PARİS’E YOLCULUK VE CARLOS MAHKEME‘DE
Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun ve “Çakal” Carlos’un avukatları Güven Yılmaz ve Ahmet Arslan Beylerle Mustafa Fişenkçi Bey sabah namazının ardından beni alıp Paris’e doğru arabayla yola koyulduk.
Fişenkçi gönüldaşımızın muazzam şoförlüğünde yaptığımız altı saatlik yolculuğumuz, gündem ile birlikte spor üzerine yaptığımız zengin ve tatlı sohbetin sayesinde çarçabuk geçti diyebilirim.
İlk durağımız Paris’in Charles de Gaulle Havalimanı idi. Burada Av. Mehmet Tığlı Bey ve oğlu Ömer Faruk’u karşılayıp beraberce Av. Güven Yılmaz Bey’in, Paris’te konaklamak üzere kiraladığı eve doğru hareket ettik.
Evin gayet temiz ve geniş olması hem içimizi ferahlatmış, hem de rahatça yerleşmemizi sağlamıştı. Av. Ahmet Arslan Bey’in yanımızda getirdiğimiz malzemelerle hazırladığı leziz bir akşam yemeğinin ardından Yaşayan Şehid Çakal Carlos üzerine, mücadele tarihimiz ve istikbâle dair geniş bir sohbet ettik ve dinlenmeye çekildik.
Ertesi sabah, yani bugün, hep beraber erkenden metro vasıtasıyla Carlos’un mahkemesinin olacağı, Fransızların “Palais de Justice” dedikleri ve Fransız İhtilâli ile meşhur Adalet Saray’ına gittik.
Avukat beyler ve genç arkadaşımız Ömer Faruk avukatların içeriye girdiği kapıya doğru yönelirken ben de pratikliğine, çabukluğuna ve ibdacı vasfının neler yapabileceğine bir kez daha şahid olduğum Mustafa Fişenkçi gönüldaşı tâkip ederek mahkeme ziyaretçilerinin bulunduğu uzun kuyruktan değil de hemen yan taraftaki müze girişinden direk adliye alanına geçtik ve adliye binasına girer girmez avukat beylerle buluştuk.
Mahkeme salonunun önünde iki jandarma vardı. Bizden önce Filistin atkılı bir Carlos destekçisi genci tam on dakika boyunca aradılar ve atkıyı çıkarmasını istedilerse de çıkarmadı. Biz de bunun üzerine genci tebrik ettik ve selamlaştık. Ardından avukat beyler içeriye girmek üzere hareketlendi ve ellerindeki belgeleri jandarmaya gösterdiler. Fakat Türk avukatları gören daha üst rütbeli olanı belgeleri elinde tuttuğu gibi bekletmeye başladı. O arada Carlos’un hanımı ve avukatı İsabella Hanım durumu fark edip yanlarına geldiyse de zorluk çıkarmaya devam ettiler. Bütün bunlar olurken aniden içeriki bir kapıdan, sağında ve solunda iki jandarma ile Carlos göründü ve alelacele içeri götürdükleri için zar-zor birkaç görüntü alabildik. Bu arada avukat beyler de İsabella Hanım ile mahkeme salonuna girmiş oldular. Bizi de tepeden tırnağa aradıktan sonra, üstelik salonda resim çekmek yasak olsa da cep telefonlarımıza dokunmadan salona aldılar.
Aslında mahkeme pazartesi günü başlamış ve ilk iki gün olduğu gibi bugün de iddianameleri okumak üzere sadece savcı konuşacaktı. Bu yüzden avukatların ve diğer yetkililerin sayısı mahkemeyi seyretmeye gelenlerden fazlaydı. Savcı ise çoktan yerini almış ve etrafı süzüyordu. Kısa bir süre sonra Carlos’u, önü camekân olan yerine getirdiler. Yerine gelir gelmez Türk avukatlarını gören Carlos jandarmaların engel olmalarına aldırış etmeden camekânın üzerinden uzanarak Av. Güven Yılmaz, Av. Ahmet Arslan ve Av. Mehmet Tığlı ile tek tek kucaklaşıp sohbet etmeye başladı. Bir an bulunduğumuz yere doğru kafasını kaldıran Carlos, Mustafa Fişenkçi’yi de görünce ayağa kalktık ve karşılıklı İBDA Selâmı verdik.
Carlos’u ilk defa ve yakın diyebileceğim bir şekilde görmek gerçekten heyecan vericiydi. Yine karizmatik görünüyordu.
Hemen sonra 6 kişilik bir mahkeme heyeti içeriye girdi ve hiç beklemeden kadın başhakim, sanırım sözü savcıya verdiğini belirtici birkaç cümle kurarak mahkemeyi açtı ve Fransız savcılarına özel kırmızı ve püsküllü cübbeli, gargamel tipli savcı hazırladığı uzun iddianameyi okumaya başladı.
Yaklaşık iki saat dinlediğimiz iddianamesinde İlich Ramirez Sanchez ismini defalarca vurguladı, kod adının Carlos olduğunu söyleyerek politik ve ideolojik duruşundan, Venezüella’dan Filistin’e uzanan mücadele sürecinden, Yasser Arafat ile bağlantısından, İsrail ile sorunlarından, Avrupa’daki eylemlerinden ve Carlos’un beynelmilel bir terörist olduğundan bahsetti.
Bazı anlarda savcının anlattıklarına yüksek sesle itiraz ettiğini, birkaç kez Avukat Güven Bey ile görüştüğünü, Bayan İsabella’yı da yanına çağırıp bir şeyler söylediğini ve arada bir gönüldaş Fişenkçi’ye doğru bakıp gülümseyerek kafa sallamasını gözlemleyince ne kadar şuurlu bir şekilde her söyleneni tâkip ettiğine de şahid olduğumu belirtmek durumundayım.
Demin de belirttiğim gibi savcının konuşmasının sadece iki saatini dinledikten sonra yarın tekrar gelmek üzere salonu terk ettik.
Nihan Öztürk
Adımlar Avrupa
14.03.2018