. İlyas da en olağandışı işleriyle bilinir. Hızır Aleyhisselâm ile kıssası ve “Hızır İlyas kültü” (Hıdrellez) meşhurdur. “Apollon karalarda, Posedon denizlerde” misâli, Hızır karada ve İlyas da denizlerde “vekil”dir. 

Daha sonra ayrıntısıyla üzerinde duracağız.

25 Mart 2013

HERMES

Salih Mirzabeyoğlu‘nun Esatir ve Mitoloji adlı eserinde “münşeat” tarzında uzun uzadıya ele aldığı mitolojik kahraman, Hermes… Ondan bir kesit:

İdris Aleyhisselâm’da KUDDUSÎ hikmet

Hermes – HIRSIZ

hır gür etmeyen

gürültüsüz patırtısız iş gören

RUHÎ – iç zamanda ve mekânda

yâni mekânsız ve zamansız

mecazı hırsız

beklenmedik zaman ve mekânda

iş gören…

 

Bilgem’in söylediği:

– “İlimde tecrid teşhis içindir

sanatta teşhis tecrid için

ilim – hakikati polis gibi arar

üniforması var usûlü

şiir ise hırsız gibi!”

 

İDRİS aleyhisselâm iki yüzlüdür

İLYAS’da göründü ikinci yüzü

İLYAS müfessirlerin bazısınca

İL-YAS’dır

kıraatte bazı yerde

EL-YASİN diye geçer

malûm YA-SİN

iki kişi demektir

iki kişiliklidir HERMES

şurada iyi bilinir

burada aylak ve hilebaz!

 

İL’in İbranice’de İLÂH olduğu

Türkçe’de ŞEHİR

şehir Süryanice’de SU

İLYAS’ta İlâhî mekr

ve şöhret – zâhir olmuş – tanınan!

 

Mekr – zamanın hâleti

kaderin beklenmedikleri – mecaz

Hermes’te mekr – lûgatta

güvenilmez ve hilekâr!

 

SAYE – nişân için dikilen taş

yolun tanınması için

bir yere yığılı taşlar

SAYE – GÖLGE

himâye ve yardım

HERMES rehber!

 

Çingene – ÇENG’den

mânâlarından biri el

sonra çalgı âletlerinden bir saz

ÇENGÎ – rakkase demek

HERMES’in kadın ilâh olması bundan!”

24 Temmuz 2011

HERMETİKA

Hermetika, içinde yer yer mükemmel metinlerin, her unsuru yerli yerinde tahlillerin yer aldığı bir külliyat. Ama anlamıyorum artık dilini. Geçmişte ilgilenmiştim, anladığımı sanmıştım, bir yer geldi söz bir bulandı, uzun zaman elimi ayağımı aradım.

Meselâ bakın, Bernardus Sylvestris ne diyor:

-“Jüpiter gelinin kucağına oturduğunda bütün dünya deprenir ve doğurmak için toprakla birleşir.

…Bunun diğer bir versiyonu, ‘denize batan kral’ figürüdür.

Hani bunları Sylvestris değil de başka biri söylese alkışlarken on takla atarım; öylesine içi dolu… Ama bir simyacı söyleyince, nere çeksen ora gider… Çünkü matematik insanı çarpmaz, felsefe çarpmaz, ama simya çarpar. Hem de öyle bir çarpar ki, “volatile – uçabilen” diye dalgasını da geçer sonradan senle. 

Çok ince bir sanattır bu. Sözün muhatabı olduğunu düşünen, yüreği olan girer, benim hiç oralı olmaya niyetim yok. Hazır elim ayağı yerindeyken:

– Amaaan, Silvestır, düşündüğün şeye bak, hiç Jüpiter gelinin kucağına oturur muymuş ayol? Ha ha ha, Allah da seni güldürsün emi!

28 Şubat 2012

EJİPTOLOJİ (MISIRBİLİM)

Eski Mısır kutsal yazıları, Salih Mirzabeyoğlu‘nun Esatir ve Mitoloji adlı eserinde şöyle örnekleştirilir:

-“Eğer kendinizi eşit kılmazsanız tanrıya – Tanrıyı kavrayamazsınız – çünkü benzer benzeriyle bilinir!”

-“Bedene âit her şeyi temizle – kendini bütün ölçülerin ötesinde – bir büyüklükle genişlet – her zaman yüksel ve sonsuz ol – o zaman Tanrıyı kavrarsın!”

-“Hiçbir şeyin imkânsız olmadığını düşün – kendinin de ölümsüz olduğunu tasavvur et – düşüncenle her şeyi yakalayacağını bil – bütün sanatları ve ilmi öğreneceğini – bütün yaşayan yaratıkların gezdiği yerlerde – ara evini!”

-“Kendini daha yüksek kıl bütün yüksekliklerden – bütün derinliklerden daha alçak yap – bütün zıd nitelikleri kendinde topla – sıcak ve soğuk / kuruluk ve akıcılık – düşün ki aynı ânda her yerdesin – karadasın – havadasın denizde ve Cennet’te!”

-“Daha doğmadığını / rahimde olduğunu düşün – genç olduğunu / yaşlı olduğunu / öldüğünü – mezar ötesi dünyada bulunduğunu – hepsini düşüncenle aynı ânda yakala – bütün zamanları ve mekânları – madde ve büyüklükleri bir araya getir – o zaman Tanrıyı kavrayabilirsin!”

-“Ruhunu bedenine hapsedersen – alçaltırsın kendini / eğer dersen – bir şey bilmiyorum bir şey yapamam – karadan ve denizden korkuyorum – Cennet’e çıkamam – ne olduğumu bilmiyorum – ne olacağımı da…

O zaman Tanrıyla ne işin var? – düşüncen iyi ve güzel olan – hiçbir şeyi almaz / eğer – bedene bağlanırsan kötüye bağlanırsın!”

-“Kötülüğün yüksekliğidir Tanrıyı bilmemek – oysa Tanrıyı bilebilmek – onu bilmeyi istemek ve ummak – doğrudan iyiliğe götüren yoldur – ilerlemesi kolay bir yol!”

-“Her yerde Tanrı karşına çıkar – her yerde sana görünür – onu aramadığın yerlerde ve zamanlarda – uyanıkken ve uykuda – denizde ve karada – gece ve gündüz – konuştuğunda ve sustuğunda – çünkü Tanrı olmayan hiçbir şey yoktur!”

-“Ve sen Tanrı görünmez mi diyorsun – böyle konuşma – Tanrıdan daha görünür ne var ortada – her şeyi bu amaçla yapmıştır…”

-“Hiçbir şey görünmez değildir – bedensiz bir şey bile akılla görünür – Tanrı işleriyle…”

-“Sana defalarca gerçeği gösterdim – senin dışındaki her şeyin – senin gibi olduğunu düşün / yanılmazsın!

2 Temmuz 2011

 

SFENKS

Sfenks bir kült. Ve bütün kültler gibi karışık bir hikâye. Yüzyıllar içinde, bazen birbirini tutmayan birçok yaklaşımla zenginleşmiş ve bu zenginleşme içinde de aslından uzaklaşmış bir mânâ gibi görünüyor.

Eski Mısrlılar ona “Şesp anh-yaşayan suret” derlermiş.  Arablar arasındaki adı, “Ebulhûl-dehşetin babası” imiş.  Yunanlılar’sa “sfenks-boğazlayan” demişler. Hakkındaki efsaneleri buraya taşıyacak değilim. Özellikle Oidipus’la olanını. Sahi, Oidipus’un lânetini, insanın temel içgüdüsü sayan Freud, Oidipus’un Sfenks’le olan hikâyesine neden hiç değinmemiştir? (Neyse, bunu başka zaman konuşuruz!)

Sfenks’i Yunanlılar “kanatlı aslan” diye tarif ederler. Ama yüzü de “insan” suretindedir. Mısır efsanelerinde onun aynı zamanda “boğa” boynuzu taşıdığından söz edilir. Sonraki dönemde daha birkaç hayvan figürü araya karışmışsa da, Sfenks, temelde “insan“, “kartal“, “boğa” ve “aslan” suretlerinin bir alaşımıdır, bu dört suretin bir karışımıdır. Yunanlılar onu sadece “yol kesen ve can alan” boyutuyla efsanelerine konu ettikleri halde, o, bunun yanında daha birçok şeydir.

Aslında müslümanlar onun ne olduğunu bilirler. İslâm medeniyetinin özellikle kapı süslemelerindeki içiçe geçmiş geometrik şekiller, Batılılar’ın “arabesk” adını verdiği bütün o sanat, özünde Sfenks’in anılışı, onun bir tür ululanışıdır. Ama günümüz müslümanları bunu bilmezler. Bu derin tasavvuf kültürüne yabancılaşmışlardır. Hem insan, hem boğa, hem kartal, hem de aslan suretini taşıyan varlığı, eski putperestlerin içi boş bir masalı sanırlar.

Aslında mitoloji severler de bu dilden anlamazlar. Dilinden anlamadıkları için de hiçbir anlam veremeden mitolojik hikâyeleri okurlar. Oysa mitolojide anlamsız olan veya fantezi olarak üretilmiş bir şey yoktur. Her şeyin bir anlamı, hem de kutsal bir anlamı vardır.

Peki nedir Sfenks’in anlamı? O dört suretin anlamı?

1 Mayıs 2011

Selim GÜRSELGİL

 

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: